Seçil Erel | Röportaj

Seçil Erel / Röportaj

Seçil Erel’in bütüne ait temel bazı şeylerin bir sisteme dayanması gerektiği fikri üzerine kurgulayarak gerçekleştirdiği “Bazı Şeyler” isimli sergi, 18 Şubat – 10 Mart 2015 tarihleri arasında Summart’ta.. Serginin küratörü Denizhan Özer.

Sanatçı,  yaşamın ve insanın kendi kurduğu matematiksel sistemlerin gerçekliği, ruhun ve aklın ritmik ilişkisi, zaman kavramının değişkenliği, sürekli hareket halinde oluşu ve şimdi ile ilişkisinin yanı sıra, bireyin hayattaki varlığına dair üreme ve dönüşüm, canlının varlığı, geçiciliği ve unutulmaması gereken mekanı, aidiyet kavramlarını, evler, bölgeler, şehirler ve planları gibi çeşitli konuları, matematiksel, deneysel ve sezgisel bir tutumla ele alıyor.

Sergi, Erel’in katmanlar ve renk dengeleriyle, düzen algısının sınırlarını zorlayarak ve kendine ait bir görsel yapı kurarak oluşturduğu tuvallerinin yanı sıra tuvallerden doğan “Geri Dönuşüm” serilerine ait kağıt ve ışıkĺı resimlerinden oluşuyor.

Resminizin gelişimini ve değişimini kendi perspektifinizden değerlendirir misiniz? 

Atölye benim için çok önemli bir yer. Mekanlar değişse de kendime dair kurduğum bu alan içerisinde ürettiklerim  benimle birlikte ilerleyen, değişen, gelişen, bazı açılardan bozulan bir bütünün parçaları diyebilirim.

Üniversite yıllarımın ardından, öğrendiklerim ve deneyimlerimin ötesine geçebilmek üzere ‘her şeyin bir sisteme dayandığı’ düşüncesiyle üretmeye niyetlendim. O dönem özellikle yapı, yapı bozum, sistem,  gerçeklik, var oluş, zamanın hareketli hali, süreç gibi konular ilgimi çekiyordu. Seriler halinde üretmeye başladığım resimlerimde, ilk başlarda katmanları bir araya getirirken çeşitli malzemler kullandım. Sonrasında sadeleşti ve yalnızca boyaya döndü. Son dönemde  temelde tuval üzerine yağlı boya tekniği ile çalışıyorum. Bunların yanı sıra tuvallerden arda kalan malzemelerle oluşmuş “Geri Dönüşüm” serilerine ait kağıt ve ışıklı resimler yapıyorum. Tabi bunların dışında atölye içerisinde oluşan bir sürü farklı teknik ile yapılan çalışmalarla ya da günlük koşuşturma içerisinde çanta defterleri ile her yer dolup taşıyor.

Teknik olarak ne kullanırsam kullanayım, üst üste, yan yana, sürekli birbirinin ritmindeki hareketlerle modüler birçimde bir araya gelen görüntüler oluşturuyorum. Bu durum, tüm bu işlerimin özünde yatan kavramları ve serilerimi oluşturuyor. Çoğunlukla ele almak istediğim konu ve içerik doğrultusunda sunum ve görüntüleri oluşturuyorum.

Çalışmalarım deneyimlediklerimden de yola çıkarak detaylanıyor ve serilerin her biri sonrakine yol açar nitelikte ilerliyor. Geriye dönüp baktığımda, doğanın ve aklın gerçeklik algısı arasındaki ilişkide zaman, mekan ve varlık kavramları üzerinden deneyimlerimi detaylandırdığımı farkediyorum. Yaptığım her çalışmanın sebep sonuç ilişkisini, konumlanışını, bağlamını ve hikayesini önemsiyorum.

 

Resim serilerinin temaları mekanlarla ilişkili.. “Bazı Şeyler” isimli sergininki de öyle. Mekanlarla ilişkin nedir? 

Mekan, çok açık bir konu ve etrafında dolandığım diğer kavramlarla da ilişki içerisinde. Zamanla, tarihsel süreçle yani  geçmiş gelecek ve an arasındaki konunlanışı ve değişkenliği; aidiyetle, insanın davranışları, varlığı oluşumu, yaşamı, ölümü, geçiciliği; yaşam alanları ile, kentleşme, kentsel dönüşüm, yapılaşmanın insan ve doğal hayatla olan ilişkisi ile çalışmalarımda kendini gösteriyor. Tüm bunlar belli bir sistemsel döngü içerisinde oluyor diyebilirim.

 

‘Bazı Şeyler’ isimli sergimde bu kavramlara dair farklı dönem ve teknikteki çaılşmalarımdan oluşan bir seçkiyi bir araya getirdim.

 

sergide renklerine ışığı da katmışsın.. Bu fikir nasıl oluştu? 

Çalışmalarımdaki en önemli şeylerden biri süreç içerisindeki akıl ve sezginin ilişkisidir. Öncelikle rasyonel bir şekilden sonucu görüp sonrasında sezgiler ve tesadüflerle süreci yaşıyorum. Kompozisyon, boyut, içerik gibi resmin oluşturan elemanlarda olduğu gibi renk seçimlerinde de bu böyledir.

 

Yüzeylerde parçalanma ve katman miktarı çoğaldıkça renk arayışı derinleşti ve çoğaldı. Daha önce de dediğim gibi süreç içerisinde her şey değişiyor ve ilerliyor.  Büyükçe bir palet üzerinde uzun uzun boya karıştırıyorum. Renk skalam oldukça geniş bununla birlikte siyah ve kahverengileri kullanmıyorum. Yüzeyler üzerindeki hiç bir renk tüpten sıkılmış değil, tüm renkleri o resim için karıştırarark buluyorum. Çıkan renkler resmin estetik çözümlemesi içerisinde kompozisyonu çözme biçimime göre değişiyor. Işıklarda ona göre gidip geliyor.

 

Sanatçının özgün ve ilginç çizgisine ulaşmasını sağlayan faktörler nelerdir sence?

Kendisi.

Bilgiler yükleniyoruz, kurallar koyuyoruz bozmak üzere, şablonlara giriyoruz, modaya uyuyoruz falan ama herkesin içerisinde bir ‘ben’ var. Süreç içerisinde ‘ben’i şekillendirmek dış etkenlerle birlikte  kişinin kendisiyle alakalıdır.  Sanatçılar ‘ben’i daha rahat ortaya çıkartabilen kişilerdendir diye düşünüyorum. Biraz zeka, biraz kararlılık ve özgüven, disiplin,  biraz inat, biraz sezgi,  çok sabır ve süreklilikle tabi.

 

Sence sanat ve mutluluk ilişkisi nedir? 

Sanatla iç içe olmak büyük bir keyif. Elbetteki bunun içerisinde sanatçı olarak konumlanmak ve düşüncelerimi bu yolla ifade edebildiğim için mutluyum.

Ayşe Gülay Hakyemez