Bast Stil | Tarihi Büyüleyici Zarif
Haziran ayında, Amerika’nın Kuzey Karolina bölgesindeki, methini hep duyduğum Biltmore Malikanesini ziyaret etme fırsatım oldu. Çok büyük bir arazi üzerinde yer alan bu meşhur evi görmek için, Ashville kentinde iki gün konakladık. Kısa bir araştırmadan sonra, yola koyulduk ve evin içini gezebilmek için biletlerimizi aldık.
Dışarıdan, malikane tipik bir Fransız şatosu gibi görünse de, içeri girdiğimizde yaşam alanlarının ihtişamlı dekorasyonu, tavanların yüksekliği, yapının genel ambiansı, Vanderbilt ailesinin kültür zenginliği ve ileri görüşlülüğü bizi derinden etkiledi. Bahçenin muazzam renkliliği ve düzeni, arazinin büyüklüğü, göller ve çiftlikler ayrıca görülmeye değerdi. Evin büyüklüğü nedeniyle oldukça uzun süren gezi süresince, Biltmore şarap evinde soluklanarak, Vanderbilt ailesinin hikayesini dinledik. Varlıklı bir aileden gelen George Vanderbilt, Asheville’de yaşayan annesini ziyaret ettiğinde, bu kasabanın iklimi ve doğasından çok etkilenir. Burada bir arazi almaya karar vererek, üzerine bir ev inşa edip, yaz aylarını burada geçirmek ister. Uzun araştırmalardan sonra 1888 yılında Best kasabasının büyük bir bölümünü kaplayan bu arazi satın alır.
Evi tasarlaması için meşhur New York’lu mimar Richard Morris Hunt ile Fansız şatosu tarzında bir ev yapmak üzere anlaşılır. 1889 yılında inşasına başlanan ev 1895 yılında tamamlanır. Malikane bugün halen, 12600 m2’lik yaşam alanı ve 252 odasıyla Amerika’da kişiye ait, en büyük ev olma özelliğini korumaktadır. Evin yapımında 1000 işçi ve 60 taş ustası çalışmıştır. Bu büyük proje için günde 32000 tuğla üretilen bir tuğla fabrikası kurulmuş ve malzemeleri taşıması için de 4.5 kilometrelik bir demiryolu inşa edilmiştir
Vanderbilt, inşaatta çalışan kişiler için aldığı arazi üzerinde Biltmore köyünü kurar. Bu köy için de he rşey düşünülmüştür. Hastane, alışveriş için dükkanlar, postane, kilise, çalışan herkes için ev, çocukları için okul. İşçilerin, inşaat alanına tramvay ile ulaşımını sağlamak için ayrıca demir yolu inşa edilmiştir. Daha sonraları köy olduğu gibi korunarak Asheville şehrine dahil edilmiştir. Biltmore malikanesi inşa edildiği dönemde, elektrik icat edilmişti, bu nedenle, evin ısıtmasında 65 adet şömine ile birlikte elektrik de kullanılmış. Vanderbilt soyundan gelen 33 ailenin aynı anda evde kalabileceği düşünülerek tasarlanan malikanede, 252 oda, 43 banyo, 65 şömine tasarlanmış. Evin hizmet merkezi olan ana mutfak haricinde, pasta ve et mutfağı, soğutma odaları, hizmetçiler için yemekhane ve mutfak ayrıca düşünülerek her bölümün kileri de ayrı tutulmuş.
En dikkatimi çeken ise, hemen hemen her yaşam odasında bir piyano bulunması oldu. Vanderbilt aynı zamanda iyi bir girişimci olarak bilimsel ormancılık programlarını desteklemiş, tavuk, sığır ve domuz çiftlikleri de kurmuş arazisine. Eşi Edith de, bölgede devlet tarım fuarının kurulmasını teşvik etmiş.1901 yılında da yerel halka istihdam sağlamak amacıyla Vanderbilts mobilya modellemesine sektörüne girmiş ve Biltmore Mobilya endüstrisi böylece başlamış.
Araştırmaya ve okumaya meraklı olan George Vanderbilt’in sanat, tarih, mimari ve bahçe kitaplarından oluşan 10000 kitaplık zengin kütüphanesi de mevcut. Malikanenin en güzel yerlerinden birine konumlanan 2 katlı kütüphane odası gerçekten muazzamdı.
1914 yılında, 352 kilometrekarelik araziyi vergi yüzünden yürütmekte zorlanan Vanderbilt, araziyi federal hükümete satmaya karar verir. Geçirdiği apandisit ameliyatı sırasında beklenmedik ölümünden sonra, eşi, onun arzusunu hayata geçirerek işlemleri tamamlar. İlerleyen yıllarda tekrar Vanderbilt ailesine geçen Biltmore Malikanesi, aile tarafından halka açılarak yılda 1 milyon ziyaretçi ile buluşturulmaya başlanmış. Malikane, 2007 yılında, Amerika Mimarlar Enstitüsü tarafından açıklanan Amerika’nın en değerli mimarlık eserleri arasında sekizinci sırada yer almakta.
Seçil Mutlu