mutfak

Mallorca’da, Gerçek Bir Hazine

Mallorca’da, Gerçek Bir Hazine Bu huzurun, konforun ve şıklığın bir potada eritildiği görkemli Akdeniz mimarisindeki evin sahibi, iç mimar ve endüstriel tasarımcı Damian Sanchez. Villanın renuvasyon projesini de bizzat kendisi yönetmiş. Mallorca’nın Sierra de Tramontana adındaki ...

Engla’nın Renkli Dünyası

Norveç’te yaşayan ve 3 çocuğu olan Engla kendini tamamen dekorasyona ve renklere adamış. Sosyal medyada bu ara kuzey ülkelerinde fazla renkliliği özellikle parlak neonları tercih eden kendin yap meraklılarının hızla çoğalması gözüme çarptı. Bunu gerçekten tutkuyla uygulayan Engla, evinin detaylarını bizle paylaştı. Renk severler için ilham verici fotoğraflarıyla dekorasyon sürecini bize anlattı.

Evinizin lokasyonu ve kendinizden biraz bahseder misiniz? 

Merhaba Ben Engla, benim için her şey olan 3 harika çocuğum var. 22 yaşında bir kızım, 18 yaşında bir oğlum, ve 2011 Eylül ayında doğmuş olan küçük bir oğlum var. Başlıca ilgi alanlarım dekorasyon, mobilyaları yeniden boyamak, tekrar kullanmak üzere kişiselleştirmek, parlatmak kısaca yenilemek. Yeni şeyler yaratmayı seven yaratıcı bir ruha sahibim. Hayatım eski mobilyaları yenilemek ve kendin yap projeler geliştirmek ile geçiyor. Norveç Spydeberg’te bir dairede yaşıyoruz. Burası çoğunlukla kooperatiflerin olduğu kırsal ve sakin bir bölge.

Evinizin bölümleri ve dekorasyon tarzınızı bize anlatabilir misiniz ?

Dairede salon, mutfak, banyo ve iki adet yatak odası bulunuyor. Ben 3 yaşında bir oğlu olan, bekar bir anneyim ve evimin dekorasyonu küçük çocuklarla yaşadığımın bir göstergesi diyebilirim. Stilimi renkli ve eğlenceli olarak tanımlayabilirim. Renkleri çok seviyorum. Çoğunlukla tüm mobilyalarım sonradan boyanmış ikinci el eşyalardır. Sahip olduğumuz mobilyalar tekrar kullanılabilir eşyalardan oluşuyor.

Projelerinizden örnekler verebilir misiniz?

Duvarlardaki çerçeveler sprey boya ile boyanmıştır. Kitaplardan masa, kaşıklardan ayna, eski kahve kavanozlarından çiçek saksısı gibi ürünler tasarladım. Eski pirinç şamdanlar boyadım.  Elişleri ile de uğraşıyorum. Çiçekler de evin vazgeçilmez üyeleri oluyor. Bu renk cümbüşüne onlar da eşlik ediyorlar.

Projelerinizi uygularken eviniz için öncelikleriniz nelerdir?

Yaratmayı ve yeni fikirler denemeyi çok seviyorum. Üç yıl önce buraya ilk taşındığımız zamanlar evin tüm duvarları bembeyaz boyalı, yerler ve evdeki tüm eşyalar  sadece natürel renklerden oluşmaktaydı. Bu trendi devam ettirmeye çalıştım ancak sonrasında hiç bana göre olmadığını farkettim. Her zaman renklere düşkündüm. Çevremde de renklilik görmek istediğimi anladım.

Evinizde ağırlıklı kullandığınız renkleri nasıl seçtiniz?

Evimde renkleri kullanmaya karar verdikten sonra gökkuşağının tüm renklerini evde görmek istedim. Bir yıl ana renkleri denedikten sonra pastel ve parlak renklerin en çok sevdiğim tonlar olduğunu anladım. Ve öğrendim ki hayatta beni en çok mutlu eden şey renkler! En sevdiklerim de sarı, turkuaz, pembe ve mint yeşili.

Nihal Müjde Yeşilova

dfot

MR.BROOKS’UN İNİ

 

 

“Bütün insanlar iyiyle kötünün karışımıdır.” – Robert Louis Stevenson, Dr. Jekyll and Mr. Hyde

Selam! Öyle bir havada yazmaya başladım ki bu ayın yazısını “House on Haunted Hill”, “The Last House On The Left” ya da “The Haunting” yazısı yazsam yeriydi. Birden kararan bir gök, gök gürültülerine karışan bir rüzgar ve yağmur… Eh yazının da yetişmesi lazım bir şekilde, yazı işleri “bu ayın filmi ne ki acep” tadında ufaktan maillere başlamış. İstesem de yazlık bir film ve onun evinin havasına giremezdim. O yüzden yazarınızın daha önceki yazılarında ara ara göz kırpacağını söylediği gerilimli bir film ve onun tematik evini otopsi masasına yatıracağız bu ay.

 

Filmimiz Mr.Brooks…Başrolünde bazen öle bayıla izlediğimiz bazen de oynadığı kötü filmlerle bize fenalıklar geçirten kariyerinde istikrarsız ama yakışıklı bir aktör olan Kevin Costner var. The Bodyguard ile kadınların sevgilisi olmuştu, No Way Out ile oyunculuğuna bayılmıştık, Robin Hood, The Untouchables ve tam 7 Oscar ödüllü Dances With Wolves ile önünde saygıyla eğilmiştik. Sonrasında The Postman ve Waterworld ile yapım şirketlerini batma noktasına getirmişti. Sonrasında zaman zaman ışığı olan işlere -JFK, Thirteen Days gibi- imza atsa da genelde daha ortadan işlerle düşe kalka ilerleyen bir kariyer çizdi. Çoğu filminde hep iyi adamı oynayan Costner yapımcılığına da el attığı bu ay üzerine yazıp çizeceğimiz Mr.Brooks’da çok farklı bir şey deniyor ve “kötü adamı” oynuyor. Hem de epey kötü bir adamı: Acımasız bir seri katili…

Filmin diğer rollerinde de hiç fena isimler yok bu arada. William Hurt (filmde kimdir söylemem filmi izleyin!) Demi Moore, Jason Lewis, Dane Cook, Marg Helgenberger, Ruben Santiago-Hudson ve Danielle Panabaker gibi…

Gelelim filmin hikâyesine;

 

Başarılı bir işadamı, cömert bir hayırsever, sevgi dolu bir koca, baba ve toplumun düzgün bir üyesini hayal edin… İşte Bay Brooks’la tanıştınız. Herkes onun mükemmel bir olduğunu düşünmektedir. Bununla birlikte, Bay Brooks’un çok büyük ve tehlikeli bir sırrı vardır:  Tüm bu harika özelliklerinin yanında şimdiye kadar hiç kimsenin kendisinden şüphelenmediği, keskin zekâlı ve doyumsuz bir seri katildir. Earl Brooks (Costner) onu çok seven bir eş (Marg Helgenberger), kendisine çok düşkün bir kız evlat (Danielle Panabaker), toplumun saygısı ve devamlı gelişmekte olan kendi işi de dâhil olmak üzere hayatta hemen her şeye sahiptir. Oysa Bay Brooks başkalarınca hiç bilinmeyen bambaşka bir hayat daha sürdürmektedir. O aynı zamanda “Parmak İzi Katili” namıyla ün salmış seri bir katildir.

Yakın zamana kadar aktif olmamasına rağmen, Bay Brooks’un patolojik dürtüsü, Bay Brooks’un günahları için onu suçladığı tilki gibi kurnaz şeytani ikinci benliği tarafından yeniden harekete geçirilmiştir. Fakat masum bir çifti öldürmek için bir kez daha sadist dürtülerine yenik düşen Bay Brooks ilk hatasını yapar ve Bay Brooks’a tuhaf bir taleple şantaj yapmayı tercih eden fotoğrafçı – ya da röntgenci diyelim- Tom (Dane Cook) tarafından deyim yerindeyse “ebelenir”. Ayrıca bu son cinayeti, kişisel bunalımı yüzünden gözü dönmüş bir şekilde Parmak İzi Katilinin gerçek kimliğini çözmeye çalışan inatçı bir dedektifin de (Demi Moore) kendisinin peşine düşmesini sağlar.

 

Bay Brooks, şimdi şaşırtıcı gizli yaşamını ve gerçek kimliğini gizlemeye ebediyen devam edemezse, oyunun son aşamasıyla karşı karşıya kalacaktır

Karizmatik bir komşunun, iş ortağının veya bir aile üyesinin içinde soğukkanlı bir katili nasıl barındırdığı sorusu uzun zamandır toplumun kafasını karıştırmış ve yazarları ve film yapımcılarını, seyircilerin daha önce hiç içinde bulunmadıkları esrarlı, büyüleyici ve şüphe dolu bir dünyaya götürmek üzere ilham vermiştir. Bay Brooks, hem çok başarılı ve saygın bir adamın hem de tüyler ürpertici cinayetleriyle bir seri katilin aynı anda, nasıl çifte bir yaşam sürdürebileceğiyle ilgili olarak bizlere yepyeni bir bakış açısı getiriyor. Bay Brooks gururla “arkadaşım” diyebileceğiniz harika biri mi, yoksa kötü, karanlık bir gecede kesinlikle karşılaşmak istemeyeceğiniz sapık bir katil mi? ya da siz o anda hangisiyle berabersiniz? Filmin başarısı bu ve benzeri soruları film boyunca size sordurabilmesinden geliyor.

 

Uzun zamandır ortağı olan Raynold Gideon’la birlikte filmin senaryosunu yazan yönetmen Bruce Evans “Mr. Brooks’ta konu şu ki o çok iyi tanıdığınız birisi olabilir” diyor. “Hepimizin karanlık yönleri vardır ama Bay Brooks uç noktalarda yaşıyor. O gerçekten ailesini seven sineği bile incitmeyeceğini düşündüğünüz biri ve standart ölçüleriyle mükemmel bir yaşama sahip. Ama aynı zamanda bir türlü yola getiremediği güçlü tehlikeli istekleri var.”

 

Evans ve Gideon, bir katilin kafasındaki bu ahlaksız deliliğin içine giden orijinal güzergahla birlikte, kendini hem bir dedektif hem de rahatsızlık veren genç bir hayran tarafından takip edilirken bularak, kendisiyle ilgili gerçeğin ortaya çıkması ve ailesini mahvetmesi olasılığıyla yüzyüze kaldığında, Bay Brooks’un en korkunç kabusuna doğru gidişini keşfedebilmişler. Popüler kültür ve aralarında Hannibal Lector serisi, Zodiac, The Talented Mr. Ripley, Seven, Psycho, Karındeşen Jack filmleri ve Showtime’ın büyük beğeni toplayan Dexter isimli dizisinin de olduğu klasik filmler ve diziler seri katillerin çarpık gerçeğini uzun uzadıya anlatmışlardır. Evans ve Gideon Mr. Brooks’un hikâyesinin bu film ve diziler arasında yepyeni bir çığır açacağı ön görmüşler. Bay Brooks’un kurbanlarına ürkütücü bir şekilde kur yapması, onları dikkatlice seçmesi, takip etmesi, onların alışkanlıklarını ve hayat tarzlarını öğrenmesi ve sonrasında, ilişkiyi dehşet verici ama yeteri kadar planlı cinayetlere dönüştürürken yaşadığı canlılık, cinayetleri diğerlerinden farklı kılıyor.

Mr.Brooks’un yaratıcıları Evans ve Gideon 10 hafta gibi kısa bir sürede senaryoyu yazıp bitirmişler. Yazarlarken bile, Bay Brooks rolünü en çok kimin canlandırmasını istediklerine karar vermişler. Ve bu da Kevin Costner’mış. İkili, tamamiyle karşıt bir tipi canlandıracağı için Costner’ın bu role çok uygun olacağını düşünmüş.

 

Kadın dedektifi başarıyla oynayan Demi Moore için “Onun orijinalliği setteki diğer oyuncuların ve ekibin dikkatlerini perçinledi. Karaktere uygun gücü ve korkuyu yanında getirecek belirgin bir aktrise ihtiyacımız vardı ve Demi imdadımıza yetişti” diyerek durumu özetliyor Kevin Costner…

 

Özetle bu film hiçbir standart yöne gitmeyen bir katilin hikâyesi… Kötü biri de olsa, Bay Brooks bir sürü zarı olan bir koza gibi. Onun gerçekten kim olduğunu ve onu rahatsız eden şeyin ne olduğunu öğrenmeyi çok istiyorsunuz.

 

Şimdi de gelelim Mr.Brooks’un neden bu ay Bast-Home’un sayfalarına davet edildiği meselesine. Çünkü onun çok havalı bir evi var!

Seri katiller nadiren sevimli ve rahat banliyö evlerinde otururlar… Onları daha çok kurbanlarına bırakırlar. Ama Mr.Brooks yukarıda anlattığım üzere bildiğimiz seri katillerden çok farklı. Seyirciyi Bay Brooks’un farklı güdülerden oluşan iki ayrı dünyasına götürmek için yönetmen Bruce Evans, ayırt edilen bir görsel tasarım geliştirmiş. Kapsamlı bir story-board’u yavaş yavaş oluşturup, oldukça yaratıcı bir sanatçı ekibi oluşturmuş. Evans en büyük görsel ilhamını, psikolojik yönden gergin insan portreleri, bozuk ailelerin ve Amerikan tarzı evliliklerin rahatsız edici imajlarını resmetmekle tanınan günümüz sanatçısı Eric Fischl’dan almış.

 

“Eric Fischl’in bir sergisine gittiğimde, hemen ‘Bay Brooks aynen buna benziyor’ dedim. Siyahların simsiyah, kırmızıların kıpkırmızı olduğu ve çok kışkırtıcı bir his uyandıran çok canlı bir banliyö dünyası duygusunu veriyor” diye anlatıyor.

Yapım tasarımcısı Jeffrey Beecroft (The Game, Twelve Monkeys ve Dance With Wolves) ekibe katıldığında, Evans, onun çok beğeni toplayan tasarımcı yeteneklerinin filme bu havayı vereceğine güvenmiş. Evans şöyle anlatıyor: “Jeff’in harika bir gözü var. Onsuz bu film, şimdiki kadar katmanlı olamazdı. Birlikte kitaplara bakıp, karakterlere ve hikâyeye gerçekten uyan yerlerin benzerlerini aramak için çok vakit geçirdik.”

 

Çekimlerden önce film için hayati öneme sahip mekanın, yani Mr.Brooks’un evinin bulunması için oldukça fazla vakit harcanmış. Evans bu evi kafasında hep, camlarla, çelikle ve çok açılı görüntülerle parıl parıl parlayan geniş bir modern ev olarak canlandırmış. “Evin kendisi filmin, bir tür karakteri gibi… Aklımızda hep Bay Brooks’un cam bir evde yaşadığını hayal ettik. Onu görebildiğiniz ama hangi taraftan bakarsanız bakın, onu aslında “gerçekten” göremediğiniz fikri hoşumuza gitti. Bay Brooks’un hayatını kutular yaparak kazanması (Costner’in canlandırdığı karakter kutu sektöründe çalışan bir işletmenin patronu bu arada), bu yüzden de bu evin strüktürünün kutularla dolu olması fikri de hoşumuza gidiyordu” diye açıklıyor Evans.

Çoğu iç mekân çekimlerinin yapıldığı yer olan ama aslında modernizmden pek nasibini aldığı söylenemeyecek olan Shreveport/Louisiana’da böyle bir evi bulmak sorun olmuş. Louisiana da bitmez tükenmez arayışlarla evi bulma işini Jim Wilson üstlenmiş. Wilson’ın, bir zamanlar Architectural Design dergisinin sayfalarında yer almış eşsiz bir evi ortaya çıkarması herkesin şaşırmasına ve rahatlamasına neden olmuş. Evans “Ev bir görsel metafordu ve inanılmaz ama Jim onu buldu” diyor. Gerçekten ev filmin harika bir metaforu çünkü iki kanatlı cephe Mr.Brooks’un sürdürdüğü ikili hayatı temsil ediyor: Toplumun saygın üyesini ve seri katili.

Kutu kutu dikdörtgen camlarla dekore edilmiş ana giriş kutu sektöründe çalışan Brooks’un cama, çeliğe ve betona dönüşmüş hali gibi. Mutfakta kullanılan paslanmaz çelik malzemeler onun erkeksi tarafını temsil ediyor. Evin iç dekorasyonundaki beyaz, ahşap ve simetri ise onun toplum tarafından kabul edilmiş saygın kişiliğini…

Evet, bu aylık da bu kadar. Umarım siz bu yazıyı tabletinizden, telefonunuzdan ya da dizüstü bilgisayarınızda okurken hava güzeldir ve denizin kenarında yazın tadını çıkarıyorsunuzdur. İyi tatiller!

 

 

dfot

 

BİR DÜNYA DEVİ DAHA  İSTANBULDA…

 

Crate&Barrel

Çok değil, bundan 10 yıl önce dünyanın bir ucunda gördüğünüz, hayranlık içinde takip ettiğiniz markaların pek çoğu yanıbaşınıza açılacak deselerdi inanır mıydınız?

Şahsen ben net bir evet yanıtını veremezdim bu soruya. Bunun şaşkınlığı, heyecanı ve neşesiyle yazıyorum bu yazıyı…

Ev dekorasyon ve mobilya firmalarının yakından takip ettiği, hatta zaman zaman ilham aldıkları Amerikalı dünya devi Crate and Barrel artık Türkiye’de. Sektörde çalıştığım yıllarda her fırsatta mağaza ziyareti yaptığım, internetten hemen hergün takip ettiğim ve kataloglarının çıkmasını heyecanla bekleğim markalarlardan biriydi Crate and Barrel. Markanın katalogları yanlızca ürünleri değil, sezonun trendlerini, dekorasyon dünyasının nereye gittiğine dair ipuclarını verir, size bambaşka bir dünyaya sürükler. Styling ve mağaza görsel düzenlemeleri konusunda ise hem öncü hem de örnek bir markadır.

Bu dünya devi artık İstanbul’da. Söylerken yüzümde bir tebessüme neden oluyor bu cümle. Türk perakende sektörünün çok kısa sürede nereden nerelere geldiğini gösteriyor bu güzel haber. Demek ki artık dünya devleri ve Türk markaları aynı pazarda kıran kırana rekabet edebiliyorlar. Hatta dünya markalarının sektöre girmesiyle, yerli markalar da yenilenmenin, ürün ve hizmet kalitesini artırmanın önemini her geçen gün daha iyi anlıyor.

Tek bir çalışanla, yazar kasası olmadan açılan mağaza

Bütün başarı hikayeleri gibi, Crate and Barrel’ın arkasında da tutku, azim ve cesaret var. Chicago’lu genç girişimciler Gordon ve Carol Segal çiftinin, balayı sonrası evlerini dekore ederken akıllarına gelen bir projeyi hayata geçirmeleriyle başlamış bu uzun serüven. Büyük bir emek ve özenle dekore ettikleri ilk mağazalarını 1962 yılında Chicago’da eski bir asansör fabrikasında açmışlar ve başlıktan da anlaşıldığı gibi, açılışta unuttukları tek şey bir yazar kasaymış!

Kısa sürede Kuzey Amerika bölgesinde popüler bir marka olduktan sonra, Amerika’nın tamamına yayılmışlar. Bugün hemen her eyaletin en popüler caddelerinde dev bir Crate and Barrel ile karşılaşabilirsiniz.

Crate and Barrel’ın Amerika dışındaki macerası ise 2008’de Kanada ile başlamış. İlk olarak Toronto’ya açılan mağazayı, Calgary, Mississauga, Edmonton, Montreal ve Vancouver izlemiş. Ardından Dubai, Singapur ve Meksika’ya açılan mağazalarla dünyanın uzak noktalarına yayılmaya başlamışlar.  Ve işte 2014 yılına gelindiginde Avrupa’daki ilk durak, huzurlarınızda İstanbul Crate and Barrel.

İlk İzlenimler

Kurumsal firmanın hali başka oluyor. Bunu sektörde dirsek çürütmüş biri olarak derin bir iç çekerek söylediğimden emin olabilirsiniz. Öncelikle Zorlu Center ve Akasya gibi çok doğru iki nokta atışıyla pazara girmiş olmaları, pazar araştırmasının iyi yapıldığının alameti. Yakında İstinye Park’la 3. Şubenin açılacak olması ise, sektörde emin adımlarla hızlı büyüyecekleri konusunda göz kırpıyor bize. Çok doğru zamanda şehrin pek çok noktasına girdikleri outdoor ve diğer reklam araçları markayla ilk kez tanışanlar için farkındalık yaratırken, merak uyandırıyor.

Mağazaya girdiğiniz anda titizlikle yapılan çalışmayı ve profosyonelliği hissediyorsunuz. Parkelerden, halı teşhirlerine kadar herşey dünya standartlarına uygun. İşi şansa bırakmamışlar, Amerika’da merkez ofisten gelen ekip tüm mağazayı dekore etmiş ve belli ki personel ciddi bir eğitimden geçmiş. Kesinlikle bilgili ve ilgililer. Üstelik bu ilgi, size alan tanımayarak, rahatsız eden satış elemanı ilgisinden değil. Saygılı, seviyeli ve profesyonelce. Güven veren türden.

Perakende tecrübesi olanlar çok iyi bilir, Türkiye’de kalifiye satış elemanı bulmak gerçekten de zordur. Hitabetten tutun, servis hizmetine kadar ciddi sıkıntılar yaşanır. Bu ne yazıkki, bugün büyük ve yaygın markaların en ciddi problemlerden biri.

Crate and Barrel, bu sorunu da tespit etmiş ve iyi yetişmiş bir kadro ile müşterileri karşılamayı başarmış.

Meraklı Türk Tüketicisi

Her iki mağazaya da yaptığım ziyarette ilgimi çeken heyecanla markayı keşfetmeye ve kafalarında bir yere oturtmaya çalışan müşteriler oldu. Bir kez daha emin oldum, meraklı bir milletiz ve yeniliği seviyoruz.

Crate and Barrel’ın ürün gamı oldukça geniş. Mutfaktan, banyoya, salondan, çalışma odasına kadar evinizin, işyerinizin ihtiyacı olan herşeyi bulabiliyorsunuz. Orjinal ve kaliteli dekoratif objeler oldukça makul fiyatlarda. Bazı ürünler, emsallerinden pahalı gelebiliyor ilk bakışta ancak kalite farkına ve hizmete bu bedelin değer olduğunu düşünebilirsiniz. Fiyat etiketlerine kdv ve nakliye eklendiği için farklı gelse de, tüm fiyatlar Amerika ile aynı.

Oturma grupları, çalışma masaları ve bar büfeler benim favorilerim arasında. Mutfak reyonu ise gerçekten çok keyifli. Bugüne kadar meraklılarının yurt dışından taşıdığı profosyonel pek çok ürünü bulabilirsiniz.

Crate and Barrel, gerek ürün çeşitliliği gerekse niteliğiyle pazardaki pekçok markayı zorlayacak hatta hizmet ve kalite çıtasını yükseltecek gibi görünüyor.

dfot

 

Ortunç Cunda

Ege’nin incisi Cunda Adası’nda bir dinlence efsanesi haline gelen Ortunç, eşsiz manzarası, doğanın sesi, huzurlu ortamı ve kusursuz hizmet anlayışıyla misafirlerine unutulmayacak anılarla dolu bir tatil yaşatıyor.

Ortunç hikayesi mübadele zamanı Midilli Adası’ndan Cunda’ya gelen göçmen bir aileye dek uzanmakta olup, 1960 yılında 23 yaşındaki OrhanTunç’un bölgeyi keşfetmesiyle hayat bulmuştur.

Ortunç, 1980 yılında Devlet Opera ve Balesinde sanatçı olarak görev yapmakta olan Necla – Orhan Tunç çifti tarafından aile işletmesi olarak kurularak turizm sektörü içerisindeki yerini almıştır.

Yıllar içerisinde yerli ve yabancı misafirlerin keşif noktası olan Ortunç, onlara çevredeki tarihi ve doğal zenginliklerin tanıtımını misyon edinmiştir. Minimalist konsepti, dingin ortamı, doğal ürünlerden hazırlanan mutfağı ve bu güzelliklere eşlik eden müzikleri ile öne çıkmıştır.

Doğaya yıllar boyu yapılan yatırımlar beraberinde Ortunç, Mavi Bayrak ödülü, Yeşillenen Oteller Sertifikası ve Yeşil Anahtar ödülüne laik görülmüştür.

Sürdürülebilir turizmin öncüsü Ortunç, doğal olanı en kaliteli hizmet anlayışı ile misafirlerine sunmaya ikinci kuşak Onur Tunç ile devam etmektedir.

dfot

 

Deniz Kabuğu Otel Alaçatı

Deniz kabuğu Otel Alaçatı’nın en eski yerleşim alanı olarak bilinen ve son yıllarda sokaklarında kültür ile sanatın iç içe geçtiği Hacı Memiş mahallesine 7 dakikalık yürüme mesafesinde olup, Alaçatı mimarisine uygun inşa edilmiş birbirinden ferah altı adet odası ile cumbalı taş bir binadan oluşmaktadır.

Odaları rustik mobilyalar ve benzersiz tasarımlar ile dizayn edilmiştir. Bahçe katında iki adet, üst katta ise dört adet beyaz ahşap zeminli odadan oluşmaktadır. Üst kat odalarında mavi cumba ve fransız balkon vardır. Bahçe katında bahçe manzarası, üst kat odalarında  Alaçatı köy manzarası izlenebilmektedir.

Yemyeşil çimler ile kaplanmış 450 m2 lik büyüleyici bir bahçeye sahiptir. Bahçesinde begonvil türleri, limon, jacaranda, melisa, yasemin, zeytin, çam, meyve ağaçları ile lavanta, sardunya, papatya türleri, mevsim çiçeklerinin mis kokusu ve renkli görüntüsü iç içedir.

Toplantı, ziyafet imkanları veya TV izleme için geniş bir salona sahiptir. Soğuk havalarda şömine karşısında dinlenebilir, müzik dinleyebilir, içeceklerinizi yudumlayabilirsiniz.

Gününüze bahçe içerisinde, veranda altında Türk çayı ve portakal suyu eşliğinde zengin bir kahvaltı ile başlayabilirsiniz. Alakart restoranda Türk mutfağından ev yemekleri servis edilmektedir. Ayrıca, tesis bünyesinde mangal keyfi yapabilirsiniz.

 

dfot

 

Bir Kaçış Hikayesi

Hani her büyük şehir yaşayanının, “gidelim buralardan yeter!”  dediği bir an vardır ya…İşte bu aile de öyle bir süreçte, tası tarağı toplayıp geldiler Eski Datça’ya. Her büyük şehir kaçağının bir hayali vardır ya, küçük bir otel ve küçük bir kafe . O da tamam. Mis gibi bir çevrede büyüyen çocuklar, o da tamam. Başlarda biraz tedirgin olan aile zamanla gelen misafirlerin dostlara, komşulara dönüştüğünü görünce doğru bir karar verdiklerini anladılar.Geriye bu güzelliği yaşamak ve deneyimlemek isteyen, sizler kalıyorsunuz.

Zvart ve Erol çifti ise Eski Datça’da Eski Datça Evleri adını verdikleri “mini” otellerini işletiyorlar. Bu sene sekizinci senelerini kutlayacak olan Eski Datça Evleri’nin işletmecisi Pir ailesi, Datça sevdalısı ailenin büyüğü Mehmet Pir’in birçok yatırımı ve restorasyonu var yarımadada…

Eski Datça, çok eski bir yerleşim birimi. Taş sokakları, taş evleri ile Türkiye’nin sayılı korunmuş yerlerindendir. Özellikle akşamüstü inanılmaz ışığı ile fotoğraf tutkunlarının sevdiği yerlerdendir. Geçtiğimiz senelerde tekrardan su yüzüne çıkartılan Karia Yolu, yaklaşık 850 kilometrelik parkuru ile ister başlarken isterseniz bitirirken Eski Datça’da olabiliyorsunuz.

 

“Butik Otel” adını hiç sevemedik, başta düzenlemesi itibari ile “Apart” adını da kullandık ama o konseptin de bizi anlatmadığına kanaat getirdik. En sonunda “Mini Otel” dedik kendimize.

 

‘’Eski Datça’yı Seviyoruz…’’

İlk senelerde konaklamaya odaklandık çünkü ne ben, ne de eşim otelci değildik. Gerçi Erol otelcilik lisesi mezunuydu ama yıllarca ailesi ile uluslararası nakliyat bense Notre Dame de Sion Lisesi’nde Fransızca öğretmeni idim. Büyükşehirden göç edip, bu işe başkoyduk. İşimizi çok seviyoruz Ama en önemlisi Eski Datça’yı çok seviyoruz.

‘’Aslına uygun restorasyon çok önemli…’’

Eski Datça, doğal ve tarihi sit alanı olması sebebi ile çok önem arz eden bir yer. Dolayısı ile aile şiretimiz olan Pir Turistik Tesisler ve İnşaat A.Ş. İle çok sayıda restorasyona imza attık. Bununla gurur duyuyoruz. Eski Datça Evleri’nin bünyesinde yer alan İncir, Badem ve Zeytin Evleri’de yöreye, mimariye saygımızın bir göstergesidir.

 

‘’Konaklama kadar yeme içme hassas bir konu…’’

Zamanla, mutfağımıza da gerekli önemi vererek, misafirlerimize mutluluk verecek lezzetler vermek için çabaladık. Zvart, etnik kökenini mutfağa yansıtarak unutlmaya yüz tutmuş meze ve zeytinyağlıları konuklarına sunarken, bendeniz, ızgaralar ile anlık mutluluklar yaşatma çabasına giriştim.

 

‘’Eski Datça sessizlik ve sakinliğin başkenti!’’

Burada yaşadığımız sürede, sessizliğin de bir sesi olduğunu anladık. Buraya yerleştikten sonra kaotik büyükşehir hayatından iyice soğuduk ve koptuk, aramaz olduk. Sakin ve sükunet bizim en önemli dayanağımız. Büyük konuşmak istemeyiz ama Istanbul bize çok çok uzak artık…

 

Ve son olarak “Odalarımızla değişik seçenekler sunmaya çalıştık.’’ Diyor Pir ailesi. Mesela İncir Evi Odaları tek hacim içinde bir çift kişilik yatak, küçük bir mutfakçık ve banyodan oluşuyor. Badem Evi Odaları ve Zeytin Evi Odaları, yaşam alanı içinde bir mutfakçık rahat bir oturma alanı, banyo ve yatak odasından oluşuyor. Köyün içinde yer alan 3 bina toplamda 11 oda ile hizmet veriyor.

dfot

Dekorazon.com
 

ZEYNEP ILICALI’nın yeni projesi

İspanyolcada “kalpten gelen” anlamındaki “Dekorazon” evlerinizin kalbini fethetmeye hazır görünüyor.

2010 yılında “Thanx.Co” markasıyla mimarlık alanında hizmet vermeye başlayan Zeynep Ilıcalı, şimdi de ev ve yaşam alanındaki tecrübelerini bir e-ticaret sitesi ile devam ettiriyor. Dünya markalarının en renkli ve farklı tasarımlarını bulabileceğiniz ‘Dekorazon.com’, her zevke hitap eden ürün çeşitliliğiyle iç dekorasyonda çığır açacağa benziyor.
Bugüne kadar yaptığı mimari projelerde alışılmışın dışına ve en son yenilikleri takip ederek müşterilerine modern bir çizgide yenilikçi ve özgün tasarımlar sunan Zeynep Ilıcalı, ‘Dekorazon.com’ adlı internet sitesiyle, günlük hayatımızı daha da eğlenceli bir hale getirmeyi amaçlıyor. Mutfaktan banyoya, ev tekstilinden aksesuara, mobilyadan aydınlatmaya evinizin her köşesi için pek çok alternatif bulabileceğiniz ‘Dekorazon.com’ sitesinde, ayrıca Zeynep Ilıcalı’nın kendi seçtiği ve yalnızca ‘Dekorazon.com’da bulunabilecek özenle seçilmiş tasarımlar da tüketicilerin beğenisine sunacak.

Daha önce Thanx.Co mimarlık ofisiyle; yaratıcılık ile fonksiyonelliği , özgün tasarımlar ile işlevselliği aynı çatı altında toplamayı amaçlayan  ve ele aldığı tüm projelere bu hassasiyet ile yaklaşan Zeynep Ilıcalı, şimdi dekorazon aracılığıyla daha geniş kitlelerle bu vizyonu paylaşmayı amaçlıyor. Evlerine yeni bir soluk katmak isteyenler bu fırsatı kaçırmayın deriz.

Geniş ürün yelpazesi, her yerde benzerine kolayca rastlanmayacak  tasarım ürünleriyle, makul fiyat politikalarıyla pazara hızlı bir giriş yapan dekorazon’un adını yakın bir gelecekte daha çok duyacağız gibi geliyor bize. Ev dekorasyon alanında e-ticaret dünyamızın bu en genç ve dinamik oyuncusuna hoş geldin diyoruz biz de.

Buyurun bu da dekorazon’dan Bast Home olarak Haziran ayı için bizim seçtiklerimiz,
Keyifli alışverişler…

 

dfot

dfot

 

V-ZUG İLE MUTFAKTA YENİ FİKİRLER!

Premium Swiss kalitesine sahip Combi-Steam ve Combair-Steam ile ince ve zevkli lezzetler yaratmaya hazır mısınız? Usta bir zanaatçı ve teknoloji lideri olan V-ZUG, yüzyıllık ürün geleneğini Flagship Store’larla Türkiye’ye taşıyor. Etiler ve Cadde Flagship Store’larda sergilenen V-ZUG’un mutfak ve banyo cihazları Swiss Made kalitesi ile dikkatleri üzerine çekiyor. V-ZUG İsviçre’de yüz yıldır sürdürdüğü başarı geleneğine inovasyon lideri olarak yeni ve özel cihazlar ekleme devam ediyor.

V-ZUG steamer mutfağınızda!
Dünyanın ilk GourmetSteam pişirme programına sahip olan V-ZUG fırınlarıyla en nefis tarifleri tek bir düğmeye basarak pişirmeniz mümkün. Eğer yufkayla kaplı dondurma gibi yaratıcı tarifleri ve çok daha fazlasını denemek isterseniz bizim gibi V-ZUG’un Gurme Akademi Yönetici Şefi Sedef Ozan Kıvanç’ın Tadım Günleri’ne misafir olmanız gerekiyor. Usta şefle bir yandan V-ZUG fırınlarının steamer özellikleri konuştuk, bir yandan da bu keyifli tatlının ne kadar kısa süre pişirildiğine tanık olduk.

“V-ZUG’un steamer teknolojisine verdiği önem mutfakta kısa sürede en sağlıklı yemeklerin pişirilmesini sağlıyor,” diyerek başlıyor Şef Sedef Ozan Kıvanç sözlerine. “Günümüzde besinlerdeki katkı maddeleri düşünüldüğünde sağlıklı beslenmenin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor ve şurası açık ki başka hiçbir pişirme metodu buharda pişirmeden daha sağlıklı olamaz. V-ZUG’un başarılı inovasyonları her şeyden önce çok daha sağlıklı beslenmemizi ve mutfakta usta birer şef olmamızı sağlıyor. Örneğin V-ZUG ile İsviçreli usta şef Stefan Meire’ın hazırladığı yirmi yemek tarifini tek bir tuşa basarak pişirmek mümkün! Kolaylıkla hazırladığınız tariflerin pişirme derecesi ve süresini siz değil fırınınız düşünüyor. GourmetSteam, BakeOmatic ve SoftRoasting programlarıyla nefis ve gerçekten sağlıklı lezzetler hazırlamak artık çok kolay. Tıpkı bugün size hazırlayacağım “Çıtır Dondurma” tatlısı gibi…

Bu tür özel tatlıları fırınınızda herhangi bir sıcaklık süresi ya da çalışma modu düğmelerine basmadan tek bir komut ile rahatça pişirebilirsiniz ve sadece üç dakika özel misafirleriniz için özel ve inanılmaz lezzetli bir tatlı hazırlayabilirsiniz.”

Dondurmalı Çıtır Tatlı
Malzemeler:
V-ZUG Combi-Steam XSL/SL
Paslanmaz çelik tepsi
2 adet yufka
50 gr tereyağı
4 top vanilyalı dondurma
50 gr çilek
Hazırlanışı:
1.Dört top vanilyalı dondurmayı derin dondurucuda bekletin.
2.Küçük bir tavanın içinde tereyağını eritin. Yağın yanmamasına dikkat edin.
3.Çilekleri temizleyin ve dilimleyin
4.Fırını ısıtın.
5.Yufkaları tezgahın üzerine alın. Eritilmiş tereyağını fırça yardımıyla yufkaların üzerine sürün. Daha sonra yufkaları üçgen şeklinde katlayın.
6.Fırının tepsisini hafifçe yağlayın. Tepsinin üzerine üçgen şeklinde katladığınız yufkaları dizin. Her üçgenin ortasına birkaç dilim çilek ya da kek koyun. Daha sonra dondurucudan çıkardığın dondurma toplarını çileğin ya da kek parçasının üzerine gelecek şekilde yerleştirin. Dondurma ortada kalacak şekilde yufkaları iki ucunu dondurmanın üzerine gelecek şekilde -bohça gibi- birleştirin ve yavaşça bükün. Kalan tereyağını yufkaların üzerine sürün.
7.Tepsiyi önceden ısıtılmış fırının birinci seviyesindeki rafa yerleştirin. G15 (GourmetSteam) programını seçin ve pişirmeyi başlatın ve 3 dakika pişirin.
8.Hızlı bir şekilde servis yapın.

Püf noktası:
Bu sonucu elde etmek için hızlı bir şekilde çalışmanız gerekir. İnce hamurun hızla pişmesi daha iyi bir tat oluşmasını sağlar. Yufkanın içindeki dondurmanın yanına meyveyi ya da keki koymayı ihmal etmeyin. Yufka çanağının daha iyi oluşması için bu çok önemlidir. Eğer isterseniz çilek yerine kivi ya da muz gibi başka meyveleri de kullanabilirsiniz.

Buhar programlarında mükemmel pişen yemekler mineral ve vitaminlerini kaybetmiyor, doğal görünüm ve tatlarını koruyor. Fırınların entegre programlarıyla tek bir tuşa dokunarak harika lezzetleri çok kısa sürede pişirebilirsiniz. “V-ZUG steam özelliği ile mutfağınızda tadına doyulmaz yemekler hazırlayabilirsiniz; tıpkı profesyonel bir şef gibi!” diyor Sedef Şef. “Malzemelerinizi hazırlayın ve sadece birkaç dakika içerisinde onlardan nefis bir menü pişirin! V-ZUG steamer size profesyonel şef ayrıcalığını ve menünüzü sıcak tabaklarda servis yapmanın keyfini sunuyor.”
V-ZUG yalnızca lezzetli yemekler hazırlamıyor. Yaşamın stresli yoğunluğunda kendinize daha fazla zaman ayırmanıza yardımcı oluyor. Eğer hafta boyunca yemek pişirmek için zamanınız yoksa V-ZUG’un sunduğu lüks keyfin tadını çıkartabilirsiniz. Fırınların otomatik tazeleme programı yiyeceklerin ilk pişirme anındaki doğallığı ile yeniden tazelenmesini sağlıyor. Böylece yoğun geçen bir günün ardından mutfakta en kısa sürede sağlıklı ve nefis bir akşam yemeği hazırlayabilir, size kalan zamanı ailenizle, dostlarınızla geçirebilir ya da hayatın tadını çıkarmak için pek çok aktivite yapabilirsiniz: Müzik dinlemek, yürüyüşe çıkmak ya da heyecan verici bir kitabı okumak gibi.

Yenilikçi GourmetSteam: Bir tuşla nefis yemekler
Bu özel program ile usta bir şefin yeteneklerini kendi mutfağınıza taşıyabilirsiniz. Tek yapmanız gereken ünlü şeflerin tariflerinin bulunduğu Combi-Steam XSL/SL’in programlanmış yemek tariflerinden birini seçip, düğmeye basmak! Fırınınız kısa süre içerisinde yemeğinizi bir Michelin yıldızlı şefin ustalığıyla pişirecektir.

BakeOmatic
Kendi kreasyonlarınız, yeni fikirler ya da yemek kitabı menüleri
BakeOmatic programı ile fırınınızda süre, sıcaklık, çalışma modu veya miktar gibi birtakım bilgileri girmenize gerek kalmaz. Böylece mutfakta fazla deneyimi olmayanlar dahi pişirdikleri lezzetli tatlarla misafirlerinin kalbinden geçen yolu kolayca bulabilir.

Profesyonel pişirme programı
Profesyonel pişirme modu, buhar ve sıcak hava kombinasyonudur. Hamur güzel bir şekilde kabarır. Ekmeğiniz iştah açan, parlak bir kabuğa sahip olur ve çok daha uzun süre taze kalır.

Geçmişten Günümüze V-ZUG

Geçtiğimiz yıl 100. Yaşını kutlayan V-ZUG, ilk İsviçre Unica çamaşır makinesini ürettiğinde yıl 1929’du. Teknolojiyi şirket ilkesi olarak benimseyen V-ZUG, ürünlerini yıllar içerisinde geliştirmeye devam etti. Unimatic & Tempo çamaşır makinesi 1950’lili yıllarda, Unimatic, Tempo, Adora ve Adora Tropic modelleri ise 1959-1962 yılları arasında tüketicilerin beğenisine sunuldu. Şirker, kısa süre içerisinde ürün gamına eklenen Adora bulaşık makinesi, kurutma makinesi ve çamaşır makinesi ile ev cihazları serini tamamladı. Daha sonraki yıllarda ev cihazlarının üretimini artıran V-ZUG, ürünlerine özel fırınlar ve çeşitli cihazlar ekledi. V-ZUG, 1979 yılında tam elektronik kumanda paneline sahip cihazlarını üretmeye başladı. Markanın ilk mikrodalga fonksiyonu entegreli fırını 1979 yılında dünyaya tanıtıldı.

dfot

 

dfot

 

Gerçek İsviçre kalitesi: Bu, daha üretim yerinden başlar. Sadece V-ZUG AG, İsviçre’de mutfak ve çamaşır odası için yüksek kaliteli cihazlar geliştirir ve üretir. Ve modern çalışma süreçleri ve V-ZUG hedefleri ve değerleri ile kendilerini özdeşleştiren 1200’den fazla nitelikli çalışanı ile, 1913 yılında bir galvanizleme tesisi olarak başlayan şirket, İsviçre’deki her iki evden birinde en az bir cihazı olan bir yüksek teknoloji şirketi haline geldi.

V-ZUG

V-ZUG

V-ZUG

V-ZUG