Maison&Objet’den Neşeli Bir Maksimalizm

Maison&Objet’den Neşeli Bir Maksimalizm

Eylül başında Paris’te gerçekleşen Maison&Objet fuarı “House of Games/Oyun Evi” temasıyla ziyaretçilerini karşıladı. Bu edisyonunda “Inspirations Space/İlham Alanı” Nelly Rodi ajansından Vincent Grégoire imzasını taşıyor. Barok stili güçlü renklerle bezeyerek eğlenceli ve şık bir ezoterik ambiyans yaratan Vincent Grégoire ile bu trendi ve tasarım sürecini konuştuk.

 

2-6 Eylül tarihleri arasında Paris-Nord Villapinte Convention Center’da gerçekleşen Maison&Objet tasarım, dekorasyon ve mimariye ait disiplinlerin bir arada bulunduğu kapsamlı bir fuar. Mobilya, aksesuar, tekstil, aydınlatma, yeme-içme ekipmanları, sofra aksesuarları, çocuk odası tasarımı, iç mimari projeleri için özel çözümlerin de sunulduğu şovun Eylül ayağında trend alanını Vincent Grégoire, yanındaki cafe ve kitabevini ise François Bernard tasarladı.

 

Dünyada olup bitenler kötüye giderken bardağın dolu tarafını görmemizi hatırlatan ve bizi mutlu, neşeli, eğlenceli bir “Oyun”a davet eden Vincent Grégoire’dan gelin “House of Games”in öyküsünü dinleyelim…

 

 

*Oyun sizin için ne ifade ediyor?

 

Ruh haline göre oyun oynamak. Bu tutum, hayatın geneliyle ilgili ve 30-40 yaşlarındaki tüketiciler tarafından geliştirilmektedir. İnsanlar büyüyorlar, oyun oynuyorlarlar. Nasıl oyun oynayacağımızı öğreniyoruz. Bu aslında gerçeklikten kaçmak için ilginç bir yol ve bu nedenle insanlar her zaman oyun oynamak istiyor. Evde oyun oynamak çok önemli birşey. Şu anda her şey çok zor. İnsanlar oyun oynamayı mücadeleden kaçmak ve daha iyi bir yaşam için çözüm bulmak için kullanıyor. Her şey oyun üzerinedir. Dolayısıyla insanlar kodlarla, renklerle, stillerle, farklı dönemlerle, kültürlerle, kimliklerle oynamak istiyorlar.

 

“Oyun” dediğimiz zaman herkesin aklına video oyunları geliyor. Evet video oyunlarıyla büyüdüler ama bu trend çocuklar için değil. Çok sofistike, rafine, şık ve Barok bir trend. Pek çok mirasla bağlantılı, patrimonyal tarihsel etkileri bu eğilimde görebilirsiniz. Oyun oyunma stilinden çok oyun oynarken sergilenen tutumla ilgili. Bu nedenle adını “House of Games/Oyun Evi” olarak koyduk. Televizyonda “House of Cards”, “Game of Thrones” gibi bu tarzla örtüşen pek çok program var. İnsanlar özellikle evlerinde oyun oynamak istiyorlar. Bu nedenle fuarda “Inspiration Space/Esinlenme Alanı”nı üç farklı oyun şekliyle düzenleyip, üç farklı ilham alanı ve üç farklı trend yarattık. Bunlardan biri “jet-set/yüksek sosyete” oyunları, ikincisi rol oyunları, sonuncusu ise şans oyunlarından oluşuyor. Ezoterik etkileri olan bu son bölüm, kolajlar, sürrealizmden etkileniyor.

 

 

*Maison&Objet gözlemcileri neden “House of Games” temasını seçti?

 

Çünkü tasarımda, dekorasyonda, modada pek çok örnek ve semboller biriktirdik. Şu anda herşeyle ilgili olarak toplumda en önemli tutum olarak bunu gördük. Ayrıca aslında tüketiciler, stilistler, tasarımcılar İskandinav tarzından sıkıldılar. Herşey mükemmel, çok yumuşak ve hiç risk yok. Renklerin çoğu bej tonlarda. Bu, artık çok monoton ve sıkıcı gelmeye başladı. Bu nedenle etkileşimlerle oynayan trendleri destekliyorlar. Oyun gibi, 19.yüzyılın sonlarından ilham alan, bohem-burjuva bir dönem, pastiş, stratejiyle ilgili kolajlar, grafik ve ezoterik etkilerle ortaya çıkmış bir trend alanı. Karıştıran ve eşleştiren etkiler, iyi ve kötü tatlar, maskülen, feminen, kitch, şık ve ucuz hepsi bir arada. Denemek istiyorlar çünkü emin değiller. Eğer denediklerinde hoşlarına giderse devam edecekler, değilse başka bir yol bulacaklar. Biz şu anda sanki biraz 19.yüzyıl sonlarındayız. Mega değişimlerin başlangıcındayız; sayısal yaşamlar, dinamo manipülasyonları. Dijital devrim, 19.yüzyıldaki sanayi devrimi gibi. 19.Yüzyıl sonlarının şu an yaşadığımız hayatla paralel pek çok noktası var. Kolajlar, farklı semboller yeni bir enerjiyle eskiden kalma atmosferi yeniden canlandırıyor. Bu, dekorasyon ve perakande için de geçerli bir durum. Çünkü sahnedesiniz, tiyatro gibi. Bu eğilimde herşey çok organize ve düzenli değil, biraz dağınık, sürprizli. Fuarın gözlemevi bu etkilerin olduğu pek çok örnek buldu. Modada Gucci’nin tasarımcısı Alessandro Michele’in kreasyonları örneğin. Studio Job, Vincent Darré, Philippe Morillon… Sanatta, tasarımda, modada pek çok yeni yetenekler var. Dijital araçları kullanarak Barok stile yeni bir oyun biçimi sunuyorlar. Örneğin bir sahne tasarımı yapmak istediklerinde fotoğraf çekip Instagram’a koyuyorlar. İnsanlar beğeniyorlar ve bundan ilham alıyorlar. Bu trend Latin etkili bir trend değil, daha çok İngiltere, Belçika, Hollanda etkisi var. Hatta bu ülkelere Çin’i de ekleyebiliriz. Adım adım daha önemli bir hale gelen yeni bir Barok dalgası var. Ama herşeyin pahallı olduğu bir eğilim değil. Para meselesi hiç değil. Yeni zengin değil. Zengin çünkü Barok motifler ve renklerden dolayı zengin. Maksimalist görünüyor fakat logolar yok. Daha çok oyun ve mizah duygusu var. Özellikle bu nedenden dolayı çok ilginç bir trend. Ayrıca yeme-içme sektöründe de bu etkiyi görmek mümkün. Yeni moda barmenler, alkol karışımları, yeni kokteyl barların şimdilerde çok popüler olmasıyla da ilgili. Böylesine ilginç eğilimde ben de “Inspiration Space/İlham Alanı”nda duvarkağıdı, tekstil, grafik tasarımındaki yeni yeteneklerin, yeni sanatçı ve tasarımcıların çalışmalarını, geleneksel markalardan doğaya saygılı olanlarının ürünlerini sergilemek istedim.

 

 

*Birkaç yıldır Maison&Objet’de gözlemlediğim kadarıyla teknik, dijital konseptleri tercih ediyorsunuz. Modernizme daha yakın duruyordunuz ta ki bu edisyona kadar…

 

Evet modernizme daha yakın duruyorum. Yeni jenerasyonlarla çok ilgiliyim. Modernizmi kim getiriyor? Kim yapıyor? Z kuşağı, Y kuşağı… Dijital devrimin başındayız. Evde birşeyler yapıyoruz. Fotoğraf çekiyorsunuz Instagram’a koyuyorsunuz. Yaptığınız ya da tasarladığınız şeyi gösteriyorsunuz ya da Etsy gibi sitelere koyuyorsunuz. Aklınıza bir fikir geldiğinde dergilere değil Pinterest’e bakıyorsunuz. Bu son derece büyük bir dijital etki. İnanılmaz tekniklerde dijital baskılar, fotoğraflar var. İstediğiniz her şeyin çıktısını alabiliyorsunuz. Bu modernizm yolundan gidebiliriz çünkü gelecek burada. Gelecek tarihsel, bohem, doğal ve aynı zamanda tasarım etkili bir yola doğru gidiyor. Dijital etkiler her yerde. Evet bu benim düşüncem ama aynı zamanda da gerçek. Zamansız bir sahne tasarımı yapabilirim ama bilgisayarlar, dijital araçlar, ekranlar her yerde.

 

 

*İlk gün trend alanını ziyaret ettiğimde modernizmi değil; Barok, dandy stilini, kadifeyi canlı renklerle kullandığınızı görünce çok şaşırdım.

 

Belki daha duygusalımdır. Mutlu, biraz da dikkat çekmeyi seven trendleri seviyorum. En sevdiğim markalardan biri Desigual. Daha çok hippi, mutlu, hippi-chic, gypsy-chic tarzlar favorim. Kavramsal şeyleri sevmiyorum. Minimalist olduğunda soğuk, çok düzenli geliyor bana. Biraz çılgın, mutlu, iyimser olduğunda daha çok hoşuma gidiyor. Ev dekorasyonu nasıl bir yaşam alanı yaratmak, hikayeyi nasıl anlatmakla ilgili. Bu bir eğlence. Ama şu anda insanlar sosyal ve ekonomik açıdan depresyondalar. Ben daha çok başarılı insanlar, başarılı markalar üzerine odaklanıyorum. İyi işler yaptıkları için başarılılar. Bardağın boş tarafına bakmayı bırakmak zorundayız, iyi şeylere odaklanmalıyız. Bu yüzden sevinçli, pozitif, başarılı olanı daha çekici buluyorum ve bunu paylaşmak istiyorum. Maison&Objet’de de baskının, stresin olmadığı olumlu hisler vermek istedim. İnsanlar “Mağazalarımızda müşteri yok” dedikleri zaman onlara “Çünkü mağazalarınızda hayat yok, çok sıkıcı. Belki mekanınızı seviyorsunuz ama partiler düzenlemeniz, insanları davet etmeniz, sürprizli unsurlar kullanmanız, inanılmaz güzellikte vitrinler tasarlamanız gerekiyor. Biraz çılgın olun. Göreceksiniz ki müşterileriniz gelecek” diyorum. Perakende deneyimini, ev dekorasyonunu, modayı, mutfak sanatlarını canlandırmamız gerekiyor. Aksi halde eğer çok ticari olursa mağazada hayat olmaz, müşteriler gider. Tabii bu benim düşüncem. Biraz klasikten gelen şeyleri seviyorum çünkü bir parça kıvrım getiriyor. Hippi olduğunda da aynı şey sözkonusu. Bu, benim kişiliğimle de ilgili. Karışık, eklektik duruş bana daha yakın. Herşey ilgi alanıma giriyor; teknoloji, astroloji, fizik, matematik, sanat, dans… Belki Maison&Objet’nin bir sonraki edisyonununda farklı olur. Kafe ve kitabevini tasarlayacağım. Aklımda birkaç fikir var ama yine eğlenceli olacak sanırım. Mutlu ve eğlenceli.

 

 

*“Inspiration Space/İlham Alanı”nda teatral bir dekor yaratmışsınız.

 

Tesadüfen bulduğum bir sanatçıyla çalıştım; Pascale Nivet-Bernetiere. “Été36” adında bir markası vardı. Çok başarılıydı ama ondan mutlu değildi. Evde stress atmak için nakış işliyordu. Onu bir gün bir broşla gördüm. Ortak bir arkadaşımız onun bu tarz işler yaptığından bahsetti, bu şekilde tanıştık. İşlerini çok beğendim. Ona adım adım Maison&Objet’nin trend alanında neler yapacağımdan bahsettim. O da “Senin için bunun gibi şeyler yapacağım” dedi. Ben de “Yapacaklarını şimdi görmek istemiyorum. Bazen bana fikirler verebilirsin. Trend alanında sana bir bölüm vereceğim. Çılgın ol !” dedim. Tüm mekan tasarımı bittiğinde yaptıklarını görünce çok beğendim. Herşey tesadüf ve çevreyle ilgili. Ayrıca şunu ifade etmek isterim ki; bu trendin arkasında gotik, karanlık etkiler yok, daha çok eğlenceli, mutlu bir ezoterik şıklık mevcut.

 

 

*Yaratıcılığınızı beslemek için neler yapıyorsunuz?

 

Herşeyi gözlemlerim. Kitap, dergi okurum. Özellikle sosyoloji kaynaklı kitaplar. Resimli çok kitap alırım. Sergilere, konserlere giderim. Tesadüfen, hiç tanımadığım insanlarla tanışırım. Caddedeki insanlara bakarım. TED gibi konferansları izlerim. Daha entellektüel referanslı olabiliyor. Yeğenlerimi ve dolayısıyla yeni jenerasyonu izliyorum; hangi tarz müzikleri dinliyorlar? Ne okuyorlar? Çok meraklıyım. Çocukluğumda hiperaktiftim. Yerimde oturmam ve sessiz olmam mümkün değildi. Annem sürekli bana bakardı ne yapıyorum diye. Çok enerji doluydum. Büyükannem çizim yapmak dışında benim ilgimi çeken ve sakinleştiren bir şey keşfetti; o da nakıştı. Büyükannem nasıl nakış işleneceğini bana öğretti. Stressten arınmak, dinlenmek için nakış işliyorum. Nakış genelde bayanların yaptığı bir iştir. Fransa’nın batısında doğdum. O bölgede erkekler nakış işler. Britanya’da da bu durum geçerli. Çünkü kumaş çok serttir. İğneyi ittirmeniz için güçlü parmaklarınızın olması gerekir. Kadınlar daha çok dantel, makreme gibi daha ince işleri yaparlar. Hala nakış işliyorum. Bazen Çin’e, Kore’ye giderken uçakta yapıyorum. Yanımda oturanlar şaşkınla bakıyorlar. Bu, beni çok dinlendiren bir uğraş. Arkadaşlarım için yapıyorum. Ellerimle bir şeyler üretmeyi çok seviyorum.

 

*Maison&Objet dışında Nelly Rodi ajansında çalışıyorsunuz. Ajansınızdan ve orada yaptığınız işlerden biraz bahsedebilir misiniz?

 

Nelly Rodi bir trend tahmin ajansı. Ajansta iki farklı işim var. İlki müşteri analizi. Müşteri duyarlılıklarını, yeni davranış tutumlarını, yaşam biçimini anlamak için yaptığım bir şey. Daha çok sosyolojik kaynaklı bir iş. Tüketim toplumunu gözlemlemek. Diğer işim ise trendleri izlemek, gelecek trendleri tahmin etmek üzerine. Yeni estetikler, yeni kelimeler, yeni müzikler, yeni işaretler, yeni yaratıcı bilgi girişleri ve değişimler. Herşeye bakıp modada, mimarlıkta, yeme-içme, güzellik, otomotiv sektörlerinde neyin yeni olduğunu bulmak, gözlemlemek. Nelly Rodi’deki müşterilerimiz birbirinden çok farklı. Bir kısmı lüks firmalar, bir kısmı kitlesel piyasadan. Yarın neyin trend, neyin önemli olacağını bilmek istiyorlar. Bazen yeni nesilleri, yeni müşteri davranışlarını anlamakta zorlanabiliyorlar. Moda olmak istiyorlar, tavsiye için bizden yardım alıyorlar. Strateji, konumlandırma, pazarlama ve tüketici analizleri, yaratıcılık analizi ve yaratıcılık zekasından oluşan bir iş. Tasarımcı değilim ama tasarımcılarla, grafik tasarımcılarıyla, mimarlarla çalışıyorum. Ben ajansta müşterilerin kendilerini anlamalarına yardımcı olmak için tüm bunları çerçeveliyorum. Daha sonra yaratıcı seçimler, yeni ürün,yeni koleksiyon, yeni yerleştirme, yeni logo, yeni konsept, yeni mağazacılık, yeni işbirlikleri, yeni dijital araçlarla hala moda ve modern olmalarına yardımcı oluyorum.

 

*Aynı zamanda sahne/mekan tasarımcısısınız. 

 

Evet bazı müşteriler “Bu trendi açıklamak için sergileme yapar mısınız?” ya da “Yeni ürünümüzün tanıtımıyla ilgili PR etkinliğimiz için yardımcı olur musunuz?” diye soruyorlar. Mekan tasarımını çok seviyorum çünkü Camondo Okulu’nda iç dekorasyon ve mimarlık okudum. Mimarlık, tasarım ve hacimden geliyorum. Aslında moda tasarımcısı olmak istiyordum ama ailem bunun gerçek bir meslek olmadığını söyledi ve beni bu kararımdan vazgeçirdi. Ama ben Camondo’da okurken okul dışındaki tüm zamanımı moda tasarımcılarının yanında çalışarak geçirdim. Evet mimarlık okudum ama aynı zamanda moda sektöründe de çalıştım. Farklı bakış açılarıyla nasıl kombin yapılacağını biliyorum ve bu bana çok yardımcı oluyor.

 

*Hobileriniz neler?

 

Sanat en büyük tutkum. Sanat sergilerini, sanatçılarla tanışmayı çok seviyorum.

Çok ilginç sanatçılardan oluşan büyük bir çağdaş koleksiyonum var. Başlangıç sürecindeki sanatçıları keşfetmeyi seviyorum. Hiç tanınmıyorlar ama 10-15 yıl sonra büyük bir sanatçı oluyorlar. Tracey Emin, James Brown, Jack Pierson’ın eserlerini ilk alan kişiyim. Çok ünlü ve başarılı oldukları için gerçekten çok gurur duyuyorum. Önceden kimse onları tanımıyordu.

 

*Çünkü fütüristiksiniz.

 

Evet kokusunu alıyorum. Hangisinin önemli olacağını görebiliyorum. Eserlerini satın aldığım sanatçıların %90’ı artık çok ünlü birer büyük sanatçı. Evimde artık yer kalmadı. Daha çok alana ihtiyacım var. Her yerde çağdaş sanat eserleri var. Hepsini de görmek istiyorum. Bu gerçekten benim tutkum. Yeni yeteneklerle ve ilginç kişilerle tanışmayı seviyorum. Babam öğretmendi. Annem pastacılık sanatı yapan bir aileden geliyor. Onlar da pek çok kişiyle görüşüyorlardı. Dolayısıyla ben de böyle insan ilişkilerine ihtiyaç duyuyorum. Bütün gün ofiste ekrana bakıp çalışamazdım. Sanatçı, tasarımcı, stilist, şef gibi insanlarla konuşmaya, tartışmaya ihtiyacım var. Onlarla konuştuğum zaman çok şey öğreniyorum, aynı zamanda kendimi de daha iyi tanıyorum.

 

 

*Maison&Objet’nin dışında şu anki diğer projeleriniz neler?

Nelly Rodi’deki işlerim devam ediyor. Kore’ye çok sık gidip geliyorum. Çok yaratıcı bir ülke. Mobilya sektöründeki önemli bir şirketin proje ve tasarımları üzerine çalışıyorum. İlkbahar-Yaz 2018 sezonu ev dekorasyonu için trend kitabının tanıtımını hazırlıyorum. Çalıştığım şirketler arasında bir şampanya markası ve güzellik sektöründen bir firma da var. Üç sene sonrasının parfümü için çok ünlü bir moda tasarımcıyla çalışıyorum.

Ayrıca çiçek ve bitki üretimi yapan bir firmayla da çalışmaktayım. Çok zaman alıyor. Yeni çiçek tasarlamak için trendin uzun vadeli bir görünümü olması gerekiyor. Yeni çiçek ve çiçek rengi tasarlamanız için 5-6 yıla ihtiyacınız var. Zamanla başka bir ilişkiniz var, bu da çok ilginç. Çiçek üreten kişilerle de işbirliği yapıyorum.

 

AKGÜN AKDİL