ahşap bina

Naja Munthe’nin Kopenhag’daki Evi

Naja Munthe’nin  Kopenhag’daki Samimi ve Şık Döşenmiş Evi Naja Munthe, ünlü bir Danimarkalı moda tasarımcısı.  Şehrin merkezinde kendisi ve ailesi için hazırladığı bu güzel evde sade ama rafine çizgiler olmasına öncelik vermiş. Kişisel ihtiyaçların sade ...

dfot

 

Yakın tarihimizden hüzün dolu bir hikayenin sessiz ve görkemli başrol oyuncusu…

Büyükada’nın Manastır Tepesi’nde yer alan Rum Yetimhanesi, 1898-1899 yılları arasında  Fransızlar  tarafından otel olarak inşa edilmiştir o dönem için, Avrupa’nın bilinen en büyük ahşap binası olarak kabul edilmekte idi. Aynı zamanda dünyanın ilk çok katlı ahşap yapısı olma özelliğini de taşır. Mimarı, dönemin önemli mimarlarından Alexandre Vallaury’dir.

Ünlü mimar, bu yapıyı tasarlarken yerel dokuya ve kültüre uygun mimari unsurları öne çıkarmış ve coğrafyanın geleneksel yapı malzemesi olan ahşaba projede özel olarak yer vermiştir. Başlangıçta Güney Fransa’dakilere benzere bir casino-hotel olarak kullanılması öngörülmüştü. Ne var ki casino-hotel anlayışı Osmanlı yönetiminin örf ve adetlerine ters düştüğü için gerekli izin alınamamış ve  bina satışa çıkarılmış. Bunun üzerine yarım kalmış haliyle Balıklı Rum yetimhanesinin kullanımı için dönemin en zengin Rum ailelerinden olan Andreas Syngros Vakfı tarafından 15 bin Osmanlı lirası karşılığında satın alınmıştır. Diğer zengin bir Rum ailesi olan Zarifis’lerin ve Abdülhamit’in de katkıları ile bina, Balıklı Rum hastanesinde barınan kimsesiz Rum çocuklarına hizmet vermesi için Rum patrikhanesinin himayesine verilmiştir. Bina, 21 Mayıs 1903’te Sultan Abdülhamit’in ve dönemin Patriki 3. İoakim’in de hazır bulunduğu bir törenle yetimhane olarak hizmete açılmıştır.

206 odadan, büyük bir mutfaktan, görkemli bir kütüphaneden meydana gelen kurum, 15 kişilik personelle idare ediliyordu. Yatakhanelerin yanı sıra ilkokul ve çeşitli meslek okulları da içinde barındıran bir eğitim kampüsüydü aslında. İlkokulda 3 Rum, 2 Türk öğretmen ders veriyordu.

Kimsesiz çocuklar ilkokulu bitirdikten sonra, aynı bina içerisinde  yer alan sanat okuluna da gidebiliyor; burada da piyasada kendisine bir iş bulacak şekilde çeşitli meslekler öğreniyordu.Yetimhane, 21 Nisan 1964’te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kapatılmıştır. O tarihte yetimhanede barınan ve eğitim gören çocuklar Büyükada’nın Aghios Nikolaos kilisesine nakil edilmiştir.

Büyükada’daki Rum Yetimhanesi, kapatıldığı 1964 yılından sonra kaderine terk edildi. Uzun yıllar bakımsız kalan binanın büyük ahşap çatısı, bakımsızlık yüzünden büyük ölçüde çökmüş, camları kırılmış, ahşap zeminlerde ise aşağı katlara doğru göçmeler oluşmuştur. Tapusu yıllar sonra tekrar Patrikhane’ye devredilen yetimhanenin tekrar koruma ve renuvasyona alındığı dışında pek de fazla bilgi yok elimizde.

 

Büyükada Rum Yetimhanesinin bilene teknik özellikleri de şöyle özetlenebilir; ahşap karkas sistemde inşa edilmiş yapı, yan bölümlerinde 6, diğer cephelerde ise 5 katlı olarak  tasarlanmış. Binanın içindeki etkiliyeici detaylara rağmen dış cephe mimarisinde olabildiğince sade bir tarz benimsenmiş. Birbiri üzerine tekrarlanan çıkmalar ile cephelere hareketlilik getirilmeye çalışılmış. Tiyatro salonundaki iç mekân ahşap süslemedeki abartılı  detaylara karşılık, diğer iç mekânlarda yalın bir mimari hakim.

Büyükada’nın tepesine bakıldığında hemen göze çarpan Büyükada Rum Yetimhanesi bahçesinde önceleri idare binası olarak inşa edilen, daha sonraları ise ilkokul olarak kullanılan ek bir bina mevcut.

 

Bir zamanlar içerisinde çocuk kahkahalarının eksik olmadığı bu yapının yatak odaları, derslikleri, yemekhane ve tiyatro salonu aradan geçen zaman içerisinde malesef yıllara teslim olmuş. Öğrencilerin yıllar önce duvarlara yazdığı yazıları gördüğünde ise insanın gözleri doluyor. Yapının içine girer girmez bugünkü okullarda bile bulunmayan, devasa bir tiyatro salonuyla karşılaşıyor ziyaretçiler, burası insanın gerçeklik duygusunu zorlayacak derecede güzel ve bir o kadar da yalnız. Muhteşem bir dekoru veya özenle hazırlanmış bir film setini hatırlatan duvarlar hem büyük bir gurur, hem de bir o kadar keskin bir küskünlükle selamlıyor bizleri. Bu terkedilmişliğe ve sahipsizliğe sessiz çığlıklar yükseliyor sanki duvarlardan.

 

Ziya TACİR

14 Şubat 1968 de İstanbul’da doğdu.

Ortaokul ve liseyi İstanbul’da bitirdikten sonra 1984 yılında girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi işletme Mühendisliği bölümünden 1988 yılında mezun oldu.

Sonrasında Saint Mary’s College of California Üniversitesi’ nde İş İdaresi Yüksek Lisans – MBA derecesi aldı.

1991 yılından günümüze kadar, aile iştirakleri olan şirketlerde üst düzey yönetici olarak çalışma hayatına devam etmektedir. Evli ve tek çocuk sahibidir.

Fotoğraf hayatına 1999 yılında başlamıştır. İlerleyen yıllarda mimari fotoğraf çekimlerinde yoğunlaşmıştır. Mimari açıdan önemli yapıların iç ve dış mekanları, günümüz metropollerinin sunduğu manzaralar, sanayi ve üretim tesislerinin sunduğu görüntüler en önemli ilgi alanıdır.

Solo Sergileri

2013 Rum Yetimhanesi, MERKUR Sanat Galerisi 2011 Bomonti, MERKUR Sanat Galerisi

Grup Sergileri

2013 Abu Dhabi Art, Artists’ Waves

2013 8. Contemporary Istanbul, MERKUR Sanat Galerisi 2013 Inside, MERKUR Sanat Galerisi

2012 7. Contemporary Istanbul, MERKUR Sanat Galerisi 2011 6.Contemporary Istanbul, MERKUR Sanat Galerisi