çevre

dfot

 

Frank Lloyd Wright

Dünyanın gelmiş geçmiş en önemli mimarları arasında olan Frank Lloyd Wright’ı okumak ve tanımak için mimar olmak şart değildir.  Wright’ın yaşama yaklaşımı ve düşünceleri, kendine yatırım yapan tüm görüşlere farklı bir bakış açısı katacaktır.

“Yaşım ilerledikçe yaşam benim gözümde daha da güzelleşiyor. Dünyanın güzellikleri, insanlara da geçip yansır. Güzelliğe budalaca sırt çevirenler sonunda onsuz kalırlar; yaşamları yoksullaşır. Ama güzelliğe akıllıca yatırım ya¬parsanız, onu tüm yaşamınız boyunca yanınızda, yörenizde bulursunuz.” Frank Lloyd Wright

 

Yirminci yüzyılın en üretken ve çok yönlü mimarlarından biri olan Amerikalı Frank Lloyd Wright  8 Haziran 1867’ de Wisconsin’de Richland Center’ da doğmuş, 9 Nisan 1959’ da Arizona’da Phoenix’ de ölmüştür.

Ortaöğrenimini Madison’ da 1883’ de tamamlamıştır. 1885-1887 arasında Wisconsin Üniversitesi ‘nde Mühendislik eğitimi sırasında ünlü tasarımcılarla çalışarak, profesyonel deneyim kazanmaya başlamıştır. 1887’de Chicago’ya gittikten sonra D.Adler ile L.H.Sullivan’ ın bürosuna yardımcı mimar olarak girmiştir. Planlama ve tasarım bölümü yöneticiliğine geldiği bu büroda 1893 ‘e kadar çalışmıştır. 1909’ da bir Avrupa turuna çıkmış, 1911’ de ülkesine döndükten sonra Wisconsin’ de serbest mimarlığa başlamıştır.

1912’ de bürosunun Chicago şubesini açmıştır.1915’ de Tokyo’ da yapacağı bir otel nedeniyle Japonya’ ya gitmiştir. 1920 ‘ye kadar kaldığı bu ülkenin sanatıyla ilgilenmiş ve ( bugün Boston Güzel Sanatlar Müzesi’ nde Spaulding Koleksiyonu adıyla saklanan ) baskı resimler toplamıştır. Ülkesine döndükten sonra 1928’ e kadar California’ da, La Jolla’ da kalmıştır. 1929’ da bürosunu Arizona’ daki Ocatillo’ ya taşımıştır. Ölümüne kadar Wisconsin ve Arizona’ da çalışmalarını sürdürmüştür.

70 yıldan uzun bir süre çalışmış ve 400’ü inşa edilen 1000 kadar bina tasarlayan, çeşitli tarzlarda çalışan, materyal ve mimari form kullanımında çok yaratıcı olan Wright karışık etkilerin bulunduğu bir ülkede mimarlık yapmıştır. O yıllarda Avrupa mimarlığından gelen özellikler, özgün birleşimlere ulaşamadan teknolojik ve endüstriyel ilerlemelerin etkisiyle yerleşimi yeni bir yaratma alanına, Chicago okulu adlı akımın kimi çağdaş mimarlık ilkelerini uygulamaya başladığı gökdelen mimarlığına bırakmıştır. Bu akım içinde mimarlığa başlayan Wright, kendi özgün mimarlık anlayışını geliştirmiş, Chicago Okulu’ nun geri plana itilmesinden sonraki uygulamalarıyla, Le Corbusier, W. Gropius ve L. Mies van der Rohe ile birlikte 20. Yy mimarlığını en çok etkileyen dört mimardan biri olmuştur.

Wright yapılarıyla olduğu kadar düşünceleriyle etkili olmuş, mimarlığa ilişkin görüşlerini güçlü kalemiyle dile getirmiştir. Yapının bir ağaç gibi, yani yaşayan, organik, çevresi ve işlevleriyle uyumlu bir bütün oluşturmasını sağlayacak koşulların araştırılması gerektiğini söylemiştir. Kitaplarında ülkesine özgü özgürlük, demokrasi, iktisadi düzen ve toplumsal yaşama biçimlerini savunmuş, bunlara uygun bir mimarlığın oluşturulmasını istemiştir. Cam eşya, otomobil gibi endüstri tasarımı konuları üstünde çalışmış, bir süre de bir derginin kapağını hazırlamıştır.

Wright gerek çok sayıdaki uygulamaları, gerek düşünceleriyle 20. YY’ ın ilk yarısındaki en etkili mimarlardan biri olmuştur. 1910 yılında yapıtlarını Avrupa’ da tanıtan iki kitap, başta W.Gropius olmak üzere çağdaş mimarlığın önde gelen temsilcilerini etkilemiş, onların yeni düşünceler geliştirmesine yol açarak daha sonra Uluslararası üslup olarak adlandırılacak yaklaşımın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Wright, bir okul gibi gördüğü işliğinde pek çok mimar çalıştırmış, düşüncelerini izleyen öğrenciler yetiştirmiştir.

‘Bir yapı yalnızca var olunacak bir yer değildir, bir var olma tarzıdır’ diyen ünlü mimarın mimarlık tarihine etkileri dokunmuş birkaç projesini inceleyelim:

 

William H. Winslow evi

River Forest, Illinois (1893)

Highland Park evi

Illinois (1902)

Şelale Evi (1936)

Johnson Wax apartmanı (1939)

Guggenheim Müzesi New York (1956-1959)

 

Wright, 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin kırsal yaşam yaygınlaşmasının ustası olarak görülmüştür.

İlk yapıtları; Özgün üslubuna ulaştığı 1900’ den sonra, adını ABD’ deki ağaçsız kırları anlatmada kullanılan prairie sözcüğünden ve Wright’ ın 1901’ de Ladies Home Journal’ da yayımladığı ‘’ A House in a Prairie City ‘’ ( Kırlık Yöredeki Bir Kentte Bir Ev ) adlı yazıdan alan bir dizi konut tasarımı gerçekleştirmiştir. Dışarı taşan saçaklar ve pencere dizileriyle yatay çizgileri vurgulayan bu konutlar, onun ilk önemli yapıları olmuştur.  Evlerin X, L ya da T biçimindeki planları çeşitli konut işlevleri arasında serbest bir mekan akışı sağlamaktadır. Bunlar yalın ve süslemesizdir. Aralarında Willits, Heurtley, Martin, Glasner, Coonley, Roberts,Gale ve Robie evleri en önemlileridir. Wright bu yıllarda konut dışında kalan işlevlerde beton kullanmaya başlamış, dışavurumcu bir anlayışla kullanılan yeni yapı gereçleriyle en az ‘’ prairie evleri ‘’ kadar etkili olmuşlardır.

 

dfot

 

EVDE ENERJİ

YÖNETİMİNDEN BİZ SORUMLUYUZ!

Evlerimizdeki enerji yönetimi konusunda küçük notlar vermeyi sürdüreceğiz. Çünkü biz ekip olarak modern insan olmak sorumluluğunun, şık koleksiyonları ve yeni tasarımcıları yakından takip etmekten, mimari ve iç mimari gelişmeleri izlemekten çok öteye gitmesi gerektiğine inanıyoruz. Şehir dokusu, çevre ve hayvan bilinci, kültürel miras hepsi bizim bir ileriye taşımamız gereken sorumluluklar. Biliyoruz ki okurlarımız da bizimle aynı düşünce de bu yüzden elimizin altında hepimizin aslında bildiği ama zaman zaman hatırlamasında fayda olacak bir takım check listler olsun istiyoruz. Bakalım enerji yönetimi adına evlerimizde alabileceğiz basit önlemler nelermiş?

Mutfakta nasıl enerji tasarrufu yapılır?

Mutfak birçok evin kalbinin attığı yerdir. Dolayısıyla enerji tüketimimizin de en yoğun olduğu alan. Sırf yiyecek hazırlama ve pişirme faaliyetlerinde doğru tipte pişirme araçlarının kullanımı ile de enerjiden büyük oranda tasarruf sağlanabilir. İşte bu yüzden kullanımda alınacak küçük önlemleri aşağıda sizin için sıralamaya çalıştık.

Ocak Kullanımı

Yemekler mümkün olan en az suyla pişirilmeli ve tencerenin kapağı sıkı bir şekilde kapalı tutulmalıdır.

Yemek kaynamaya başladıktan sonra ocak iyice kısılmalıdır. Çünkü kaynama başladıktan sonra verilen yüksek ısı daha çok suyun buharlaşmasından, dolayısıyla da enerjinin boşa harcanmasından başka hiç bir işe yaramaz.

Kapların sadece tabanına ısı verecek şekilde alev ayarlaması yapılmalıdır. Kabın kenarlarından alev taşmamalıdır.

Düdüklü tencere olarak adlandırılan basınçlı tencereler, özellikle uzun süre pişmesi gereken yiyeceklerin pişirilmesinde yakıt tasarrufu sağladığı için tercih edilmelidir.

 

Basınçlı tencerelerin kullanılmadığı pişirme işlemlerinde ise pişirmenin daha kolay ve kısa sürede olması için kenarları kıvrımsız, tabanı düz, yan yüzleri dik ve tabanla birleştiği yerde hafif yuvarlak olan kaplar kullanılmalıdır.

Ocakların verimli yanmalarını sağlamak için daima temiz tutulmalıdır.

Yiyecekler pişerken fırın kapağını sık sık açmak her seferinde soğuk havanın fırın içine girmesine, dolayısıyla da enerji kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle kapak gereğinden fazla açılmamalıdır.

Her yemekte fırın yemek hazır olmadan açılmamalıdır. Çünkü birçok yiyeceğin pişirilirken fırının önceden ısıtılmasına gerek yoktur.

 Buzdolapları

Buzdolaplarının verimli kullanılmasında düzenli bakım esastır. Düzenli bakım programı sistemin verimliliğini artıracak ve aletin ömrünü uzatacaktır. Serpantinler aylık olarak metalik olmayan bir fırça ile temizlenmeli, otomatik defrost yılda bir servis elemanına ayarlatılmalı ve kapıların açık pozisyondan otomatik olarak kapanması için seviye ayarı yapılmalıdır.

Serpantinli buzdolaplarının arkasında duvar ile en az 10 cm mesafe olmalıdır. Buzdolabının etrafı toz ve hava sirkülasyonunu etkileyici diğer maddelerden uzak tutulmalıdır. Hava ne kadar rahat dolaşırsa, serpantinler de ısıyı o kadar iyi yayacaktır.

Fırın ve diğer ısı kaynaklarından gelen sıcak hava, buzdolabınızın serin kalmak için daha çok çalışmasına neden olacaktır. Buzdolabınızı güneş alacak yere veya radyatör yanına yerleştirmemelisiniz.

Yiyeceklerimizin paketlerinin kalınlığı arttıkça, buzdolabı içindekileri serin tutmak için daha çok çalışacaktır. Bu nedenle buzdolabına koymadan önce, gıdaların fazla olan paketleri çıkarılmalıdır. Boşluk kadar enerji tasarruf edeceğinden ince plastik filmlerin kullanılması daha iyi olacaktır.

Buzdolabınızdaki buz kalınlığının 5 mm’ yi geçmemesine dikkat ediniz.

Buzdolabının kapağını mümkün olduğu kadar az açınız veya uzun süre açık tutmayınız. Buzdolabının dondurucu ve gövde kapısının açılıp kapanması esnasında önemli ölçüde soğuk hava kayıpları olur. Bu yüzden kapıları mümkün olduğu kadar az açık tutmaya özen gösterilmelidir.

Buzdolabına sıcak malzeme koymayınız. Aksi halde üniteniz ısıyı uzaklaştırmak için daha uzun süre çalışarak enerjiyi fazla tüketecektir.

Sıvı yiyeceklerin üzeri kapatılmalıdır. Aksi halde dolabın içindeki nem oranını arttırarak kompresörün daha fazla çalışmasına neden olur.

dfot

 

Bir Kaçış Hikayesi

Hani her büyük şehir yaşayanının, “gidelim buralardan yeter!”  dediği bir an vardır ya…İşte bu aile de öyle bir süreçte, tası tarağı toplayıp geldiler Eski Datça’ya. Her büyük şehir kaçağının bir hayali vardır ya, küçük bir otel ve küçük bir kafe . O da tamam. Mis gibi bir çevrede büyüyen çocuklar, o da tamam. Başlarda biraz tedirgin olan aile zamanla gelen misafirlerin dostlara, komşulara dönüştüğünü görünce doğru bir karar verdiklerini anladılar.Geriye bu güzelliği yaşamak ve deneyimlemek isteyen, sizler kalıyorsunuz.

Zvart ve Erol çifti ise Eski Datça’da Eski Datça Evleri adını verdikleri “mini” otellerini işletiyorlar. Bu sene sekizinci senelerini kutlayacak olan Eski Datça Evleri’nin işletmecisi Pir ailesi, Datça sevdalısı ailenin büyüğü Mehmet Pir’in birçok yatırımı ve restorasyonu var yarımadada…

Eski Datça, çok eski bir yerleşim birimi. Taş sokakları, taş evleri ile Türkiye’nin sayılı korunmuş yerlerindendir. Özellikle akşamüstü inanılmaz ışığı ile fotoğraf tutkunlarının sevdiği yerlerdendir. Geçtiğimiz senelerde tekrardan su yüzüne çıkartılan Karia Yolu, yaklaşık 850 kilometrelik parkuru ile ister başlarken isterseniz bitirirken Eski Datça’da olabiliyorsunuz.

 

“Butik Otel” adını hiç sevemedik, başta düzenlemesi itibari ile “Apart” adını da kullandık ama o konseptin de bizi anlatmadığına kanaat getirdik. En sonunda “Mini Otel” dedik kendimize.

 

‘’Eski Datça’yı Seviyoruz…’’

İlk senelerde konaklamaya odaklandık çünkü ne ben, ne de eşim otelci değildik. Gerçi Erol otelcilik lisesi mezunuydu ama yıllarca ailesi ile uluslararası nakliyat bense Notre Dame de Sion Lisesi’nde Fransızca öğretmeni idim. Büyükşehirden göç edip, bu işe başkoyduk. İşimizi çok seviyoruz Ama en önemlisi Eski Datça’yı çok seviyoruz.

‘’Aslına uygun restorasyon çok önemli…’’

Eski Datça, doğal ve tarihi sit alanı olması sebebi ile çok önem arz eden bir yer. Dolayısı ile aile şiretimiz olan Pir Turistik Tesisler ve İnşaat A.Ş. İle çok sayıda restorasyona imza attık. Bununla gurur duyuyoruz. Eski Datça Evleri’nin bünyesinde yer alan İncir, Badem ve Zeytin Evleri’de yöreye, mimariye saygımızın bir göstergesidir.

 

‘’Konaklama kadar yeme içme hassas bir konu…’’

Zamanla, mutfağımıza da gerekli önemi vererek, misafirlerimize mutluluk verecek lezzetler vermek için çabaladık. Zvart, etnik kökenini mutfağa yansıtarak unutlmaya yüz tutmuş meze ve zeytinyağlıları konuklarına sunarken, bendeniz, ızgaralar ile anlık mutluluklar yaşatma çabasına giriştim.

 

‘’Eski Datça sessizlik ve sakinliğin başkenti!’’

Burada yaşadığımız sürede, sessizliğin de bir sesi olduğunu anladık. Buraya yerleştikten sonra kaotik büyükşehir hayatından iyice soğuduk ve koptuk, aramaz olduk. Sakin ve sükunet bizim en önemli dayanağımız. Büyük konuşmak istemeyiz ama Istanbul bize çok çok uzak artık…

 

Ve son olarak “Odalarımızla değişik seçenekler sunmaya çalıştık.’’ Diyor Pir ailesi. Mesela İncir Evi Odaları tek hacim içinde bir çift kişilik yatak, küçük bir mutfakçık ve banyodan oluşuyor. Badem Evi Odaları ve Zeytin Evi Odaları, yaşam alanı içinde bir mutfakçık rahat bir oturma alanı, banyo ve yatak odasından oluşuyor. Köyün içinde yer alan 3 bina toplamda 11 oda ile hizmet veriyor.

Sinpaş en yeni projesi

Köyceğiz ile,

güneydeki o huzurlu hayatı

İstanbul’a taşıyor.

 

dfot

Gayrimenkulde 40 yıllık deneyimi, kalitesi ve güvenirliği ile yenilikçi konseptleri buluşturan Sinpaş Yapı, köy yaşamının huzurundan esinlendiği yeni projesi Köyceğiz projesinin satışına başladı. Köy yaşamının doğallığı ile modern şehirli yaşamın tüm olanakları Köyceğiz’de bir araya geliyor. İstanbul Sancaktepe’de 26.000 metrekare arsa üzerinde inşası başlayan Sinpaş Köyceğiz’de, 1+1’den 4+1’e uzanan daire seçenekleri yer alıyor. İstanbul’da doğal ve huzurlu bir yaşam alanı arayanlar, Köyceğiz  projesinin içinde yer alan Orta Kahve’de ve Köy Meydanı’nda aradıkları doğallığı bulacaklar.

 

Hayallerindeki eve kavuşmak isteyenler için özgün konseptli yeni projeler geliştirmeye devam eden Sinpaş Yapı, İstanbul Sancaktepe’deki 291 konutun yer aldığı Köyceğiz projesinde satışlara başladı. Köyceğiz, bir konut projesi olmanın çok ötesinde, “şehrin gürültüsünden uzak doğal bir yaşam sürme” hayalini gerçeğe dönüştürüyor.

 

Köyceğiz’de dairelerin % 50’si ön talep döneminde ki yoğun ilgi ile şimdiden sahiplerini buldu…  

Sunduğu doğal yaşam olanakları, geniş bir biyolojik gölet etrafında geliştirilmiş doğal yaşam konsepti, meyve bahçeleri ve orta kahvesiyle, büyük ilgi gören Köyceğiz projesinde, dairelerin % 50’si ön talep döneminde şimdiden satıldı.

Yatırımcıların yeni gözdesi Sancaktepe’de 26.000 metrekare arazi üzerine inşa edilen Sinpaş Köyceğiz, 5 ila 11 katlı bloklardan oluşuyor. Tüm blokların göl ve peyzaj manzarasına hâkim olması ve arka cepheli konut bulunmaması, Köyceğiz evlerine ayrı bir değer katıyor. Yeşil alanı 8 bin 600 metrekare olarak projelendirilen Köyceğiz’de, 1+1’den 4+1’e kadar farklı konut seçenekleri bulunuyor.

Köy kahvesinde komşularıyla kahve içip sohbet etmek, köy meydanındaki çeşmeden soğuk su içmek, patika yollardan yürürken meyve ağaçlarından taptaze meyveler toplamak ve daha nice doğal yaşam olanağından yararlanmak isteyenler için Köyceğiz’de her ayrıntı düşünüldü.

 

Hep gitmek istediğiniz Güney’deki kasaba şimdi Köyceğiz’de 

Şehrin karmaşasını bırakıp güneydeki bir kasabaya yerleşmeyi hayal edenler için Güney’deki o sahil kasabasının sıcaklığını İstanbul’a taşıyan Sinpaş Köyceğiz’de peyzaj; ortada oluşturulan 2500 metrekarelik biyolojik göletin etrafında geliştirildi.

Köy yaşamının huzurunu yansıtan bu sıcak ve samimi projenin merkezinde, Orta Kahve yer alıyor. Çınar ağaçları, taş dokusu, kahvesi ve çeşmesi ile bir köy meydanının doğallığı ve dinginliği Köyceğiz’de yeniden hayat buluyor.

Köy meydanının hemen yanında asma, elma, armut, kayısı, erik, kiraz, portakal ve mandalina ağaçlarından oluşan bir meyve bahçesi var.

Patikalarda, yeşilin içinde saklanan yürüyüş parkuru boyunca yer yer nar ve portakal-mandalina ağaçları, zambak bahçeleri arasında dinlenme terasları, su kenarı locaları, hamaklar, salıncaklar, sakin kitap okuma köşeleri yer alıyor.

 

Kolay ve rahat ulaşım

Köyceğiz, TEM otoyolu üzerinde Sancaktepe gişelere sadece 4 kilometre, Şile otoyoluna ise 5 kilometre mesafede bulunmaktadır. .

Projenin lokasyonu, yakın çevresindeki okulları, hastaneleri ve bölgede inşası devam eden ve Mayıs 2015’te devreye girecek metro ulaşımıyla da öne çıkıyor. Yakın çevre hastanelerinin yanında, 4 bin 100 yatak kapasitesiyle Avrupa’nın en büyük şehir hastanesinin hemen yanı başında, yürüme mesafesinde kurulacak olması da Köyceğiz’in yaşam ve yatırım değerini artırıyor.

 

Lansmana özel %10 indirim fırsatı ve nefes aldıran ödeme kolaylığı 

 

Köyceğiz’de, konutların teslim tarihi Mayıs 2016 olarak belirlendi.

Köyceğiz’de, 1 + 1’den 4+1’e kadar farklı konut tipleri bulunmakta. Daire fiyatları 317 bin 400TL ile 913 bin 900 TL arasında farklılık göstermekte.

Lansmana özel %10 indirim fırsatı ile birlikte, Sinpaş Yapı’nın duyurumunu yaptığı ve yoğun ilgi ile karşılanan Nefes Aldıran Ödeme Planı kampanyası; % 10 peşinat, % 10’unun 12 ay taksitle vade farksız ödendiği, geri kalan kısım için 14 ay sonra, gerekirse banka kredisi kullanarak, 120 aya varan vade gibi çok uygun ödeme seçeneklerinin yaratıldığı “nefes aldıran” ödeme planı, Sinpaş Yapı’nın Liva ve Altınoran projeleriyle birlikte Köyceğiz’de de geçerli.

 

Köyceğiz Proje Künyesi:

 

Proje ismi: Köyceğiz

Firma:  Sinpaş Yapı Endüstrisi ve Ticaret A.Ş.

Konum: Sancaktepe – İstanbul

Toplam Arazi: 26.000 metrekare

Toplam Konut: 291 adet

m2 Aralığı: 67-206 metrekare

Konut tipleri: 1+1’den 4+1’e kadar farklı seçenekler

Fiyat Aralığı: 317.400 TL – 913.900 TL

Teslim Tarihi: Mayıs  2016

dfot

 

 

DOĞAYLA ARANIZA HİÇ KİMSEYİ VEYA HİÇBİRŞEYİ SOKMAK İSTEMEDİĞİNİZ ANLARDA, BU SIRADIŞI BALON EVLER TAM SİZE GÖRE

 

Büyülü hislerin yaratıcısı Attrap Reves 2010’da kurulmuş bir aile şirketi. Otelcilik sektöründe uzmanlık yapan bir ağabey multimedya yayıncılık mezunu bir kız kardeş, inşaat sektöründe bir baba ve dekorasyona özel ilgili bir anne, markanın mimarları.

Fransa’da balonların içinde sıradışı bir konaklama fırsatı sunuyorlar macera ve doğa severlere. Sıcak misafirperverlikleri ve mükemmel hizmetleri ile de öne çıkıyorlar sektörde.

Nicelikten çok niteliği önemsiyorlar. Kalabalıktan uzak, doğanın tam ortasında, 6 balondan oluşan bir kompleks sadece aslına bakacak olursanız, bahsettiğimiz bu özel konaklama serüveni.

Balonlar tamamen geri dönüştürülebilen materyaller ile hazırlanmış. Düşük enerjili aydınlatma, çevreye asla zarar vermeyecek kolay kurulum imkanı ilei ekolojik bir yaklaşımla yola çıkılmış. Konumlandıkları bölge özenle seçilmiş. Farklı bölgelere de açılarak büyümeye devam etmeyi hedefliyorlar. 11000’den fazla ziyaretçileri olmuş bu güne kadar.

Biri sade tasarımlı, beyaz elegan stilde bir balon veya oryantal atmosferi olan güneşin renklerini almış bir diğeri, romantik, zen ve çimle kaplanmış doğal stilde olmak üzere iki konsept seçenekleri var. Ayrıca kapalı ya da şeffaf balon alternetifleri de mevcut, bu sıra dışı konaklama tecrübesini yaşamayı seçtiğinizde.

Kompleksin bütününde konaklanacak balonlar ve duş kabinleri, otopark gibi hizmet amaçlı yapılanmalar birbirinden oldukça uzakta konumlandırılmış özellikle. Alanla ayrı bir bölgede otopark, özel duş kabinleri var. Fenerler, teleskop ve bir yıldız tablosu gece yaşanabilecek, akılalmaz gökyüzü deneyimi için en uygun gereçler. Ziyaretçiler, her bir balona kendi patikasından ulaşılıyor ve böylece kişiye özel bir alanı oluşmasına izin veren bir yerleşim planı ortaya çıkıyor.

Yıldızların altında uyumak, ayı seyretmek, jakuzi balonunda doğayla başbaşa vakit geçirmek, tüm stresten tamamen arınmak galiba tam anlamıyla sadece burada mümkün. Siz ne dersiniz? Doğayla başbaşa kalmak için bundan daha güzel kaç fırsat çıkabilir karşımıza?

dfot

dfoit_mayis

 

DOĞAYA,YARATICILIĞA VE ŞEHİR KÜLTÜRÜNE AİT ARADIĞINIZ NE VARSA HEPSİ BU ÇATI ALTINDA

Batı Berlin’de yer alan, Design Hotels üyesi Otel Bikini Berlin 2013 kışında açıldı. İç dekorasyonunun tasarımı Studio Assliyer tarafından gerçekleştirildi. 149 odaya sahip otel büyük şehir ve jungle konseptinin bir arada uygulandığı oldukça eğlenceli bir tasarıma sahip. Werner Assliyer ve ekibi tarafından dizayn edilmiş. 100 kişilik bir konferans salonuna, geniş bir roofu, zengin bir mutfağı olan lezzetli bir restoranta ve hayvanat baçesi manzarılı bir saunaya sahip. Oteli eğlenceli kılan detaylardan biri de XL odalarda kişisel bisikletler bulunması.

Odalarda kent ve orman yaşamından alınmış ilhamın yansıdığı tasarım detayları birbirine tezat bu kavramlar büyük bir ustalıkla harmanlanmış genel konseptte. Çağdaş insanın tüm ihtiyaçlarını karşılayacak teknolojik yeniliklere uyum sağlayan donanımlar kullanılmış odalarda. Otelin odalarının gecelik fiyatları 110EUR’dan başlıyor. Oteli ziyaret etmek isteyeceklere şimdiden söyleyelim: 1000m2’lik yazlık teras, DJ’in sürekli bulunduğu bir lobi renkli atmosferin diğer bütünleyicilerinden.

Otelin Batı Berlin’deki bu binası, döneminin ikonlarından, bu yüzden savaş sonrası tarih için önem teşkil ediyor. Çevresinde büyük bir park ve hayvanat bahçesi olması, mimari stüdyoya projeyi gerçekleştiren mimari ofise de yola çıkış için ilham kaynağı olmuş, konseptinin de belirleyicisi haline dönüşmüş bu doğa çevre demekte fayda görüyoruz.

Doğa ve şehir kültürünü harmanlayarak, “Urban Jungle” stilini oluşturmuşlar. 149 odanın yarısı, hayvanat bahçesindeki maymunların yaşam alanına bakıyor. Bu da otelin atmosferini daha da ilginç bir hale getiriyoruz.

Tasarımda genel olarak kullanılan doğal materyal ve renkler sıcak bir atmosfer yaratmış otelin genelinde. Otelin hayvanat bahçesine bakmayan diğer odaları Batı Berlin’in meşhur “BREİTSCHEİD” meydanına ve “Kaiser Wilhelm” kilisesini görüyor. Bu doğal ve kültürel manzara otelin konseptinin ayrılmaz bir parçası olarak konumlandırılmış odalarda. Şunu da unutmadan belirtelim ki, odalarla daha keskin Berlin’in yaratıcı tarafını da vurgulayan daha şehirli bir ruh da yaşatılmak istenmiş. Yaratıcılık, doğa ve şehir kültürü kavramları bütün otel genelinde doğal bir ahenkle ve sırayla kendini gösteriyor demek otelin konseptini özetleyecek en doğru cümle olacaktır kanısındayız.

Adeta 21. yüzyıl insanın ihtiyaç duyacağı tüm ilham bu duvarların arasına özenle yerleştirilmiş. Son bir not: Terastaki restoran çok özel mutfakları içeriyor, konumu ve sunduğu lezzet ile sadece konukları değil herkesi buraya çekiyor.

dfoit_mayis

dergi_form_nisan

 

SİNEK SEKİZ YAYINEVİ

 

Sinek Sekiz, sürdürülebilir yaşam, çevre, ekoloji konularında ilham verici kitaplar yayınlayan, küçük ve bağımsız bir yayınevidir. Çevre ve ekoloji ile ilgili kitaplar yayınlanıyor. Aynı zamanda atölye çalışmaları da gerçekleştiriyor Sinek Sekiz Yayınevi. Bu yayınevindeki insanlar, kitapların çıkmasında rol oynayan, emek verenlerin çoğu farklı yerlerde yaşıyorlar aslında. Biri Karaburun da, biri Ankara gibi farklı yerlerden gelen insanların birleştiği bir yer aynı zamanda. Sinek Sekiz’in genel yayın yönetmeni İrem Çağıl “Bizim hammaddemiz kağıt. Nasıl bir seramikçi çamurla uğraşır ve onu şekillendirir ise bizim de üretim yaptığımız şeyler hep kağıttan, kartondan oluyor.” diyor.
İlgi alanları çevre, ekoloji ve sürdürebilirlilik. Ama bunları kitap olarak yayınlamanın yanı sıra bu hammaddeyi kullanarak yaratıcı başka işlerinde yapılıyor olması. Defterler, kağıttan animasyon atölyeleri, kuklalar aklınıza gelebilecek her şeyin atölye çalışmalarını gerçekleştirmeye çalışan son derece yaratıcı ve üretken bir yayın evi Sinek Sekiz.
Ekoloji alanında dünyaca ünlü bir çok değerli yazarların kitaplarını da Türkçeye kazandıran Sinek Sekiz’in yayın listesi ise şöyle;
– EKOLOJİ Cep Rehberi, Ernest Callenbach
– SLOW FOOD DEVRİMİ, Carlo Petrini-Gigi Padovani.
– PERMAKÜLTÜRE GİRİŞ, Bill Mollison.
– EKOKÖYLER, Jonathan Dawson.
– İYİLERİN YANINDA, Vandana Shiva.
– TOHUM VE GIDANIN GELECEĞİ ÜZERİNE MANİFESTOLAR, Vandana Shiva.
– PETROL DEĞİL TOPRAK, Vandana Shiva.
– ŞEHİRDEKİLER İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM REHBERİ, Scott Kellog – Stacy Pettigrew.

 

dergi_form_nisan