Kültür Gezginlerinin Durağı ENDÜLÜS
Dünya ne kadar geniş, siyasi sınırlar ne kadar kesin çizgiler ile belirlenmiş olursa olsun tarih ve kültür hiç bir kalıba sığdırılamaz. Medeniyet tarihi boyunca fetih etme iç güdüsü ile yanıp tutuşan insanlık farklı coğrafyalarda kültürel izlerini bırakarak yollarına devam eder. Hatta görünüm olarak tezat oluşturdukları bölgelerde sıra dışı bir sürpriz olarak karşılanırlar. Tıpkı tam da Avrupa’ nın göbeğinde bulunan İspanya’ nın Endülüs bölgesinde olduğu gibi. Müslümanların 800 yıl kadar süren varlıkları ve 8.yy ile 15.yy arasında çeşitli şehirleri egemenlikleri altına almaları, dönemlerinde parlak bir medeniyete sahip olmaları izlerinin günümüze kadar taşınmasına sebep olmuş.
Fas ile coğrafi ve iklim olarak benzerlikleri ise gerçekten şaşırtıcı. Benzer bitki örtüsü, Emevi tarzı mimari ve sokak yapıları ile birleşince neredeyse bir olacak kadar birbirine yakın. Sıcağın yakıcı etkisinde kaçmak için dip dibe duvarlar ile inşa edilmiş evler, ortada havuzlu avlular, demir kapılar arkasında çiçek bahçeleri, dapdar sokakları oluşturan birbirine gölge yapan evler, iç mekanları süsleyen rengarenk mozaikler Fas’ ın adeta bir devamı. Endülüs Emevilerin kendilerine merkez olarak belirlediği Kordoba uzun yıllar İslam egemenliğinde kaldığı için burada 600 kadar camii inşa edilmiş. Bugün Mequita (Mescit) olarak anılan cami ise halen dünyadaki en büyük e en eski camilerden biri olarak biliniyor.
Etrafı dev duvarlar ile çevrili, revaklı bir avluya sahip binanın içinde tam 1293 adet sütun ve çift katlı kemerler bulunmakta. Kırmızı tuğla ve beyaz taşlar ile dev sütunlar üzerine inşa edilen, fildişi bezemeler ile süslenen devasa kompleks büyüleyici yapısı ile ilahi bir gücün varlığını kapıdan içeri adım atar atmaz hissettiriyor. Pirinç ve bronz malzemeden işlenmiş dev kapılar, ahşap işlenmiş paneller ve pencereler ve duvarlardaki kufi yazılar ise göz alıcı. Dünya kültür mirası olarak kabul edilen Kordoba Cami UNESCO tarafından koruma altına alınmış. Endülüs seyahatimizin en keyifli duraklarından bir diğeri ise bizi portakal ağaçları ve yasemin kokuları arasında karşılayan şahane Sevillaydı.
Şehrin tarihi merkezi ise birbirinden güzel sıra sıra avlulu evleri, dapdar sokakları, flamenko müziğinin güçlü tınıları, lezzetli tapas durakları ile rengarenk, capcanlı ve mutlu insanların kahkahalarının yükseldiği bir bölge. Tam ortasında ihtişamlı Gotik tarzında Kraliyet katedrali, hemen yanında yer alan Alkazar Kraliyet Sarayı ve örümcek ağı gibi şehri sararak yayılan sokaklar. Alkazar Kraliyet Sarayının içinde yer alan binaların ilk defa yapımına 1181 yılında Müvahidler tarafından başlanmış. Bu anlamda inşaa edilen binalar Arap mimarisinin eşsiz örneklerinden biri. Daha sonra da zaman içerisinde kraliyet sarayları binaları eklenmiş. İçinde ortası havuzlu üstü açık avlulu çeşitli amaçlar için inşa edilmiş yapılar bulunmakta.
Su kemerleri, havuzlar ve portakal, limon ağaçları barındıran bahçeler adeta 1001 gece masallarını anımsatmakta. Geniş bir alana yayılan yapı kompleksi bugün aynı zamanda hanedan mensupları tarafından da kullanılıyor.
Sevilla sokaklarında at nalı şeklinde kapılar, demir korumalı pencereler, belki de şimdiye kadar gördüğüm en detaylı ferforje balkonlar, evlerden sarkan hoş kokulu çiçekler, Arnavut kaldırımı taşlı yollar, sıcacık insanlar hepsi bu güzel İspanyol şehrinde toplanmış. Bu tarihi bölgede Fas’ daki Riyadları anımsatan son derece konforlu lüks butik oteller de yer almakta. Hemen hepsi bölgeye imzasını atan kültürel ve sanatsal zenginlikleri dekoratif detaylar olarak içinde barındırmış, aynı zamanda çağdaş dekorasyon tarzı ile harmanlanmış.
İspanya’ nın şahsına münhasır bu çok özel bölgesi Endülüs için anlatılacak çok şey var. ,
Panoramik manzara da bunlardan biri. Belki de en etkileyici olanı Sevilla – Malaga arasında yer alan, 700mt yüksekliğinde kireçtaşı Kanyon üzerinde yükselen Ronda. Beyaz küp şekerleri gibi dağın üzerine sıralanmış evler ve kiliseler Ernest Hemingway’ in Çanlar Kimin için çalıyor adlı eserine ilham olmuş.
Boğa güreşleri ile tanınan bu kasaba bölgenin en tipik coğrafyasına sahip bambaşka bir yerleşim yeri. Kültür, tarih, coğrafya, lezzet, eğlence ve estetik bu güzel seyahatimizde hepsinden güzel parçalar ve deneyimler bulduk. Bilmem daha fazla bir seyahatten ne bekleyebilirdik. Belki biraz daha fazla zaman ama durmak yok. Yeni görülecek keşfedilecek yerler var. Evet 2015 senesinde de her zaman ki yeni yıl dileğimi tekrarlıyorum “Bol seyahatli, bol keşifli, yepyeni kültürler ile tanışacağım bir yıl olsun”. Hepinize mutlu ve seyahat dolu bir sene diliyorum.