Semt Dosyası / Karaköy
BEY
Bey Karaköy, uzun yıllar yaratıcı sektörlerde çalışan Bulut Dur, Nil Ertürk ve Ozan Ertürk’ün erkek modasına ve Kuzey Avrupa stiline tutkularını bir çatı altında buluşturma hayallerinden doğmuş. Daha önce tekstille uğraşan Bulut Dur’un tecrübesi, reklamcılıktan gelen Ozan Ertürk’ün yaratıcılığı ve Türkiye’nin ilk stil bloglarından birinin sahibi Nil Ertürk ile birleşince ortaya kısa sürede Bey Karaköy çıkmış. Karaköy’ün en sevilen adreslerinden Naif’in yan komşusu Bey Karaköy’ün geniş camları, mağaza ile sokak arasındaki sınırları kaldırıyor, böylece daha vitrininden bakarken bile kendinizi içeride hissedebiliyorsunuz.
İlk bakışta sizi sarmalıyor, merakınızı körüklüyor. Mağazaya girdiğinizde ise minimal bir çizgide düzenlenmiş alanın yarattığı ferahlık duygusu ve düzen dikkatinizi çekiyor. Mağazanın dekorasyonu üç ortağın elinden çıkmış ve tüm ayrıntılara birlikte karar verilmiş. Nordik stilin etkisini her adımda hissettiren bu dekorasyonda hazır giyim ürünleri ve aksesuarların yanı sıra Happily Ever Paper defterler, NYKS mumlar, Müz’den teraryumlar Bey Karaköy’ün yalnızca bir giyim stili değil, bir yaşam tarzı sunduğunu kanıtlar nitelikte. Yolunuzu düşürüp, mağazayı mutlaka görün.
COLONIE
İstanbul’un fine-dining klasiklerinden Topaz’ın yaratıcısı Yücel-Gülin Özalp çiftinin neo-bistro adını verdikleri bir konsept ile kurguladığı Colonie, kentsel dönüşüm fikrinin dekorasyonu, menüsü, müziği, kapısındaki bisiklet parkı ve kedinizle, köpeğinizle gelebilme özgürlüğü ile yeme içme anlamında bir semte nasıl adapte edilebileceğinin en samimi örneği. Çevresiyle uyumlu, enerjisi yüksek bir mekân Colonie. Mekânın Paris’te yaşayan tasarım dehası Koray Özgen’in elinden çıkma dekorasyonu mahallenin kozmopolit dokusunun günümüze ait bir yorumu gibi.
Konsept, aydınlatma detaylarına bile işlenmiş. Duvarlarında mekâna özgü bir yerleştirme ve Ekrem Yalçındağ imzalı bir resim yer alıyor. Açık mutfak konseptiyle lezzet sunan Colonie, bu sayede konuklarının verdikleri siparişlerin hazırlanma sürecini izlemelerini sağlıyor. Ağırlıklı olarak Dünya ve Akdeniz mutfaklarından gurme lezzetlerle dolu menüsü, Karaköy’e yakışan, stil sahibi şık ve rahat dekorasyonuyla ayrıcalıklı bir mekan olduğunu hissettiriyor.
DEM
60 çeşit çay tiryakisi var mıdır bilmiyoruz ancak Karaköy’de çay severliğiyle övünen, çaysız güne başlamayan, çaya gönülden bağlı (hatta bağımlı) İstanbulluların 60 çeşit çay bulabileceği bir mekan var. Dem Karaköy’ün, beyaz, yeşil, siyah, füme ve mayalı çay çeşitlerinin yanı sıra, kırmızı çay ve bitki çayını da kapsayan bol çeşitli menüsünden, herkesin damak tadına uygun bir çay bulması son derece olası. 60 çayın arasında yolunu bulmakta zorlananlar ise, ‘çay koklama’ seansıyla destek alabiliyorlar.
Sipariş öncesinde tüm çayları masanıza gelen küçük kavanozlarda koklayıp, hikâyesini dinledikten sonra, içinize en çok sinen çaya karar verebiliyorsunuz. Çay çeşitlerinin yanında düşünülmüş tamamlayıcılar da mekânın işletmecisi Eylül Görmüş’ün özel tariflerinden. İsteyene panini, wrap ve mini cheeseburger gibi seçenekler olduğunu da belirtelim. Dem’in işletmecileri, etli yiyeceklerin yanına da ısrarla füme çay öneriyor. İngilizlerin ünlü ‘beş çayı’ geleneğinin Türk çay kültürüne göre yorumlanmış hali olan “Dem’de Beş’te” ritüeliyle ise menüden seçilecek çay çeşitlerinden bir demlik, küçük atıştırmalıklar eşliğinde servis ediliyor.
FİL
Şimdilerde en çok konuşulan mekan, Karaköy’ün en yenisi olan Filbooks. Sanat kitaplarının yanı sıra fotoğraf tarihi ve teorisiyle ilgili kitapların, dergilerin, çocuk kitaplarının, bağımsız yayınların ve tatlı servisininde yer aldığı bir kitapçı ve aynı zamanda keyifli bir kafe Filbooks.
Aydınlık ve ferah dükkanda, atölyelerin, sanatçı konuşmalarının, söyleşilerin ve başka kolektif etkinliklerin düzenlendiği bir buluşma mekanı yaratılmış. Çok da iyi yapılmış! Fotoğraf odaklı bir yer olmasının yanı sıra, kapısı her zaman farklı disiplinlerden fikirlere de açık Filbooks’un. Yurtiçinden ve yurtdışından, yolu İstanbul’dan geçen tüm sanatçıları, fotoğrafçıları, yayıncıları ağırlamaya pek hevesli yepyeni bir mekan. Sempatik logosu, pastel tonları trendy iç dekorasyonu, sade detayları ve birbirinden özel kitapları ile şimdiden en sevilenler arasına girmiş bile. İçinden çıkmak istemeyeceğiniz keyifli bir mekanda geçirilecek birkaç saatiniz olursa mutlaka Filbooks’u denemenizi tavsiye ederiz.
KARAKÖY JUNK
Aslı Atamer’in yıllarca hobi olarak topladığı eşyaları satışa sunduğu Karaköy Junk’ın tadını çıkarabilmek için dakikalar yetmeyebilir. Tarihi bir binada yer alan Karaköy Junk; biraz 70’ler biraz da 80’ler kokan sürprizlerle dolu bir mekan. Bolca seyahatler, kaçışlar, türlü deneyimler sonrasında biriktirdiği hikayeler ve eşyalarla 2014 yazı gibi açmaya karar verdiği Karaköy Junk’ı Aslı Atamer şöyle tanımlıyor: “Bolca seyahat ve keşiften beslenen bir tutkunun ürünü. Sadece eski eşyalar değil, müzeler, bit pazarları, müzayedeler, antikacılar, hurdacılar, galeriler, evler, sokaklardan beslenen bir koleksiyon benimkisi.
Ne biriktiriyorsun deseler anlatamayacağım türden. Ruh halime göre, farklı objelere, dönemlere, akımlara kapılıp giden. Eşyalar ve dönemler arasında kendini kaybettikçe ‘şimdi’ ye dönmeye çalışan bir mekan.” Sonuç olarak Karaköy Junk görülmeye ve keşfetmeye değer özel yerlerden. Kimi için bit pazarı, kimi için antikacı olan ama her gidenin aklını alan bu fantastik dükkana bir gün ayırmalı ve belki de sadece hikayelerini dinlemeye veya ilham almaya gitmelisiniz.
NAİF
Naif, Babylon, İstanbul Culinary Institute, Otto, Doors Akademi, 29, Les Ottomans gibi şehrin ağır toplarında uzun süre yöneticilik yapmış Seray Öztürk ve Ayhan Aruç çiftinin bebekleri Seray Öztürk, Naif’e titiz bir anne edasıyla özen gösteriyor. Bunu hem dekorasyonunda hem de yemeklerinde hissetmek mümkün.
Lunapark Tasarım firmasıyla ortaklaşa yapılan Naif’in beyaz ağırlıklı dekorasyonunda duvarlara asılmış çini porselen tabaklar, antika parçalar ve modern tasarımla iç rahatlatan bir uyum yaratmış. Mekân Ege’de bir kır evinin mutfağını andırıyor. Öztürk-Aruç çiftinin hilesiz, saf, geleneksel olana saygılı bir mutfak kurma hayali Naif ile gerçekleşmiş. İsmini de bu idealden alıyor Naif. Saf bir Türk mutfağını hayata geçirmenin ardında büyük bir operasyon olduğunu anlatıyor Öztürk. Naif’in malzemelerinin hemen hepsi Antakya, Kars, Gaziantep, Küçükkuyu, Çanakkale, Seferihisar, Urla gibi Türkiye’nin dört bir yanındaki küçük üreticilerden geliyor. Mekânda bu üreticilerden gelen ürünlerle yapılan enginar, domates konserveleri, enginar ve limon reçelleri, turşuları ve yöresel zeytinyağları satın almak da mümkün.
GÜMRÜK
Ara Cafe sahibi Yaşar Kartoğlu, Karaköy’e farklı ve özel bir mekân daha kazandırdı. Her gün değişen menüleri ile sürprizlere açık olan Gümrük, geleneksel Türk yemeklerinden hoşlananlar için en az bir kere ziyaret edilmesi gereken bir yer. Gümrük 1905 yılında Mimar Karayannis tarafından inşa edilen nostaljik bir binada yer alıyor. Giriş ve bir üst katı restoran olarak kullanılırken, üçüncü katta Ara Güler’in objektifinden çıkma fotoğraflar sergileniyor.
İşletme Müdürü Barış Somer, mutfaklarını “şef mutfağı” olarak tanımlıyor. Her gün değişen menüleri sayesinde bugün yediğinizi yarın bulamama şansınız var.Her gün birbirinden ayrı lezzetlerin hazırlandığı Karaköy Gümrük, bir ev gibi misafirlerini ağırlamak ve hikayesini anlatmak için her gün döküm demir kapılarını açıyor ve kalabalık bir şehre samimi bir ortam sunuyor. Mekân tasarım ve uygulamaya öyle önem vermiş ki açılması yaklaşık iki yıl almış.
SAHİ
Sahi Karaköy mağazasında, orijinal tariflerine uygun klasik lezzetlerden özgün tatlara, Türk el sanatlarından geleneksel malzemeleri modern bir anlayışla yorumlayan çağdaş tasarımlara kadar Sahi’nin tüm ürün yelpazesini bir arada bulmak mümkün. Bunlara ek olarak mağazanın terasında, deniz kokan serin mavi bir rüzgarda, klasik Osmanlı mimarisinin görkemli örneklerini seyrederek Sahi’nin enfes tatlı ve tuzlularının yanında çayınızı, kahvenizi yudumlayabilir, mevsimine göre Sahi’nin enfes şerbetlerini tadabilirsiniz.
Mağaza her sabah demli çay ve çıtır çıtır, taze İstanbul simidinin mis gibi kokusuyla güne başlıyor. Kahve ve kruvasan Avrupalı dostları olarak onları yalnız bırakmıyor. Arnavut şekerparesi gibi, nevzine gibi geleneksel lezzetlerin yanında çikolatalı tatlıların süpermeni fevkalbeşer, kokusunu gül yapraklarından alan gülnihal, gerçek vanilya podları kullanılarak yapılan norveçli gibi yeni tatlar hazırlanıyor.Sahi Karaköy mağazası, denizi, balıkları, kedileri, martıları, vapurları, eski dolmuşları, kıvrım kıvrım ara sokakları, kalabalık çarşıları, yüzyıllık heybetli binaları, ilkbaharı karşılayan mimozaları, erguvanları, yazı uğurlayan atkestaneleri, çınarları, iskeleleri, plajları, çeşmeleri, camileri, kiliseleri, köşkleri, sarayları, mahalle kültürü, esnafı, dostlukları, sıcaklığı, samimiyetiyle İstanbul’a ait her güzelliğin temsilcisi olmayı hedefliyor
OPS PASSAGE
Karaköy’ün en önemli yapılarından biri olan Fransız Geçidi’nde Mart 2015’te hizmet vermeye başlayan OPS PASSAGE, 2012 yılında yine Karaköy’de açılan ve İstanbul’un en popüler kafelerinden biri olan OPS CAFE’nin sahibi ve işletmecisi Yasin Kalender ve mimar Esin Sözer Kalender çifti tarafından yaratıldı. Hafta içi sabah hariç tüm gün, hafta sonu ise Brunch dahil hizmet veren OPS PASSAGE, lezzeti modern bir ortamda tatmak isteyen tüm misafirlerini ağırlıyor.
Deniz mahsulleri ağırlıklı olan ve dünya mutfağından oluşan menü, OPS PASSAGE’ın başarılı, genç ve dinamik mutfak ekibiyle hayat buldu. Mekan içindeki yarı açık mutfak dışında günlük tüm ekmek, tatlı ve makarna üretimleri için ayrı bir pasta bölümü de mevcut.OPS PASSAGE, mekan tasarımı dünyanın çeşitli yerlerinde otel tasarımları yapan Arketipo Design İç Mimarlık ortaklarından mimar Esin Sözer Kalender’e ait. Ahşap tavanı, bakır detayları ile soğuk ve sıcak malzemenin etkili kullanımıyla gerçekleşen bu modern iç mimari tasarım, Karaköy’de farklı bir soluk yaratmayı hedefliyor.
MAE ZAE
Sümerce’de adı “Yaşam Mağazası” anlamına gelen Mae Zae, Karaköy’ün en keşfe değer dükkanlarından biri. Özel vintage mobilyalardan tutun da en orijinal markaların tasarımlarına kadar, bir çok özel parçayı bu mağazada bulabilirsiniz. İsveç markası Triwa’nın Türkiye distribütörlüğünü yapan Münire Alabaz bu alanı hem ofis hem de sevdiği objeleri satışa sunduğu bir butik olarak kullanıyor. Bu yüzden dükkanda bulunan parçaların her biri özel olarak seçilmiş ve bir araya getirilmiş objelerden oluşuyor.
Aile yadigarı parçaların da bulunduğu dükkan son derece modern ve kendi ruhunu yansıtan keyifli bir yer. Özenle seçilmiş tasarım ürünleriyle dolu bu konsept mağazada ister evinize ister kendinize bir dolu ürün bulabilir aynı zamanda ilham da alabilirsiniz. Kısa zamanda Karaköy’ün gözdelerinden biri olan Mae Zae’de birçok yerli yabancı tasarımcıların tasarımlarını da görebilirsiniz, sakın şaşırmayın!
OPS
Ops için Karaköy’ün değişiminin öncülerinden desek yanılmış olmayız sanırım. Mekan sahibi Yasin Kalender uzun yıllar gemilerde çalıştıktan sonra Ops Cafe yi açmış, mimar eşi Esin Sözer Kalender ise mekana hayat vermiş. Önce alçı plakalarla kapatılan tuğla duvarlar gün yüzüne çıkarılmış ve etraf bu tarihi örgüye yakışır diğer dokularla, objelerle donatılmış. Endüstriyel duvarların sıcak renklerle yarattığı tezat ve rustik ahşap ve metalin tüm ince detayların birbirine olan uyumu ile son derece keyifli bir mekan yaratılmış.
Ops artık Karaköy’ün klasiklerinden. Mekânın yaşayan bir uzantısı halindeki minik, açık mutfaktan ortamın sarıp sarmalayıcı ruhuna uygun tatlar çıkıyor. Kahvaltılardan Arnavut kahvaltısı, eski kaşar, beyaz peynir, örgü peynirin yanında Arnavut salatası, kuru et ve Boşnak mutfağına özgü bir mucize olan kesikli biberle sunum yapılıyor. Kahvaltı servisinin tüm gün sürdüğü Ops de saat sıkıntısı yok ama yine de önden bir rezervasyon yapmakta fayda var.
KARAKÖY LOKANTASI
Karaköy’ün en sevilen ve rağbet gören restoranlarından biri olan Karaköy Lokantası, Türk mutfağının zengin ve sevilen yemekleriyle haklı bir üne kavuşmuş durumda. Lokantanın, geçmişten günümüze hatırı sayılır bir müdavim kitlesi yaratmış olması bunun bir kanıtı.Renkli seramik döşemeleri, ince detayları ve leziz menüsü ile hem göze hem de damağa hitap eden Karaköy Lokantası, hem çevre halkının hem de günü birlik ziyaretçilerin gözdelerinden.
Özellikle ev yemeklerinin özgün lezzetini bulabileceğiniz bu keyifli mekanda, Karaköy’ün önemli bir iş-finans merkezi olması nedeniyle, öğle yemeklerinde boş yer bulmak çok zor, akşam servisi de aynı yoğunluğa sahip. Şimdiden uyaralım bu nedenle önceden rezervasyon yaptırmanızı öneriyoruz. Burası kısa öğle yemeği molası ya da Türk mutfağından lezzetlerle güzel bir akşam yemeği keyfi için İstanbulluların vazgeçilmez adresi.
KARAKÖY KÜLAH
Eski külah fabrikasında bazen konserler bazen limonata bazen sergi bazen pop Pazar’ın kurulduğu karma bir mekan.Geceleri önündeki kalabalık caddeye taşıyor. İki katlı klübün üst katı galeri alt katı ise klüb.
Bir zamanlar her türlü elektronik ve mekanik alet edevatı bulmanın mümkün olduğu Karaköy, artık her türlü sanat etkinliğine ev sahipliği yapan galerilerin ve türlü yeme-içme mekânlarının da popüler adresi.
Karaköy Külah’ta artık her hafta sonu Souq Karaköy pazarının da kurulmasıyla en çok ziyeret edilen ve sevilen yerlerden Karaköy Külah.
SELDA OKUTAN
Eğitimini takı tasarımı üzerine alan Selda Okutan, galerisinde kendi tasarladığı takıların yanı sıra, Arman Suciyan, Burcu Büyük ünal, Özlem Tuna, Selen Özus ve Şenay Akın gibi başarılı tasarımcıların ürünlerini de sergiliyor. Hem atölye hem de sergi alanı olarak kullanılan bu galeri, takılara bambaşka bir değer katıyor. “Mücevher sadece takılabilir bir güzellik olması dışında sanatsal bir tasarım objesidir” diyen Selda Okutan, tasarımı bir yaşam biçimi olarak benimsemiş ve bu yaşam tarzını da açtığı galeriye de yansıtmış.
Aynı görüşü benimseyen kişilerin tasarımları da burada belirli dönemlerde sergileniyor. Selda Okutan galerisini, takıların sanatla buluşma noktasında sıradanlıktan kurtulup sıra dışılığa doğru yapılan bir yolculuk olduğunu belirtiyor. Her biri müzelik olan bu özel tasarımlar Karaköy’ün en değerlilerinden biri.
BEJ
Fransız Geçidi’nin hemen girişindeki köşede Bej Karaköy. Yarıya kadar tüllü camları, ortada önüne ilişip oturabileceğiniz tezgahıyla açık mutfağı ve hemen önündeki berjerli sohbet köşeleri, masalardaki çiçekleriyle Fransız havalı, sımsıcak bir mekân. Menüsünde günlük çıkan çorba, yemek makarna çeşitlerinin yanı sıra başta Bej müdavimlerinin adını duyduğu anda yemek için koşup geleceği Panzanella olmak üzere salatalar, makarnalar, dürüm, pita ve tost çeşitleriyle sandviçler var. Tatlılarda ise karamelli kabak tatlısı dışında günlük olarak değişen kek ve pastalar var. Limonlu ve çikolatalı kek favoriler arasında. Bej Karaköy’ün mekânını paylaştığı Kağıthane’ye ait bir tasarım dükkanı. Kağıthane gerçek anlamda da Bej Karaköy’ün kardeş dükkânı.
Lal Dedeoğlu’nun kardeşine ait bu dükkânda, İstanbul temalı kağıt, takı, mekân aksesuarı ve tekstile yansıtılmış tasarımlar var. Her birine ayrı bayılsak da’Türk yavrularına mektep defteri’ gönlümüzü ayrıca bir fetheden tasarım oldu. Tasarımcıların hepsi Türk tasarımcılara ait ve Türk malından üretiliyor. Bir şeyler yedikten veya içtikten sonra da Kağıthane’ye uğrayıp tasarım ürünlerinde keyfini çıkartabilirsiniz.
FRANSIZ GEÇİDİ
Fransız gemicileriyle Türk ve Rus tüccarları tüccarları buluşturmak için inşa edilen Fransız Geçidi 1860 yılında inşa edilir. O dönemde Galata sur içinin bu bölgesinde Fransız tüccarlarının evlerinin ve işyerlerinin bulunduğunu ve her Çarşamba günü bu çevrede Pazar kurulduğunu düşünecek olursak ismininin neden Fransız Geçidi olduğunu daha iyi anlarız. Kıyıya çıkarılan malların Fransızlar tarafında teslim alınıp, yerlerine taşınmasından evvel bir bakıma bir depo görevi görüyormuş bu geçit. Osmanlı başkentine ve imparatorluğun öteki iskelelerine Fransız tüccarların hakim oluşu yine aynı döneme rastlar, Fransa’nın limanlardaki hakimiyeti Marsilya Ticaret Odası’nın bu noktaya dikkatini
çekecek ve Fransız Devleti’nden bu konuda kurallar koymasını isteyecek kadar güçlüdür.
Fransız Geçidi aradan geçen bunca yılın yıpratıcı etkileri sonunda harap olmuştu; yenilenmesi ve değişen mimari anlayışa uygun olarak yeniden işlev kazandırılması gerekiyordu. Neoklasik mimarinin şehrimizdeki erken örneklerinden biri olan yapı, yükselen yol ve zeminde meydana gelen oturmalar nedeniyle Rıhtım Caddesi’nin yaklaşık yüzelli santimetre altında kalmış sık sık sahip değiştirmesinin getirdiği bakımsızlık ve kötü kullanım nedeniyle kısmen terk edilmiş ve köhneleşmiş bir haldeydi 1970’li yılların sonuna kadar.
Uzun bir bürokratik süreç ve yapılan mimari restorasyon hazırlıklarını sonunda, 1992 yılında söküm işlemlerine başlanarak zemin takviyesine geçilmiş, yapının bu yeniden yapımı sırasında bir yıl süresince otuz beş metre derinliğe kadar inen 112 adet betonarme kazık çakılmıştı.
KARABATAK
Karaköy deyince ilk akla gelenler arasında hiç kuşkusuz Karabatak yer alıyor. Adını bir kuştan alan ve bir Julius Meinl işletmesi olan Karabatak’ın her yerinde Julius’in meşhur silüetine rastlıyorsunuz. Kahve çuvallarının ve çiçeklerin dekorasyona katkısı büyük. Parizyen ve vintage objelerle renklendirilen dekorasyonda 80’lerde çocuk olanlar kendilerinden bir şeyler bulabilirler.
Hem alkollü hem alkolsüz kahve bulabileceğiniz mekân, eskiden kitabınızı alıp okuyabileceğiniz bir yerken şuan yer bulamayacağınız bir yer haline geldi. Pasta ve kahveleriyle diğer Karaköy mekânlarından sıyrılan ve herkesin görmesi gereken bir yer.
KARAKÖY GÜLLÜOĞLU
Ticaretin, bankacılığın merkezi olan Karaköy, 1949’dan beri baklavanın da merkezi haline getiren Karaköy Güllüoğlu, bu semtin hareketli yaşamı içinde farklı bir renk, farklı bir tat, aynı zamanda da semt dokusunun bir parçası haline gelmiş en güzel noktası. 5 kuşaktır yaşayan efsane tat olarak bilinen ve Türk mutfağının vazgeçilmez lezzeti baklava denilince akla gelen ilk isim olan ve bu eşsiz lezzeti geçmişten günümüze ilk günkü tadıyla sunan Karaköy Güllüoğlu hikayesi; Güllü Ailesi, 1800’lü yıllardan beri baklavacılık ile uğraşıyor.
Ailede baklavacılığa ilk başlayan kişinin, Gaziantep’te “Güllü Çelebi” diye anılan Hacı Mehmed Güllü olduğu biliniyor. Gaziantep’te tatlıcılık mesleğine giren Güllü Çelebi, meslekte ilerleyebilmek için tatlıcılıkta en ileri bölgeler olan Halep ve Şam’a gitti ve altı ay kalıp baklavacılığın inceliklerini öğrenmiş. Gaziantep’e dönünce de bir baklava tezgâhı kurmuş. Güllü Çelebi’nin vefatından sonra oğlu Hacı Mahmud Güllü, baba mesleğini sürdürdü ve oklava ile tek tek açılan ince yufkadan baklava yapımını başlatmış. Hacı Mahmud Güllü’nün dört oğlu da baklavacı olarak yetişince, Güllü Ailesi’nde baklavacılık bir gelenek halini almış. O günden bugüne baklavanın İstanbul’daki ilk adresi olarak Karaköy Güllüoğlu gösteriliyor.
KARAKÖY İSKELESİ
Şehir hatları vapurlarının çalışmaya başladığı yıllardan beri var olan Karaköy İskelesi, günümüze kadar farklı şekillerde gelmiş. Karaköy’e yaptırılan iskelelerden birinin yan yattığı, birinin de yandığı ifade edilirken, en son 21 Kasım 2008 tarihinde sulara gömülen iskele, 1984 yılında hizmete girmişti. Yüzyılın başından beri kullanılan eski iskelenin yerine, Haliç Tersanesi’nde inşa edilen ve kalın zincirlerle hem Köprü’ye, hem de baş tarafından dibe oturtulan beton bloklara tespit edilen yenisiyle, 2 Ekim 1936 tarihinde değiştirildi. O yıllarda; “Avrupa’da bile emsaline nadir tesadüf olunan, her türlü konfor ve tekemmülata haiz, yepyeni ve modern bir deniz istasyonu” olarak lanse edilmişti.
Alt katı vapurlara ayrılmıştı. Üst katında ise İdare’nin enspektörlük binaları bulunmaktaydı. Sol tarafı Haydarpaşa, sağ tarafı ise Kadıköy vapurlarının yanaşması için ayrılmıştı. Taşıyıcı dubalarının iyice eskimesi üzerine, 1958’de kullanıma kapatıldı ve bir süre sonra da çürüyen dubaları su alarak, iskele yan yattı. Vapurlar, geçici olarak Köprü üzerindeki Adalar iskelesinden kalkmaya başladılar. 18 Aralık 1958’de batık iskele Haliç Tersanesi’ne çekildi. Birkaç ay içinde alelacele yenisi yaptırıldı. Bu kez köprüye dik olarak değil, Karaköy Rıhtımı’na dik olarak (günümüzde kullanılan şekliyle), Kefeli Han’ın önüne sabitlendi. Bu yeni iskele de, 1 Mart 1966 günü, iki Sovyet tankerinin liman ağzında çarpışmaları sonucunda denize dökülen mazotun alev alması ile yanına bağlamış olan “Kadıköy” vapuruyla birlikte yanarak hizmet dışı kaldı. Hızlı bir şekilde onarılarak 16 Mart 1966’da yeniden hizmete girdi. Yenilenen iskele, yüzer duba şeklinde çelik konstrüksiyondan inşa edilmişti. 8 Ekim 1984’de ise, bugün de kullanılmakta olan yenisi hizmete girdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2008 yılında batan iskelenin yerine her gün yüz binlerce kişinin kullandığı Karaköy İskelesine en ucuz maliyetle yüzer bir duba yerleştirmeyi yeğlemişti. Geçici bir süre için yerine yenisi inşa edilinceye kadar konulan bu duba geçici değil 2014 yılında halen en şekilsiz ve ne yazık ki Karaköy rıhtımına yakışmayacak bir halde İstanbul halkına hizmet etmektedir.
TARİHİ KARAKÖY BALIKÇISI
Karaköy’de 100 yıllık bir hanın tepesinden İstanbul’u izlemek… Tarihi Karaköy Balıkçısı Grifin, Karaköy’de 100 yıllık tarihi barındıran bir mekan. Bu yüzyıllık mekanda, eşsiz lezzetler eşliğinde, sizleri 2500 sene öncesinden bu güne bir yolculuğa davet ediyor. 1923’ten beri Grifin Han’ın girişinde hizmet veren, İstanbul’un en eski balık lokantalarından Tarihi Karaköy Balıkçısı, 100 yıllık Grifin Han’ın en üst katında Tarihi Karaköy Balıkçısı Grifin olarak haftanın her günü akşamları da hizmet veriyor.
Namı sınırları aşan Tarihi Karaköy Balıkçısı Grifin The New York Times’ dan, Herald Tribune’e Japon televizyonlarından Alman Medyasına kadar bir çok yabancı basında övgü haberleri ile yer almış olan Grifin,Topkapı Sarayı’ndan Kız Kulesi ve Selimiye’ye; Aya Sofya’dan Patrikhane’ye kadar İstanbul’un her rengini bir arada sunan bu nefes kesici manzaraya karşı, ünü dünyaya yayılmış gurme lezzetlerle dolu. Hakan Özkaraman aynı zamanda hanın sahibi ve burada bir de rulman dükkanı var. Karaköy’e bir kez daha gelmek için en özel bahanelerden biri olmayı hak eden bir yer burası.
ÇİÇEK İŞLERİ
Çiçek İşleri, Karaköy mağazasını açmadan önce Moda’da zaten bir süredir var olan bir mağaza. Yani bu ikinci şubeyle hem işleri hem de koleksiyonlarını sığdırdıkları alanı biraz daha büyütmüş oldular. Mağazada tekstilden, kesme tahtalarına, yastıklardan kokulu mumlara, tabaklardan, yan sehpa ve çiçeklere ve daha bir çok kategoriye uzanan ürünü bulmak mümkün. Bu mağazada kendi marangoz atölyelerinde kendi üretimleri yer alıyor. Ürünler, kendi fikirleri, kendi ürünleri,kendi beğenileri olunca son derece ortaya keyifli detaylar ve harika tasarım ürünler çıkmış ortaya.
Belli aralıklar ile değişen ürünler sayesinde de mağaza sürekli kendini yenileyip ilgi odağı olmayı başarıyor. Bazı ürünlerin devamı yapılmıyor, bazıları ise tekrarlanıyor. Mağazaya girip bir şey almadan çıkmanıza imkan yok çünkü hem fiyatları makul hem de birbirinden orijinal tasarım ürünler mevcut. Herkesin mutlaka kendine göre bir şeyler bulacağı bu mağaza kısa zamanda “Karaköy’ün çiçeği” haline gelmiş desek yanılmış olmayız.
İLMİSİMYA
Atölye İlmisimya her geçen gün değişen ve gelişen Karaköy’ü kafe, bar ve eğlence merkezi olmasının ötesinde, bir kültür alanı olarak da algılayan Atölye İlmisimya; bu kültür alanına şehirli bir vizyon ile, katılımcılara gündelik hayatlarının rutinlerini aksatabildikleri, yaşamlarına artı değer katacak ve ufuklarını genişletecekleri saatler sunarak katkıda bulunmayı sunuyor.
Bunun için, Karaköy Akçe Sokak 6/a’da yer alan ve rafine bir kültür paylaşım alanı olarak tanımladıkları stüdyolarında, talebe bağlı tasarlanan özel atölyelerinin dışında, yelpazesi geniş, özenle hazırlanmış, tüm duyulara hitap etmeyi hedefleyen, keyifi ve öğrenmeyi bir arada sunan, fotoğraf, yeme-içme kültürü, müzik, dekorasyon, edebiyat, tarih gibi konularda atölye ve seminerler tasarlayıp katılımcıların beğenisine sunan harika fikirlerle dolu Atölye İlmisimya keşfedilmeye değer.
MAHALO
Hawaii dilinde ‘teşekkür’, ‘minnet’ duygularını ifade eden Mahalo, yüksek tavanlı, dekorasyonu huzurlu ve renkli, masalarda succulent’lerin olduğu, kitaplığında sanat ve kahve kitapları bulunan bir mekân. Kafe’nin sahibi olan Kardelen Hanım’ın her müşteriyle tek tek ilgilenmesi, kahve çeşitlerini ve tatlıları anlatması da Mahalo’yu yoğun talep nedeniyle fabrikasyona dönen kahvecilerden ayıran en önemli fark. Burada her şey taze olarak Mahalo Coffee Shop’un kendi mutfağında hazırlanıyor. Coffee Shop’larda tam zamanlı bir pasta şefinin bulunması çok alışıldık bir durum değil. Mahalo’da MSA mezunu tecrübeli bir pasta şefi var mutfakta.
Günlük çıkan keklerden kırmızı erikli kek, balkabaklı cheesecake ya da armutlu keke denk gelebilirsiniz. Kahvaltı için yoğurt ya da süt ile tüketebileceğiniz şekersiz granola da yine şefin elinden çıkıyor. Chocolate Chip Cookie ve un kullanılmadan sadece badem ile yapılan Kokoleka keki ise menünün sabit kalemlerinden. Kahve kokusuna bir de mutfaktan çıkan taptaze keklerin kokusu da buraya aç gelmemenizi tavsiye ediyoruz.
Yazın tadını çıkarabileceğiniz mekanlardan biri.