Evrim yenier

editorden-mart-2016

Yüzeyselliğe Son!

Yüzeyselliğe Son! Estetik, kültürel, ahlaki, mesleki, politik, ilişkiler düzeyinde bir çok seviyesi var günümüzde yüzeyselliğin. Renk renk cazip ambalajlarla önümüze düşebiliyor günün her saatinde. Formları ve normları farklı olsa da derinliği olmayan, şekilci, resimde iyi ...

gerceklik

Editörden | Gerçeklik

Editörden / Gerçeklik Hayat kafamızı kaldırmaya fırsat vermeyecek kadar hızlı akıyor; kabul. Sistem, zaten kafasını kaldıranların kafalarının itinayla ezilip diğerlerine kötü örnek olmalarını engelleyecek şekilde kurgulanmış, bunda da hepimiz hemfikiriz. Mecburen yan yana olan insanlara ...

evrim-yenier-editör

Editörden | Kabuklarınızdan Kurtulun

Editörden / Kabuklarınızdan Kurtulun “Evinizi rahatlatın”, “hayatınızı basitleştirin”, “anı yaşayın” “küçük mutluluklar biriktirin”, “fakında olun” bunları sürekli duyuyoruz ya da söylüyoruz aslında. Yine de hazır aylardan Ağustos olmuşken, hayat biraz da olsa yavaşlamışken, belki daha ...

evrim-yenier-editor

Editörden : Babama Açık Mektup

Babama Açık Mektup Bilen bilir, özel hayattan bahsetmekten, sevdiğim insanlara başkalarının önünde abartılı sevgi gösterileri yapmaktan pek haz etmem. Sosyal medyadaki çok özel paylaşımları da biraz zorlama ve sahte bulurum çoğu zaman. Şimdi, “bu cümleleri kuran kadın, neden bu ...

Screen Shot 2015-05-03 at 23.45.22

Editörden

Bağdat’ın Diyarlığı Tartışılabilir Ama Ana Gibi Yar Olmaz

Kesin bilgidir, paylaşalım.

Bir kadın olarak, öyle doğuştan sahip olduğumuz fiziksel özelliklerden ötürü sürekli, takdir edilip, minnet duyulmamız gerektiğini savunan biri  değilim. Öncelikle bu konuda netleşelim. Ama annelik, üstüne üstlük bir de iyi annelik, insanın üzerine alacağı en zorlu görev.

Sırf doğurarak da  iyi bir anne olunamıyor ne yazık ki. Bunun yüzlerce örneğini vermek mümkün. Anne olmanın sürekli yetersizlik hissi, bitmek tükenmek bilmeyen bir fedakarlık, acınası bir sadakat, adeta gönüllü bir kölelik olduğunu düşünürüm çoğu zaman.  Peki kim iyi anne diye de sormayın. İyi anne tanımının da altını dolduracak bilgeliğe erişemedim henüz hayatta. Tek bildiğim “iyi” bir anneniz varsa asla sırtınızın yere gelmeyeceği, karanlıkta asla kaybolmayacağınız, kendinizi asla başarısız ve sıradan hissetmeyeceğiniz. İyi bir anne yaşı ne olursa olsun, çocuğunun sırtına takılmış ipekten kanatlardır diye düşünüyorum. Dünya sizi değersiz olduğunuza inandırmak için elbirliği yapsa da, kara bulutlar peşinizi bırakmasa da fark etmez. O kanatlar sizi yükseltiverir en güvenli bölgeye.

Ben ileri gidip iyi babalığı bile iyi anneliğe bağlıyorum üstelik. “İyi bir annesi” olan erkek çocukları ve/veya iyi bir anneyle evli erkekler sadece iyi baba olabilirler diye bir tezim var. Amacım erkekleri edilgen kılmak da değil, daha derin ve içsel bir şey vurgulamak istiyorum. Neyse belki bu konuya da babalar gününde gireriz.

Sevgiyle kalın.

Evrim Yenier

Screen Shot 2015-02-28 at 17.42.04

Her İşin Başı “Yapmak”

Son dönemde “her şeyin doğrusunu ben bilirim” durumu çevremde çok yaygın bir hastalık oldu ve ben de bundan çok sıkılır oldum. Herkes, herkesin “neyi, nasıl, ne zaman” yapması gerektiği konusunda müthiş yaratıcı ve özgüvenli. Araba mı aldın ? Senin için en akıllıca seçenek, hatta daha fenası, “tek” akıllıca seçeneği ben biliyorum. Bir yerde mi yedin? Bir yere mi gittin? Niye öbür yere gidip, öbür türlü yapmadın ki? Dur bak doğrusunu ben sana göstereyim. Zamanında Mazhar Alanson ne güzel söylemiş:

Peki peki anladık, sen neymişsin be abi !

Gittiğimiz her restoran, her mekan, her ofis yanlış yönetiliyor. Herkes “bu tarz benim” iddiasında ! Herkes neyin nasıl yapılacağını en iyi biliyor. Hele sosyal medyada ahkam kesmek en tadına doyulmaz

olanı. En devrimcisi, en gezgini, en gurmesi, en şıkı hatta daha da ileri gidersek en mutlusu hep orada. Emek verip yapana saygım var, ama yarım yamalak yaşanmışlıklarla uzman kesileni, fabrika ayarlarına geri döndürmek geliyor içimden. Tabii ki üniversitesinde okumak da gerekmiyor bir konuda fikir sahibi olmak için, onu da kabul ederim ama bir “yap” önce bir kere dene bari kardeşim. Emek ver, biraz burnun sürtsün, steril ortamından bir çık. Yapmadan, emek vermeden üstün körü, yarım yamalak, duyduklarından esinlenerek ortalığa düşme. Ha bir de zaten ortalığa düşme! Sen “doğrusunu” biliyorsan da atlama her şeye. Herkes kendi “yapsın”, kendi deneyimlesin, kendi doğrusunu bulsun. Özetle her işin başı “yapmak”, çok biliyorsanız “yapın” kurtulun. Millet de kurtulsun, siz  de…

Evrim Yenier
bh13

dfot

 

Kapatın Gözlerinizi,

Sizin Cennetiniz Hangisi?

 

Seyahat etmek, gezmek, dinlenmek, eğlenmek, öğrenmek. Yazın yaşamın kendisi demek aslına bakacak olursanız.

 

Hepimizin bir resmi vardır gözünüzü kapadığınızda beliren yaza dair. Çoğu çocukluk anılarına veya özlemlerine sıkışmış küçük enstantaneler. Kiminin gözünde bir terasta veya yeşil bir bahçede edilen keyifli bir kahvaltı canlanır gözlerini kapatıp yaşadığı rutinden uzaklaşmak istediğinde. Kimi saçlarını rüzgara vermiş bir teknede güneşleniyorken hayal eder kendini. Kimisi dalından meyva yerken, kimi de bir havuz kenarında meyva suyunu yudumlayıp şezlongda güneşlenirken.

 

Ben bir önceki hayatımda bir Rum Köylüsü olduğumu düşünecek kadar Ege mimarisine tutkunum. Yaza dair bir şeyler konuşulmaya başlandığında kendimi bir Yunun adasının rüya merdivenlerinde karşımdaki engin maviliği seyrederken ya da Bodrum’da bir taş evin avlusunda rahat bir sedirin üstüne bir yavru kediyle oynaşırken bulurum. Bu yüzden de yıllarca Bodrum sokaklarında amaçsızca dolaşırken gerçek anlamda nefes alabildiğimi ve buralara indiğimde varoluşuma ve benliğime dair bir anlam bulabildiğimi söyleyip durdum hep.

 

Bir yandan da insanın  öldükten sonra gideceği cennetini kendi zihnindeki gibi olacağına inananlardanım. Bu yüzden ölünce güneyde mavi beyaz bir taş evde, kedilerim, sevdiklerim ve sonsuz Mavilikle mutlu bir tablonun içinde hayal ederim kendimi zaman zaman.

 

Neyseki önümüz yaz, kendi cennetimize kavuşmak için ölmeyi beklememiz gerekmez. O zaman kapatın gözünüzü, netleşsin bu yaz ki rotanız…

 

Keyifli tatiller