Frank Lloyd Wright

Jørn Oberg Utzon / Mimarhane

Mimarlıkta Kusursuzluğun ve İmkansızın Sınırlarını Zorlayan Mimar

Jørn Oberg Utzon

Ünlü Mimar, 9 Nisan 1918 tarihinde Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da, gemi mühendisi bir babanın oğlu olarak, dünyaya geldi. 1937- 1942 yılları arasında Danimarka Kraliyet Sanat Akademisi’nde mimarlık okudu. Mezun olduktan sonra, Dünya Savaşının sonuna kadar İsveç’te Mimar Paul Hedquist ve Mimar Gunnar Asplund ile birlikte çalıştı. Ardından ünlü mimar Alvar Aalto’nun yanında işe başladı. Aynı dönemlerde Frank Lloyd Wright’in ABD’nin Arizona eyaletinde yer alan okulunu ziyaret etti. 1950 yılında Kopenhag’da kendi mimarlık ofisini açtı.Onun önemli erken eserleri arasında iki konut projesi vardır. İlki Hellebaek‘deki kendi evi (1950-52) diğeri de Holte’deki Middelboe Evi (1953-55) dir. Bu çalışmaları Utzon, Kuveyt Ulusal Meclisi binası ve ülkesi Danimarka’daki kimi önemli resmi binalar takip eder.

Utzon’un yaratıcılıktaki ve teknik kullanımdaki sınırları aşma çabasının, gençliğinin ilk yıllarına dayandığını ifade etmek yanlış olmaz: tersane müdürü olan babasının yanında gemi üretimiyle ilgili planlar çizerek ve maketler yaparak geçirdiği günlerde bu yetkinlikliklerin temeli atılmıştır. Yarattığı formlar üzerindeki hakimiyetini de, hiç kuşkusuz, heykel sanatına yine o yıllardan beri duyduğu ilgiye bağlayabiliriz. Utzon’un teknik ve yaratıcılık konusundaki deneyimlerinin yanında, aralarında Fas, Meksika, Çin, Japonya ve Hindistan’ın bulunduğu birçok farklı kültürle ilgili gözlemleri sonucunda edindiği birikim de mimarisinde oldukça önemli bir yer tutar. Utzon da, bu kültürlerdeki doğaya platformlarla yerleşme fikrinin, tasarımlarını büyük ölçüde yönlendirdiğini birçok yerde özellikle  belirtmiştir zaten. Jørn Utzon, mimarlığı bir sanat olarak değerlendirdiği; dengeli disipliniyle ve arazi yapısıyla ilişki içinde olan organik strüktürler üzerine kurduğu uyumu doğal bir içgüdüyle birleştirir. Projeleri, Sydney Opera Binası’nın heykelimsi soyutlamasından, hoş görünümlü ve insancıl konutlara; olağanüstü lirik tavanıyla bir başyapıt haline gelen kiliseden, anıtsal hükümet ve ticaret binalarına kadar büyük bir çeşitlilik gösterir.

Mimarlıkta kusursuzluğua ve görünüşte imkânsız olana erişilebileceğini kanıtlayan Utzon, 2003 yılında 25. Pritzker Ödülüne hak kazanmıştır. Hep içinde bulunduğu dönemin önünde olan Jørn Utzon hak ettiği gibi, sonsuz ve kalıcı yapılarıyla geçtiğimiz yüzyılı şekillendiren bir avuç modernistin arasında yerini almıştır.

-Jørn Oberg Utzon ESERLERİ-

• 1950–1952: Kendine Ait Müstakil Evi, Hellebæk, Danimarka

• 1951 : Su Kulesi, Bornholm, Danimarka

• 1953–1955: Middelboe Evi, Holte, Danimarka

• 1956–1960: Kingo Evleri, Elsinore, Danimarka

• 1954–1966: Elineberg Evleri, Helsingborg, İsveç (Erik ve Henry Andersson tarafından inşa edilmiştir)

• 1956–1958: Planetstaden Toplu Konutları, Lund, İsveç (Erik ve Henry Andersson tarafından inşa edilmiştir)

• 1956–1973: Sydney Opera Binası, Sydney, Avustralya

• 1959–1965: Fredensborghusene, Fredensborg, Danimarka

• 1959–1960: Melli Bankası, Tahran, İran

• 1962–1966: Hammershøj Sağlık Merkezi, Elsinore, Danimarka (Birger Schmidt tarafından inşa edilmiştir)

• 1968–1976: Bagsværd Kilisesi, Bagsværd, Danimarka

• 1969: Espansiva inşaat sistemi, pre-fabrik aile evleri, Danimarka

• 1971–1973: Can Lis (Kendine ait müstakil ev), Majorca, İspanya

• 1972–1984: Kuveyt Ulusal Meclis Binası, Kuveyt şehiri, Kuveyt

• 1985–1987: Paustian Mobilya Dükkanı, Kopenhag, Danimarka

• 1991–1994: Can Feliz, Majorca, İspanya

• 1989 Skagen Odde Doğa Merkezi, Danimarka (oğlu Jan Utzon tarafından 1999-2000 tarihleri arasında tamamlanmıştır)

• 2003 Utzon Merkezi, Aalborg, Danimarka

Meslek pratiğinin ilk dönemlerinde özel konut tasarımlarına yoğunlaşan Utzon’un kariyerindeki  en önemli çıkış ise, Sidney Opera Binası için açılan yarışmayı kazanması ile gerçekleşti. Her ne kadar o güne kadar altı adet yarışmayı kazanmışsa da, bu yarışma uluslararası düzeyde kazandığı ilk yarışma olmuştur. Yarışmanın jüri üyelerinden ünlü mimar Eero Saarinen bu projeyi “dahiyane” olarak nitelendirerek başka hiçbir tasarımı onaylamayacağını belirterek oyunu kullanmıştır. Meslek pratiğinin ilk dönemlerinde özel konut tasarımlarına yoğunlaşan Utzon’un kariyerindeki  en önemli çıkış ise, Sidney Opera Binası için açılan yarışmayı kazanması ile gerçekleşti. Her ne kadar o güne kadar altı adet yarışmayı kazanmışsa da, bu yarışma uluslararası düzeyde kazandığı ilk yarışma olmuştur. Yarışmanın jüri üyelerinden ünlü mimar Eero Saarinen bu projeyi “dahiyane” olarak nitelendirerek başka hiçbir tasarımı onaylamayacağını belirterek oyunu kullanmıştır.

 

Jørn Utzon 29 Kasım 2008’de uykusunda bir kalp krizi sonucu Kopenhag’da vefat etti. Öldüğünde 90 yaşında olan mimarın, geçmişte geçirdiğı birkaç kalp ameliyatı nedeniyle zaten zayıf düştüğü ve bu nedenle vefat ettiği resmi kayıtlara geçti.

Gülen Yalçınkaya

Architetto-poeta ( Şair Mimar) : Carlo Scarpa 

Carlo Scarpa 2 Haziran 1906 ‘da Venedik’te, bir ilkokul öğretmenin oğlu olarak dünyaya gelir. Babasını işi sebebiyle  2 yaşında ayrıldığı Venedik’e annesinin ölümü ile 13 yaşında geri döner. 1919 yılında Venedik Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’ne kayıt olur. 1926 yılında diplomasını aldıktan hemen sonra da kendi adına kurduğu Akademi’de mimari çizim dersleri vermeye başlar.

Carlo Scarpa’nın ünü Dünya Savaşından sonra uluslararası alanlarda büyür. Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, eserlerinde Frank Lloyd Wright etkisi ile birlikte 1930’lu yılların sonunda tanıştığı Josef Hoffmann etkisi sıklıkla görülür. Sıradışı mimari tarzı ile  öne çıkan Scarpa, mimari çizim hocalığı ile yetinmez  ve kısa zamanda hatırı sayılır bir profesyonel kariyerin içinde bulur kendini

Scarpa bağımsız kişiliğiyle, işini daima büyük bir tutkuyla keyif alarak yapmıştır. İtalyan Dışişleri Bakanlık görevlisine Montreal Fuarında’ki İtalyan Pavyonunun  iş bitiş tarihi ile ilgili verdiği cevap, bu durumu çok iyi özetler. “Bilemiyorum. Belki yarın aklıma birşey gelir, belki gelecek yıl, belki de hiç.”

Mimarlığı en ince detayından bütüne değin, bir zanaatkâr inceliğinde ele alarak sanatsal ifade boyutuna ulaştırmış, çoğu zaman ifade edildiği gibi 20.yüzyılın en önemli zanaatkar mimarlarındandır. İtalya’da, Scarpa, yirminci yüzyılın en son artizanı olarak anılmaktadır. Kullandığı malzeme ve detaylar ise mimarlığını güçlendiren, zenginleştiren unsurlardır. Su, ışık, gölge oyunları tasarımlarının ana elemanı olmuş ve bunlarla “Malzemeler Kültürü” oluşturmuştur. Detaya verdiği önem ile bir kalite olmuş, oluşturduğu karşıtlıklar ile dolu kompozisyonları ile farklı bir marka olmuştur.

Üretimin makineleştiği bir dönemde, ilginç çözümlemeli detaylar ve bu detaylardan bütüne götüren yapılar üretmiştir. Demir, mermer, ahşap, bakır, cam ve seramik gibi malzemeleri bir arada kullanarak mimari detaylar  tasarlamıştır. Her eserinde teknik ve tecrübesini detaylarda birleştirerek mimari yapının bir düşünce ürünü olduğunu göstermiştir. Scarpa, mimarlığında açıkça görülen, eserlerinde düşünülmemiş herhangi bir detay bırakmamış olmasıdır. Özellikle tasarladığı müzelerde ,malzemelere şekil verme ustalığı, başlı başına bir sanat eseri olarak karşımıza çıkar.

Architetto-poeta, uzun yıllar asistanlığını yapmış olan Sergio Los’un  kendisi için kullandığı tanımdır. Neredeyse tüm çalışmalarında peyzaj ve malzeme ilişkisini bir arada düşünüp Venedik kültürünü yansıtmıştır. Su öğesi eserlerinde önemli bir yer tutmaktadır. Bunun ilk sebebi çoğu sel bölgesi olan Venedik’te yapılar tasarlamış olmasındandır.  Scarpa’nın tasarımlarının bir başka öne çıkan özelliği de, eski-yeni, anıtsal-gündelik arasında kurduğu yenilikçi ilişki olmuştur.

1978 yılında Venedik Üniversitesin’den Fahri Mimar ödülüne layık görülmüştür. Fakat o sırada Sendai Japonya’da yaşayan ünlü mimar,  28 Kasım 1978 tarihinde, yağmurlu bir günde sokakta yürüken düşerek başına aldığı darbe sonucu hayatını yitirmiş ve bu ödülünü almaya gidememiştir.

 

ESERLERİ

Palazzo Ca’Foscari, Venedik, 1935 – 1956
RESTAURIERUNG der Academia, Venedik, 1945
Umgestaltung des Museo Correr, Venedik, 1953, 1957-1960
Palazzo Abbatellis, Palermo, 1953 – 1954
Venezuela Pavillion, Bienali, Venedik, İtalya, 1954 – 1956
Gipsoteca Canoviana, Possagno; 1957 – 1955
Veritti Evi, Udine, İtalya, 1955 – 1961
Galleria degli Uffizi, Floransa, 1955
Castelvecchio Müzesi , Verona, İtalya, 1956 – 1964
Fusina kamp, ​​Venedik, 1957
Olivetti Showroom, Venedik, İtalya, 1957
Scatturin House, Venedik, 1960
Möbelgeschäft Gavina (heute Möbelgeschäft Simon), Bologna, 1961-1963
Querini Stampalia Kütüphanesi, Venedik, İtalya, 1961 – 1963
Balboni House, Venedik, 1964
San Vito d’Altivole, İtalya, 1972

Brion-Vega Mezarlığı, 1970
Verona Banca Popolare di Verona, İtalya, 1973
Ottolenghi Evi, Bardolino, 1974 – 1979
Borgo Evi, Vicenza, 1975
Neuer Eingang der Fakultät für Philosophie, Venedik, 1976 – 1979

 

BRİON AİLE MEZARLIĞI (TREVISO / 1970)

Treviso’daki San Vito d’Alitvole mezarlığında bulunan, Brion Ailesi’ne ait anıt mezar, mimarın başyapıtlarından biridir. Bir anlamda Scarpa mimarisinin temeli niteliğindedir. Selvi ağaçlarından oluşan yoğun bir korunun içinde yer alan anıtta, peyzaj ve su öğesi eklenmiş L planlı yapı kompleksinde küçük bir şapel, iki kapalı mezar alanı ve özel meditasyon odası bulunmaktadır. Yapıtın bütünü sonu olmayan bir süreci andırır. Tipik beton kullanımı, sembolik adım motifi (basamaklandırma) ve birbirine geçmiş dairesel pencereler ile sayısız formların iç içe geçmesi ile tasarlanmış adeta yaşayan bir yapıdır.

Brion mezarlığı, Carlo Scarpa’nın kariyerinin doruk noktası olarak kabul edilir. Kendisi de buraya gömülmüştür.. Scarpa’nın buraya, kendi eserlerine yakın konumda gömülmek istemesi de bu mucizeler alanı olarak değerlendirilebilecek yaşayan yapıyı, onu yapana sonsuza dek ev sahipliği yapacak bir yer olarak önceden düşünmüş olabileceğini akla getirir.

 

OTTOLENGHI EVİ (BARDOLINO /1974-1979)

En çok üzerinde çalıştığı projelerinden birisidir. İtalya Veneto Bölgesinde bulunan yapıda doğal, yapay ve değişkenliğin arsındaki uyum kurulmuştur.

Binanın büyük bir kısmını toprak altında çözümleyerek, Garda Gölü’ne bakan tek belirgin cephesini, kalın sütunlar ve düzensiz delikler ile hareketlendirmiştir. Su öğesi ile Venedik esintisini hissetmek mümkündür.

 

OLİVETTİ SHOWROOM (VENEDİK / 1957)
San Marco Meydanı’na bakan kolonatlı bir binanın alt katındaki Olivetti Showroom’da Scarpa’nın farklı malzemeleri kullanmasındaki ustalığı göze çarpar ilk olarak. Malzemelerin bunun ötesinde de anlamları vardır. Scarpa için su, ışık gölge oyunları, birlikteliği ve güveni vurgulamaktadır. Hiç kuşkusuz Olivetti Showroom, Carlo Scarpa’nın detaylara verdiği önemi gösteren çok iyi bir örnektir.

Scarpa bu prizmatik yapıyı çağlayan gibi aşağıya inen basamaklarla kırmıştır. Asma mermer levhalardan yapılmış merdiven Mikalenjelo’nun Laurentian Kütüphanesindeki merdiveni andırdığı söylenebilir. Scarpa, pencere sayısını da artırarak, düzensiz cam mozaikle kaplı bir zemin yaratmıştır.

CASTELVECCHIO MÜZESİ (VERONA/İTALYA 1956-1964)

Scarpa müzelerinde, iç mekanlarında sergilenen eserler bina ile bütünleşir. Aynı adı taşıyan ortaçağ kalesinin içerisinde yer alan Castelvecchio Müzesinde Cangrande della Scala’nın heykelinin ustaca konumlandırılmasında bu çok açık görülür. Işık ve gölge Scarpa’nın çalışmalarından birçoğunda ana elemandır.

 

 

 

Gülen Yalçınkaya Özlelçi

Ev aslında Lebowski’nin de bir yandan da değil… Neyse okuyunca öğreneceksiniz zaten. Uzun bir yılın ardından Aralık sayısıyla hepinize merhabalar… Çok şey oldu bu yıl dünyada, Türkiye’de ve dergimizde. Kim sevindirici, ülkemiz için epey bir üzücü ve dergimiz için sevindirici! Bast Home epey bir insana çeşitli kaynaklardan ulaşır oldu, tanındı, duyuldu ve çok sevildi. Biz de tüm ekip olarak elimizden geldiğince onu güncel ve doyurucu bir içerikle her yeni daha iyiye giderek sizlerle buluşturmaya çalışıyoruz.

Gelelim bu ayın filmine ve onun rüya evine… 2 aydır Avrupa-Fransa semalarında gezen köşemiz bu ay ilk konseptinin (Hollywood’un Rüya Evleri) anavatanına uğruyor. Sizlere hem müthiş komik hem de çoktan kült statüsüne yükselmiş olan Coen kardeşlerin baş yapıtlarından biri olan The Big Lebovski’den ve elbette filmin müthiş evinden bahsetmek istiyorum Ethal ve Joel Cohen’in (Fargo, O Brother, Where Art Thou?) yaratıcı zekalarının en iyi ürünlerinden biri olan Büyük Lebowski’nin başrollerinde harika isimler var. Jeff Bridges, John Goodman, Julianne Moore, Steve Buscemi ve John Turturro’dan oluşan harika takım kadronun tamamı bu filmde birinci sınıfı bir oyunculuk gösteriyle adeta birbirleriyle yarışırlar. Filmin kısa hikayesi ise şöyle: Herkesin “Dude (Ahbap)” diye hitap ettiği Jeffrey Lebowski zamanını arkadaşlarıyla bowling oynayıp aylaklık yaparak geçiren kendi halinde bir adamdır. Bir gün eve döndüğünde iki gangsterin onu beklediğini görür. Adamlar “Dude” u bir güzel tartaklar, en sevdiği halıyı mahveder ve kendisinden haberi bilme olmadığı bir borcu ödemelerini isterler…

Aslında bu, basit bir isim benzerliği meselesidir -aynı şehirde Lebowski adında bir milyoner yaşamaktadır. Ancak bu halı odanın “görünüşünütamamlayan” halıdır. Dolayısıyla “Dude” Lebowski, Milyoner Lebowski’yi ziyarete gider ve halıyı tazmin etmesini ister. Milyoner Lebowski ise ona halıdan çok daha fazlasını teklif eder. Çok basit ve üstelik bir seferlik bir görevi yerine getirmesi, onu zengin bir adam yapacaktır. Ancak Dude’un bu iş için Vietnam gazisi son derece asabi arkadaşı Walter’dan yardım istemesi, her şeyi altüst edecektir… Filmde hiç durmadan süt ve vodkadan oluşan White Russian adlı bir içki içen, hayatı hep bir iki kare geriden yaşayan dumanlı kafasıyla (bu kafanın yarattığı bir hayal sahnesi vardır ki sinema tarihinin en iyilerinden biridir) Dude karekterini oynayan Jeff Bridges’un oyunculuğuna ayrı bir parantez açmak gerek. Aynı şekilde Vietnam Savaşı travmalarıyla uğraşan asabi John Goodman’a da… Son olarak mor renkli eşofman/tulum arası takımı ile bowling salonu sahnelerinde harikalar yaratan John Turturro da alkışı hakeder bu filmde. “Dude” Jeffrey Lebowski’nin kendi evi içler acısıdır. Ancak yukarıda anlattığım “halı meselesi” nedeniyle ziyaret ettiği porno kralı ve tefeci Milyoner Lebowski’nin evine geldiğinde işler tamamen değişir ve bu ayın yazısı ortaya çıkar!

Karşınızda Frank Lloyd Wright’ın sadık takipçilerinden mimar John Lautner’in başyapıtlarından Sheats Goldstein Residence… Los Angeles şehrini kuşbakışı bir açıdan gören Hollywood Hills’e inşa edilmiş olan tasarımın doğa ile bütünleştiği bu ultra modern tasarıma sahip müthiş ev sizce kaç yılında yapılmış olabilir? 2000?.. 1990?.. Tekrar deneyin. 1980?.. Hadi canım der gibisiniz. Biraz daha zorlayın. 1970?.. Yok artık mı dediniz. O zaman ben söyleyeyim. Evin yapım tarihi 1963 yılı… İnanılmaz değil mi? Lautner’in 1963 yılında çizdiği ve uyguladığı plan 2014 yılı için bile halen fütürizmin sınırlarını zorluyor dersek hiç abartmış olmayız. Sheats Goldstein Residence’ın pek çok odası sadece üzeri örtülü koridorlarla birbirine bağlanmış. Evin terası ve oturma odası birbirlerinden motorize bir aksamla çalışan devasa bir kayan cam ile ayrılmış. Oturma odasının tavanı ise 750 adet gerçek cam su bardağından oluşmakta…

Bu anlattıklarımdan sonra evin neden “zamanının çok ötesinde”bir tasarıma sahip olduğu hakkında biraz daha ikna olduğunuzu umuyorum. Lautner’in pencereler, mobilyalar ve halıların montajı, kurulumu aşamalarında da bizzat başında durduğunu bildiğimiz evin sahipleri 1972 yılında değişmiş. Evin yeni sahibi de tekrar Lautner ile işbirliği yaparak mimarın 1994 yılında ölümüne dek eve teknolojinin ve zamanın gerektirdiği müdahaleleri yapmış. Salonu ve terası ayıran motorize cam perde gibi… Evin yatak odası da bir alem. Battlestar Galactica büyüklüğündeki yatakta kendinizi kötü hissedip karanlık ihtiyacı duyarsanız cam tavanı motorize bir perde ile örtmeniz mümkün! Bu tasarım ve mimari harikası ev Snoop Dogg ve Daft Punk gibi çok ünlü müzik gruplarının video kliplerinde de kullanılmıştı. Son bir not: Daha önce bu sayfalarda okuduğunuz Cehennem Silahı 2’deki müthiş evin mimarı da John Lautner’dir. Ne diyelim Hollywood onu seviyor!

Yeni yılınız kutlu olsun sevgili Bast Home okurları!

Orhan Meriç

dfot

 

Frank Lloyd Wright

Dünyanın gelmiş geçmiş en önemli mimarları arasında olan Frank Lloyd Wright’ı okumak ve tanımak için mimar olmak şart değildir.  Wright’ın yaşama yaklaşımı ve düşünceleri, kendine yatırım yapan tüm görüşlere farklı bir bakış açısı katacaktır.

“Yaşım ilerledikçe yaşam benim gözümde daha da güzelleşiyor. Dünyanın güzellikleri, insanlara da geçip yansır. Güzelliğe budalaca sırt çevirenler sonunda onsuz kalırlar; yaşamları yoksullaşır. Ama güzelliğe akıllıca yatırım ya¬parsanız, onu tüm yaşamınız boyunca yanınızda, yörenizde bulursunuz.” Frank Lloyd Wright

 

Yirminci yüzyılın en üretken ve çok yönlü mimarlarından biri olan Amerikalı Frank Lloyd Wright  8 Haziran 1867’ de Wisconsin’de Richland Center’ da doğmuş, 9 Nisan 1959’ da Arizona’da Phoenix’ de ölmüştür.

Ortaöğrenimini Madison’ da 1883’ de tamamlamıştır. 1885-1887 arasında Wisconsin Üniversitesi ‘nde Mühendislik eğitimi sırasında ünlü tasarımcılarla çalışarak, profesyonel deneyim kazanmaya başlamıştır. 1887’de Chicago’ya gittikten sonra D.Adler ile L.H.Sullivan’ ın bürosuna yardımcı mimar olarak girmiştir. Planlama ve tasarım bölümü yöneticiliğine geldiği bu büroda 1893 ‘e kadar çalışmıştır. 1909’ da bir Avrupa turuna çıkmış, 1911’ de ülkesine döndükten sonra Wisconsin’ de serbest mimarlığa başlamıştır.

1912’ de bürosunun Chicago şubesini açmıştır.1915’ de Tokyo’ da yapacağı bir otel nedeniyle Japonya’ ya gitmiştir. 1920 ‘ye kadar kaldığı bu ülkenin sanatıyla ilgilenmiş ve ( bugün Boston Güzel Sanatlar Müzesi’ nde Spaulding Koleksiyonu adıyla saklanan ) baskı resimler toplamıştır. Ülkesine döndükten sonra 1928’ e kadar California’ da, La Jolla’ da kalmıştır. 1929’ da bürosunu Arizona’ daki Ocatillo’ ya taşımıştır. Ölümüne kadar Wisconsin ve Arizona’ da çalışmalarını sürdürmüştür.

70 yıldan uzun bir süre çalışmış ve 400’ü inşa edilen 1000 kadar bina tasarlayan, çeşitli tarzlarda çalışan, materyal ve mimari form kullanımında çok yaratıcı olan Wright karışık etkilerin bulunduğu bir ülkede mimarlık yapmıştır. O yıllarda Avrupa mimarlığından gelen özellikler, özgün birleşimlere ulaşamadan teknolojik ve endüstriyel ilerlemelerin etkisiyle yerleşimi yeni bir yaratma alanına, Chicago okulu adlı akımın kimi çağdaş mimarlık ilkelerini uygulamaya başladığı gökdelen mimarlığına bırakmıştır. Bu akım içinde mimarlığa başlayan Wright, kendi özgün mimarlık anlayışını geliştirmiş, Chicago Okulu’ nun geri plana itilmesinden sonraki uygulamalarıyla, Le Corbusier, W. Gropius ve L. Mies van der Rohe ile birlikte 20. Yy mimarlığını en çok etkileyen dört mimardan biri olmuştur.

Wright yapılarıyla olduğu kadar düşünceleriyle etkili olmuş, mimarlığa ilişkin görüşlerini güçlü kalemiyle dile getirmiştir. Yapının bir ağaç gibi, yani yaşayan, organik, çevresi ve işlevleriyle uyumlu bir bütün oluşturmasını sağlayacak koşulların araştırılması gerektiğini söylemiştir. Kitaplarında ülkesine özgü özgürlük, demokrasi, iktisadi düzen ve toplumsal yaşama biçimlerini savunmuş, bunlara uygun bir mimarlığın oluşturulmasını istemiştir. Cam eşya, otomobil gibi endüstri tasarımı konuları üstünde çalışmış, bir süre de bir derginin kapağını hazırlamıştır.

Wright gerek çok sayıdaki uygulamaları, gerek düşünceleriyle 20. YY’ ın ilk yarısındaki en etkili mimarlardan biri olmuştur. 1910 yılında yapıtlarını Avrupa’ da tanıtan iki kitap, başta W.Gropius olmak üzere çağdaş mimarlığın önde gelen temsilcilerini etkilemiş, onların yeni düşünceler geliştirmesine yol açarak daha sonra Uluslararası üslup olarak adlandırılacak yaklaşımın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Wright, bir okul gibi gördüğü işliğinde pek çok mimar çalıştırmış, düşüncelerini izleyen öğrenciler yetiştirmiştir.

‘Bir yapı yalnızca var olunacak bir yer değildir, bir var olma tarzıdır’ diyen ünlü mimarın mimarlık tarihine etkileri dokunmuş birkaç projesini inceleyelim:

 

William H. Winslow evi

River Forest, Illinois (1893)

Highland Park evi

Illinois (1902)

Şelale Evi (1936)

Johnson Wax apartmanı (1939)

Guggenheim Müzesi New York (1956-1959)

 

Wright, 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin kırsal yaşam yaygınlaşmasının ustası olarak görülmüştür.

İlk yapıtları; Özgün üslubuna ulaştığı 1900’ den sonra, adını ABD’ deki ağaçsız kırları anlatmada kullanılan prairie sözcüğünden ve Wright’ ın 1901’ de Ladies Home Journal’ da yayımladığı ‘’ A House in a Prairie City ‘’ ( Kırlık Yöredeki Bir Kentte Bir Ev ) adlı yazıdan alan bir dizi konut tasarımı gerçekleştirmiştir. Dışarı taşan saçaklar ve pencere dizileriyle yatay çizgileri vurgulayan bu konutlar, onun ilk önemli yapıları olmuştur.  Evlerin X, L ya da T biçimindeki planları çeşitli konut işlevleri arasında serbest bir mekan akışı sağlamaktadır. Bunlar yalın ve süslemesizdir. Aralarında Willits, Heurtley, Martin, Glasner, Coonley, Roberts,Gale ve Robie evleri en önemlileridir. Wright bu yıllarda konut dışında kalan işlevlerde beton kullanmaya başlamış, dışavurumcu bir anlayışla kullanılan yeni yapı gereçleriyle en az ‘’ prairie evleri ‘’ kadar etkili olmuşlardır.

 

dfoit_subat

 

MODERNİST AKIMIN ÖNCÜSÜ “AZ  ÇOKTUR” MOTTOSUNUN SAHİBİ MİMAR:

L. MIES VAN DER ROHE

 

Dergimizin bu sayısında, ünlü mimarlar köşesinde, önemli bir ekol olan bir mihenk taşını konuk edeceğiz.  83 yıllık yaşamının her anını üretken ve dolu dolu yaşamış, “Az Çoktur” diyerek bir döneme damgasını vurmuş olan Ludwig Mies Van Der Rohe’yi…

 

1886 yılında Almanya’da doğmuş olan Rohe, taş ustası olan babasıyla duvarcılık atölyelerinde çalışmıştır. 13 yaşına geldiğinde Berlin’e taşınmış, orada Art Nouveau mimarı ve mobilya tasarımcısı Bruno Paul için çalışmaya başlamıştır. 1907’de ilk tasarımını yapmış. (Filozof Alois Riehl için Riehl Evi)

1908’de Mimar Peter Behrens ile çalışmaya başlamış ve orada Karl Friedrich Schinkel ve Frank Lloyd Wright ile ilgili araştırmalar yapmıştır. Mies 1913 yılında Berlin’e taşınmış ve Ada Bruhn ile evlenmiştir. Evlendikten sonra Berlin’de kendi mimarlık bürosunu açar… I. Dünya Savaşı’nda Balkanlarda görev alıp döndükten sonra, gökdelenlerle ilgili çalışmalar yapmaya başlamıştır. 1921 yılında Bruhn ile evliliklerini sona erdiren Mies, adını annesinin kızlık soyadını da ekleyerek Ludwig Mies van der Rohe olarak değiştirmiştir.

1920’lerde Berlin avangard (avant-garde) stilinde aktif rol almıştır  ve Hans Richter, El Lissitzky, Theo van Doesburg gibi modern sanatı savunur. O dönemde Mies’in bir bloğunun bulunduğu modern apartmanlar ve evler tasarlanmıştır.

 

BARCELONA PAVILLION

 

1929’da Mies, en ünlü projelerinden birine imza atmış. Uluslararası Barcelona sergisindeki Alman Pavyonu (Barcelona Pavillion), 1938’de yıkılıp ve daha sonra 1986’da yeniden inşa edilmiştir.

Kolonlarla desteklenen düz bir çatıya sahip olan pavyonun iç duvarları cam ve mermerden yapılmıştır ve bu duvarlar yapıyı desteklemedikleri için hareket edebilirler. Mies’in diğer tasarımlarında da gözlenen “boşluk, hacim, uzay” (space) kavramı bu pavyonda da belirgindir.

 

1930 yılında Mies, Berlin ve Dessau’daki Bauhaus’un başına geçmiştir. Fakat yeni seçilen Nazi hükümetinin baskıları yüzünden Bauhaus kapatılmak zorunda kalınmıştır. 1930’larda ekonomik ve politik değişiklikler yüzünden Mies’in çoğu binası inşa edilememiş ve  Stanley  Resor’un daveti üzerine 1938’de Amerika’ya taşınmaya karar vermiş.

 

Daha sonraki yıllarda Armour Institute of Technology Mimarlık Fakültesi yöneticisi ile görüşmeler yapmış. (Enstitünün adı daha sonra Illinois Institute of Technology olarak değiştirildi.) 1938-1958 yılları arasında Mies ITT Mimarlık Fakültesinin yöneticiliğini yapmış. 1940’larda kampüsün yeni tasarımını yapması istenmiş ve Mies çelik-cam tarzında çalışmalar yapmaya başlamış.

 

ITT Mimarlık Dekanı olarak, Mies 1958 yılında 72 yaşındayken istifa etmiş. 1959 yılında, İngiliz Mimarlar Kraliyet Enstitüsü’nden altın madalya kazanmış ve ertesi yıl Amerikan Mimarlar Birliği tarafından verilen en yüksek ödül olan AIA Altın Madalyası’nı almış. Başkan Lyndon Johnson tarafından, 1963 yılında Başkanlık Özgürlük Madalyası  Mies’e sunulmuş.

 

FARNSWORTH EVİ /USA

 

1944’te tamamen camdan yapılmış, sekiz ayak üzerinde duran, bölümlere ayrılmış tek bir odadan oluşan, o zamana kadar yapılmış en minimalist (less is more!) evi (FARNSWORTH HOUSE, Chicago) tasarlamış.

 

1950’lerde tasarımlarına devam ederken, esas hayalinin “cam gökdelen” yapmak olduğunun farkına varmış ve bu konuyla ilgili çalışmaya başlamış. 1951’de Chicago’da Twin Towers inşa edilmiş. Daha sonraları da benzer binaların yapımları devam etmiş. Seagram Building (New York) bu serinin en önemli binası olarak kabul edilir.

1962’de Neue Nationalgalerie’nin tasarımını yapması istendiğinde kariyerinin doruk noktasına gelmiş.

1966 yılında yemek borusu kanserine yakalanan Rohe, galerinin açılışını göremeden 17 Ağustos 1969’da yaşamını yitirdi. Geriye modernist bir ilhamla tasarladığı koltuk ve sandalyeleri, çoğu uygulanmış onlarca projesi, ‘Tanrı Detayda Saklıdır’ ve ‘Az Çoktur’ gibi mottoları kaldı…

 

YAPITLARI

1907: Riehl House,Potsdam, Almanya (İlk bağımsız projesi, Filozof Alois Riehl için tasarladı.)

1910: “Bismarck Monument” Projesi (Bingerbrück, Almanya)

1910-1911: Perls House (daha sonra Fuchs House olarak değiştirildi.)(Berlin, Almanya)

1912: “Kröller-Müller House” Projesi (Wassenaar, Hollanda)

1914: “House For Architect” Projesi (Berlin, Almanya)

1921: “Petermann House” Projesi (Berlin, Almanya)

1922: Feldman House, Berlin, Almanya Kempner House, Berlin, Almanya

“Glass Skyscaper (Cam Gökdelen)” Projesi Eichstaedt House, Berlin, Almanya

“Concrete Office Building” Projesi

1923: “Concrete Country House” Projesi

“Lessing House” Projesi (Berlin, Almanya)

“Ryder House” Projesi (Wiesbaden, Almanya)

“Brick Country House”Projesi

1924: “Mosler House” Projesi (Berlin, Almanya)

1925: “Dexel House” Projesi (Jena, Almanya)

1925: Monument for Alois Riehl, Berlin, Almanya

1927: Apartman Binası, Weissendof Housing Colony, Stuttgart, Almanya

1927- 1930: Lange House, Krefeld, Almanya

1928- 1929: Barcelona sergisindeki “Alman Pavyonu” (Alman Endüstriyel Sergisi ve Elektrik Pavyonu)(“Barcelona Pavyonu” olarak da bilinir.)(1930’da yıkıldı ve 1986’da yeniden inşa edildi.)

1930: Crous Apartmanı, Berlin, Almanya

Ruhtenberg Apartmanı, Berlin, Almanya

Hess Apartmanı, Berlin, Almanya

1930- 1935: Johnson Apartmanı, New York, USA

Vereinigte Seidenwebereiren A. –G. Firması için fabrika binası

1933: Karnaval Balosu için Bauhaus’un dekorasyonu (Berlin, Almanya)

1934: Brussels World Fair (Brüksel Dünya Fuarı) için “Alman Pavyonu”, Belçika

1934: “Mountain House for the Architect” Projesi

1939: Illinois Institute of Technology (IIT) için ilk (ön) kampus planı Chicago,USA

1944: ITT Kütüphane ve Rektörlük Binası Planı

1945: ITT sınıflar, metalurji fakültesi ve elektrik, fizik, kimya, inşaat mühendislikleri fakülteleri, mimarlık fakültesi, jimnastik&yüzme havuzu için çalışmalar.

1946–1951: Farnsworth House, Illionis, USA

1947: Mies Van Der Rohe Sergisi, Museum of Modern Art, New York, USA

Mies Van Der Rohe Sergisi, University of Chicago, USA

1948-1951: 860-880 Lake Shore Drive Apartmanları, Chicago, USA

1950: Barcelona Sergisindeki mobilyaların ve Tugendhat sandalyesinin tekrar gözden geçirilmesi.

1951-1952: MacCormick House, Elmhurst, Illionist, USA

1953-1954: “Convertion Hall” Projesi (Chicago, USA)

1954: Museum Of Fine Arts Planı

1954-1958: Seagram Binası, New York,USA

1957: Commercial Housing Building, pratt Institute,Brooklyn, USA

1957-1958: “Seagram Office Building” Projesi, (Chicago, USA)

1958-1961: Bacardi Office Building, Mexico City, Meksika

1958: “Mies Van Der Rohe Sergisi”Projesi, V Bienal São Paulo, Brezilya

1959-1964: Federal Center, Chicago, USA

1960-1961: “Schaefer Müzesi”Projesi (Schweinfurt, Almanya)

1960-1963: 2400 Lakeview Apartmanları, Chicago, USA

Lafayette Towers Apartman Binası, Detroit, USA

“Milbrook Commercial Center” Binası, Newark, USA

1962: “Pavyon Rekreasyon Alanı” Projesi, (Detroit, USA)

1962-1965: Duquneste Üniversitesi Bilim Merkezi, Pittsburg, USA

1962-1968: New National Gallery, Berlin, Almanya

1963: Lafayette Kuleleri, Lafayette Park, USA

1964-1968: Westmount Meydanı, Monteal, Kanada

1966-1969: Brown Wing, Museum of Fine Arts, Houston, USA

Mies’in yaklaşık 200 projesi (bina+plan+sergi) (yukarıda yer alanlar dahil) bulunmaktadır.(kaynak ; vikipedi.)

dfoit_subat