dfot

 

 

KUŞAKTAN KUŞAĞA GEÇEN BİR MARKA TUTKUSU

Türkiye’nin neresinde yaşıyor olursak olalım, hangi yaşta, hangi cinsiyette, hangi sosyal sınıftan, yaşam alışkanlığından olursak olalım, hepimizin tanıdığı, sevdiği hatta sahip olduğu bir marka değeridir Ece Ajandası. Bu çok büyük ve büyüleyici bir başarı, sizce de öyle değil mi? Kaç markaya nasip olmuştur böylesi bir sadakat ve bilinirlik? İşyerlerinde; evlerde; hepsi dedelerimizin, anneannelerimizi oturma odalarında gördüğümüz çok tanıdık bir dosttur Ece Ajandası. Cinsiyet ayırmaz; bazen annenizin yemek tariflerini gizler; bazen babanızın aylık iş planını; bazen bir bakkal dükkanında karşınıza çıkar gündelik hesapların kara kutusudur; bazense bir holding patronunun şık masasında şirket sırlarını gizler. Bakarsınız en genç tasarımcının atölyesinde munzur bir bakış atar size; bir de bakmışsınız bir devlet dairesinde müdürün düzenlediği toplantıda işaretlenmiştir sayfaları. Herkese eşit mesafededir Ece Ajandası, daha doğrusu eşit yakınlıkta. Zengin, fakir; kadın erkek; modern, muhafazakar; şehirli, kasabalı ayırmaz; statü bilmez; kişi seçmez. Bu yüzden de hepimiz severiz onu, hepimiz gizliden gizliye bağlıyız ona derinden.

Biz değişsek; artık boy boy marka tabletler evimize, ofisimize girse de, laptoplar, bilgisayarlar her türlü iş hayatımızı bizden çok yönetse de, İnternetin hızı gittikçe artsa da, telefonların IQ’su birbiriyle yarışsa da, Ece Ajandası ile olan ilişkimiz değişmez. Hatta o değişse; rengarenk farklı tasarımlarıyla gelişen dünyaya ayak uydursa, hepimizin bildiği klasik tasarımı artık “vintage model” olarak anılsa, dünyaca ünlü defter markaları her yerde boy gösterse rafları doldursa da; birçok tasarımcı farklı ajanda ve defter tasarımları çıkarsa da gayet fiyakalı; bizim bağlılığımız zedelenmez. Bir market ya da kırtasiye rafından bir Ece Ajandası farkettiğimizde ya da bir yılbaşı paketinden hınzırca bizi gözetlediğinde içimiz ısınır; yüzümüz güler; önümüzdeki günün haftanın programı gözümüzün önünden geçer.

Babamızın “aman ajandama dokunma”, annemizin “yine sayfaya birşeyler karalamışsın olmuş mu”, büyükannemizin “bir sonraki bayram ne zamanmış dur bir bakayım; sana bayramlığını ben alacağım bu sefer, unutma” tembihleri kulaklarımızda çınlar. İşte bu yüzden Yılbaşının Türkiye’deki önemli simgelerinden biri olduğunu düşündüğümüz Ece Ajandasına bu sayımızda yer verdik. Hikayelerini kendi ağızlarından dile getirelim; bu gelenekselleşmiş Türk markasına hak ettiği saygıyı gösterelim diye.  Keyifli okumalar..

Osmanlı İmparatorluğu’nda batılılaşma hareketleri içinde önemli bir yer tutan 2. Meşrutiyetin, liberalizm rüzgarlarının estiği dönemlerde genç girişimci Mehmet Sadık Efendi, 1910 yılında bugünkü anlamı günlük – andıç olan ilk “muhtıra”larını yayınlamaya başladı. Osmanlıca yayınlanan ajandalar Balkan Savaşı, 1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı süresince yayınlarını aksatmadan sürdürdü. Muhtıralar kimi Çanakkale’de, kimi Trablus’ta, kimi Kırcaali’de, kimi Sakarya’da -Dumlupınar’da Mehmetçiğin, Zabitlerin, Kumandanların, Gazi Paşaların gözyaşlı ve zafer dolu anlarına eşlik etti. Acaba kaç insanımız, işgal yıllarının acısını; Cumhuriyet’in coşkusunu Mehmet Sadık’ın muhtıralarına işledi yıl yıl, gün gün, saat saat… Acaba kaç Memed’in eşi, sevgilisi, yavrusu, yavuklusu “Burası Muştur, yolu yokuştur…” veya “Çanakkale içinde aynalı çarşlı…” türküsünü o muhtıraların sayfasına gözyaşları ile yazdı. Genç Cumhuriyet’in kabına sığmaz değişimci ruhu, ajandalara da yansıdı. Yenilikçi ve girişimci karakteriyle sektöre damgasını vuran M. Sadık “Harf Devrimiyle” birlikte artık ajandaları latin harfleriyle yayınlamaya başladı. “Kağıtçı” soyadını da isminin sonuna ekledi yine bu yıllarda. M.Sadık Kağıtçı, çağdaşlaşma adına yapılan devrimlerle hızlı bir dönüşüm yaşayan Türkiye’nin, “Muasır Medeniyetler Seviyesi”ne erişmesinin bir göstergesi olarak, Avrupa Güzeli seçilen Keriman Halis’in anısına, ajandalarına  ECE adını verdi.

Çeşitleri çoğalan ECE Ajandalarına artık “Çıktık açık alınla” diye başlayan 10. yıl marşları da yazıldı, 10 Kasım hüzünleri de… 2.Dünya Savaşının kıtlık yıllarında da çıkmaya devam ederken,bu dönem aynı zamanda ECE’lerde, işletmenin bayrağını babasından devralan Mürteza Sadık Kağıtçı dönemi, tesisleşme adına yatırımların yapıldığı, yeniliklerin uygulandığı ve sektörel liderliğin pekiştiği yıllar olarak geçti anılarımıza. Ajandanın yüzüncü yılına hazırlandığımız bu dönemde 3.kuşak Kağıtçı, Üçok ailesi, görevi devralırken, büyüklerin vizyoner ruhu ile son dönem “yol kazaları”nın yaralarını sarmak ve tekrardan markaya hak ettiği ulusal değeri geri  kazandırmak ve uluslararasına sıçratmak hedefiyle Ece yoluna tam gaz devam etmekte.

 

Yolları açık olsun…

dfot

 

Tek dokunuş ile kahveniz hazır!

İsviçre şirketi olan JURA Elektroapparte, markanın yeni ürünü IMPRESSA Z9 One Touch’ı kullanıcılarının beğenisine sundu. Jura On Tour’a,  Jura Türkiye sorumlusu Christian Saggini, Ürün Müdürü Martin Wullschleger, Jura Türkiye distrübütörü yetkilileri ve seçkin Jura bayileri katıldı. Tek bir tuşa dokunarak istediğiniz kahveyi pişirme teknolojisiyle donatılan Impressa Z9 One Touch, Jura’nın bir kez daha “En iyi kahve makinesi markası” olduğunu gözler önüne seriyor.

 

En iyi espresso makinesi

1931’den bu yana yenilikçi ve üst düzey ev aletleri üreten Jura, aynı zamanda otomatik espresso kahve makinelerinin öncüsü olarak tanınıyor. Ev tipi aletler sektörüne büyük katkılar sağlayan şirket, deneyimlerini ve bilgilerini kullanarak ofisler ve gıda hizmet sektörü için yarı profesyonel cihazlar geliştirmeye devam ediyor. Jura’nın Türkiye distribütörlüğü ise Alman Hack Endüstriyel Temsilcilik Ltd. Şti. tarafından yapılıyor.

 

Tek Tuşla Kahveniz Hazır

Yeni Impressa Z9 One Touch ile lüks ve gösterişli tasarım geleneğini sürdüren Jura, bu keyifli özelliklerini üstün teknolojiyle birleştiriyor.

Uzun bardaklar ve fincanlar için yükseklik ayarlı cappuccino aparatına sahip olan Impressa Z9 One Touch’da kahve aparatının yüksekliği de ayarlanabiliyor.

 

Genişlik ayarının hemen yanında ise sıcak su ağzı yer alıyor. Impressa Z9, öğütücü ayarlama düğmesi ve öğütülmüş kahve için tozu boşaltma oluğu gibi birtakım kullanım kolaylıkları da sunuyor. Bununla birlikte kullanıcı son derece konforlu olan renkli ekranda bilgi takibi yapılabiliyor. Impressa Z9 One Touch’un en önemli özelliğini kahve spesiyalitesinin kalitesi oluşturuyor. Biri buhar, diğeri kahve için olan iki ısıtma sistemiyle her zaman ve her yerde istediğiniz kahveyi hazırlamanız mümkün. Tanınmış Amerikan dergisi Forbes’in yazarı Larry Olmsted’in “Kahve dünyasının Rolex’i” olarak tanımladığı ve “İsviçre ustalığının nasıl hayatını değiştirdiğini” anlattığı makalesi, Jura’nın diğer özelliklerini de gözler önüne seriyor.

Yeni ürün: Impressa Z9 One Touch

Jura, geçtiğimiz günlerde düzenlediği “Jura On Tour” ile yeni ürünü Impressa Z9 One Touch’ı seçkin Jura müşterilerine, kahve ve kahve makinesi profesyonellerine, bayilere ve kahve severlere tanıttı. Z9 ile mükemmel bir cappucino, ristretto ya da espresso kahve içebilir, döner düğmeyi çevirerek istediğiniz bütün kahve çeşitlerini hazırlayabilirsiniz.

JURA’nın en iyi on pazarı

Bugün Jura dünya genelinde 11 bin satış noktasında temsil ediliyor. Jura’nın 2012 yılında, en iyi pazarı Avrupa kıtasında markasını ilk kez duyurduğu Almanca konuşulan ülkelerdi. Ancak marka son zamanlarda ABD, Rusya ve Avustralya gibi ülkelerde büyüme kaydetmeye başladı. Bununla birlikte dev bir pazar olmasına rağmen kahve kültürü daha az olan Çin’de de belirgin bir yükseliş göze çarpıyor. Fransa ise dünya çapında espresso makineleri için 1 numaralı pazar konumunu koruyor. Jura otomatik kahve makineleri Fransa’da potansiyel pazarını geliştirmeye çalışıyor. Jura’nın 2013 yılı verilerinde Türkiye’nin ilerleyişini ve birinci sıraya yerleştiğini görmek mümkün.

Duygusal seviye: Tasarım

Premium marka olmanın basamakları arasında “tasarım” ilk sırada bulunuyor. Jura, iyi bir tadın anahtarını tasarım olarak nitelendiriyor. Bununla birlikte tasarım, Jura’nın başarısındaki en büyük faktörlerden birisi. Christian Seggini de tasarımın ürünlerde ilk beğeni algısı olduğunun altını çiziyor. “Tasarım, çok önemli bir duygusal tetikleyicidir. Jura tasarımcıları için anahtar tema, fonksiyon ve form entegrasyonu ile sadelik ve stilin birleşmesinden oluşmaktadır. En önemlisi ise Jura kahve makineleri ‘bir yaşam tarzı’ ve ‘değerler bütünü olarak’ sizi yansıtmaktadır.”

Premium marka olmak!

Impressa Z9 One Touch’ın ürün lansmanına katılan Jura Türkiye Sorumlusu Christian Seggini, “Premium marka olan Jura’da kahve tutkunlarına her zaman en seçkin hizmet sunulur,“ diyor. Bu seçkin hizmet,mükemmel kahve, kahve çeşitliliği,hız ve kullanım kolaylığı, hizmet desteği, yaşam tarzı gibi önemli başlıkları da kapsıyor. Seggini’ye göre, premium ve süper premium segment tüketiciler sadece rasyonel değil aynı zamanda duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir ürün arayışındalar. Jura müşterileri evlerine aldıkları ürünlerle aynı zamanda “kim olduklarını” da tanımlamış oluyorlar.

dfot

 

Boyner Evde’den Sofistike Renkler, Derin Dokunuşlar

Ev tekstilinden mobilyaya, mutfak aksesuarlarından dekorasyona kadar uzanan zengin ürün yelpazesi ve her sezon yenilenen konseptleriyle evlerin çehresini küçük dokunuşlarla değiştiren Boyner Evde,

2013-2014 Sonbahar-Kış Koleksiyonu ile kış renklerine bürünerek evlerimizi ısıtıyor.

Her sezon değişen konseptleri ile evlere özgün tasarımlar sunan Boyner Evde’nin

2013-2014 Sonbahar-Kış Koleksiyonu sevenleriyle buluşuyor. Dekorasyon trendlerini özgün çizgilerle buluşturan Boyner Evde bu sezon, dokuların ve renklerin eşsiz buluşmasına yer açarak, kışın soğuğunu sıcak renklerle kombinliyor.

Her sezon farklı temalarda ürün grupları sunan Boyner Evde’nin en dikkat çeken teması “Derin Mor”; gri, siyah ve beyazın tonsürton uyumunda kendine asil bir yer buluyor. Küçük mobilyalar ve ufak dekorasyon dokunuşları ile evinizi kışa hazırlıyor.

Dekorasyon, mutfak ve sofra ürünlerinin yanı sıra, Boyner Evde özgün tasarımları ve kaliteli üretimleri ile ev tekstilinde aradığınız yaratıcılık ve konforu sağlıyor. Her temanın kendine özgü renklerinin yanı sıra Boyner Evde nevresim takımları ve havluları,  klasik renklerde de ihtiyaçları tamamlıyor.

dfot

Bir çok tasarım ödülü alan ve dünya basınında da sıkça adı geçen Witt İstanbul Suit’de modern ve geleneksel motifler çok şık biçimde harmanlanmış. Boğaz ve Haliç manzaralı, konforlu, ferah ve lüks odalarında tasarımın ince detaylarını görüp, hem de İstanbul’un en hareketli bölgesinde konaklamak isteyenler i çin Witt İstanbul Suit tam size göre.

Cihangir semtinde yer alan Witt Istanbul Suites, İstanbul’un eski kent merkezinin veya Boğaz ve Haliç’in çarpıcı manzaralarına sahip lüks odalar sunmaktadır.

Witt Istanbul’un açık plan odaları retro-modern iç tasarıma sahip olup parke zeminler ve organik ahşap mobilyalar içermektedir.

Konuklar sabahları, yerel ve organik malzemelerle hazırlanmış, salamura zeytin çeşitleri ve beyaz peynir gibi Türk kahvaltı gözdelerini içeren ev yapımı kahvaltının tadını çıkarabilir.

Witt Istanbul’un ortak kullanıma açık alanları, konukların kitap veya DVD alabileceği veya e-postalarını kontrol edebilmeleri için Apple iMac’i kullanabilecekleri rahat lobi bar ile sınırlıdır.

Witt Istanbul Suites, Taksim Meydanı’na 1 km, Dolmabahçe Sarayı’na ise 2,5 km uzaklıktadır. İstanbul’un eski kent merkezi otele 3 km mesafededir.

Bir çok tasarım ödülü alan ve dünya basınında da sıkça adı geçen Witt İstanbul Suit’de modern ve geleneksel motifler çok şık biçimde harmanlanmış. Boğaz ve Haliç manzaralı, konforlu, ferah ve lüks odalarında tasarımın ince detaylarını görüp, hem de İstanbul’un en hareketli bölgesinde konaklamak isteyenler i çin Witt İstanbul Suit tam size göre.

 

dfot

 

The House Café’nin yaratıcılarından, konaklama kavramına yeni bir bakış: The House Apart Hepsi şehrin merkezinde farklı noktalarda konumlanmış ve gün geçtikçe sayıları artan daireleriyle The House Apart, İstanbul’daki yeni “”evden-uzakta-ev”” stiline adını veriyor. Eski mimari dokularını koruyarak restore edilen tarihi binalar içinde The House Apart’lar, iç mekanda modern tasarım ve son teknolojiye ev sahipliği yaparak, konuklarına konforlu ve lüks tatilin kapılarını açıyor.

Tam donanımlı mutfak ve çamaşır makinesinin standart olduğu dairelerin tümünde, ayrıca geniş ekran LCD TV, DVD oynatıcı, Digiturk yayını, kablosuz internet ve air condition bulunuyor. İstanbul seyahatiniz boyunca kalmak istediğiniz bölgeyi seçin, ihtiyaçlarınız doğrultusunda tercih ettiğiniz oda sayısını belirleyin ve şehrin keyfini yaşayın.

Şehirdeki çok kültürlü yaşama tanıklık etmek ve eğlenceli gece hayatını yaşamak isteyenler için, hiç şüphesiz en ideal seçim.

 

dfot

 

 

Beyoğlu Sıraserviler caddesi üzerinde yer alan ve 19. yüzyılın son yıllarında, dönemin önde gelen Levanten mimarlarından mimar Gravier tarafından yapıldığı düşünülen “Gravier” apartmanının giriş katında yer alan “Social”, bir kafe-restorant  diyarı olan Cihangir’e yazın sıcaktan terlemesin, kışınsa üşümesin diye giyidirilmiş çok amaçlı bir giysi gibi. Bodrum ve 7 kattan oluşan yığma bir bina olarak inşa edilen Gravier Apartmanı’nın en alt katında  bulunan Social, yemek yemeye ve şarap içmeye gelenlere öncelikle geçmiş bir asrın fısıldatıyor. Aynı anda hem kafe, hem restorant hem lunge hem de bar olma özelliğiyle dikkat çeken ve konseptiyle benzerleri arasında hemen ayırt edilen Social, mimari olarak dış cephesindeki göz alıcı süslemeleri, mekan içindeki özgün kartonpiyerleri, kalem işleri ve mermer merdiven kovasının işçiği ile de “Art Nouveou” mimari tarzının zarif bir örneği. Hemen altını çizmek gerekir ki bu örnek, Pera’nın günümüze ulaşabilen ne yazık ki sayılı dönem yapılarından da birisi

Hafta içi yoğun bir iş temposunun ardından biraz rahatlamak için veya hafta sonu arkadaşlarınızla lezzetli yemekler tatmak, içkinizi yudumlamak ve eğlenmek için, Social her zaman gidebileceğiniz bir yer.

dfot

 

İrili ufaklı ahşap masaların etrafında birbirinden farklı renklerde ve tasarımlarda sandalyeler, koltuklar, ahşap dolaplar bulunuyor. Girişteki küçücük asma katta koltuklu bölüm var, rahatça yayılabilmeniz için ideal. Smyrna’nın menüsü klasik kafe menüsü.Çorbalar, taze salatalar, sıcak yemekler, tatlılar ve içki menüsü…

Cihangir’in popüler mekânlarından olan Smyrna günün her saati gürültüsüz,sakin kafayla çalışabileceğiniz aynı zamanda derginizi,gazetenizi okuyup yemek yiyebileceğiniz bir mekan.

dfot

 

Gizli bir bahçesi,minderli dekoru ve lezzetli menü seçenekleriyle Cihangir’in keyifli duraklarından biri Kahve 6 .

Bu gizli ama çok populer olan mekan Cumartesi ve pazarları son derece kalabalık oluyormuş aklınızda olsun. Menüde  Çinli Tabağı, yoğurtla servis edilen ıspanaklı-patatesli börek ve Simit Tabağı gibi seçenekler ile özellikle tavsiye ettikleri el açması kabaklı, patlıcanlı börekleri mevcut ama asıl yıldızı Falafel tabağıymış.Haftasonu kahvaltı planınız için  farklı,lezziz ve huzur dolu bir mekan burası.

dfot

 

5.Kat Restaurant’ın 20 yıllık tarihi

5. Kat’ın sanat, lezzet ve stil dolu baş döndürücü macerası, 1993 yılında, Beyoğlu’nun tarihi semti Cihangir’de başladı. İstanbul’un en eski sivil kültür merkezi olan,birçok kültürel etkinlik konser söyleşi ve sanat atölyelerine yıllarca ev sahipliği yapan Bilsak binasının (bilim sanat kurumu) 5. Katından ismini aldı ve şehrin Sarayburnu’ndan Boğaiçi’ne uzanan en etkileyici manzarasını kucakladı.

5.Kat’ın kurucusu Tiyatro ve sinema oyuncusu ve yönetmen Yasemin Alkaya’nın sanat tutkusu, mekanın önce sıradışı dokusuna, sonra birbirinden leziz yemeklerine ve elbette her biri birbirinden ünlü konuk listesine yansıdı. Türkan Şoray’dan Halil Ergün’e, Çağan Irmak’tan Murathan Mungan’a sanat dünyasının ünlü isimleri, 5. Katın özel gecelerinde yediklerini, içtiklerini ve dinlediklerini 5.Kat’ta sevenleriyle paylaştılar. 5.Kat, İstanbul eğlence hayatına fark katan partileriyle de tanındı. Eski Kırkbeşlikler, Dolunay, Single’s Party, 70’ler gibi özel temalı geceler hafızalarda yer etti.

Yıllarca sinemacıların favori mekanı olan 5.Kat, 2004 yılında kendisi film oldu. Yasemin Alkaya’nın ilk yönetmenlik tecrübesi olan 5.Kat filminin oyuncuları da yine mekanın müdavimleri ve personeliydi. 5.Kat, çok özel isimlerin unutulmaz konserleriyle müzikseverlerin hala hafızalarındadır. Kimler geçmedi ki 5. Kat’ın muhteşem manzaralı sahnesinden? Mich Gerber, Mercan Dede, Hüsnü Şenlendirici, Gülden Karaböcek bu isimlerden sadece birkaçı ve bunlara ek olarak dünya cazının önemli isimleri Ornette Coleman, Stefano Belmondo, Esbjörn Svensson, İlhan Erşahin de 5.Kat’ta konuk oldular. İstanbul’da ne zaman festival olsa, 5.Kat’tada festival başladı. İKSV sinema ve caz festivallerinin her yıl konuğu olarak gelen dünyanın önde gelen isimleri 5.Kat’a da konuk oldular. Avustralyalı ünlü yönetmen Jane Champion’dan yıllar sonra 2013 İstanbul film festivalinin konuğu ünlü oyuncu Patricia Arquette de 5.Kat gecelerindeydi. 2013’te 5. Kat misafirleriyle buluşmasının tam 20. Yılını muhteşem organizasyonlarla kutladı. 21 Nisan 2013 Pazar günü efsanevi Kübalı müzisyen Roberto Fonseca, ünlü 5.Kat Brunch’ında dinleyicileriyle buluştu. 27 Nisan 2013 akşamı çağdaş müziğin en önemli ve yol gösteren müzik gruplarından biri olarak nitelendirilen BALANESCU QUARTET, 5.Kat’ın eşsiz manzarası karşısında konuklarına unutulmaz bir müzik şöleni sundu.

Sezondan sezona açılıp kapatılan ve unutulup giden pek çok mekâna şahit olan İstanbul gece hayatında 20 yılı geride bırakan 5.Kat’ın sırrı, eşsiz manzarası, dünyanın en güzel mutfaklarından seçip oluşturduğu mönüsünün birbirinden lezzetli yemekleri, dekorasyonunun ince detaylı benzersiz romantikliği, asla yormayan ama hep keyifle dinleyeceğiniz müzik arşivi, güler yüzlü ve dikkatli servis elemanları ve hepsinden önemlisi lezzet ve stil sahibi, sıradışı ve aydın kimliğe sahip konukları. Açıldığı ilk günden beri, genç ve sanatçı ruhunu asla kaybetmeyen 5. Kat yıllara meydan okuyor. İstanbul’un dün olduğu gibi bugün ve elbette yarın da en özel mekanlarından biri olmaya devam ediyor.

 

 

dfot

 

Eleni farklı giyinmek isteyenlerin buluştuğu bir mekan…

Dünyaca ünlü markaların ikinci el ayakkabılar,aksesuarlar,çantalar,özgün tasarımlar,film-dönem dizi kostümleri,aklınıza gelebilecek her türlü vintage kıyafetleri bulabileceğiniz bir adres burası.İşin en keyifli tarafı ise kendinizi evinizde hissedebileceğiniz sıcacık bir kahve köşesi olması.

Eğer giydiğim bana özel olsun,kimsede olmasın diyor ve aynı zamanda  nostalji tadında bir kahve keyfi yaşamak isterseniz Eleni Vintage Coffee Shop sizi bekliyor.