Röportaj | Sayat Uşaklıgil

Sayat Uşaklıgil: “Resimlerimde amacım absürd birlikteliklerle insanları şaşırtmak, zamansal gelgitler yaratmak…”

Sayat Uşaklıgil çok uzun zamandır takip ettiğim, her yeni resim serisiyle sanatseverleri şaşırtmayı başaran bir sanatçı. Sizlerle de tanıştırmak, son çalışmalarını paylaşmak istedim…

 

Son çalışmalarınızın hikâyesini aktarabilir misiniz?

Son dönem çalışmalarımda geçmiş zamana ait kadın figürlerine yer veriyorum. Kendi zamanlarındaki estetik anlayışlarını günümüzün dünyasıyla, eski kitap illüstrasyonları estetiğinde birleştirdim. Bir çeşit kolaj mantığı uyguluyorum resimlerimde.  Mekânsal ve zamansal zıtlıkları, birbirleriyle alakasız formları uyum içerisinde sunmaya çalışıyorum. Kendi zamanlarında donup kalmış figürleri devinim halindeki sonsuz evren içinde zamanlar üstü bir boyuta taşımak istiyorum. Bundaki amacım absürd birlikteliklerle insanları şaşırtmak, zamansal gelgitler yaratmak.

 

 

Genelde konularınız ve ilham kaynaklarınız neler?

İlham kaynaklarımı 50’li ve 60’lı yılların çizgi roman ve sinema afişlerinin estetiği oluşturmakta.Eski olanı severim. Eskinin yaşanmışlığını, estetik anlayışını, müziğini, sinemasını.Tüm bunları resim yapma aracı olarak kullanıyorum. Form ve estetik bakımdan hoşuma giden şeyleri kurguluyorum resimlerimde.

 

Eserlerinizdeki değişim ve gelişimi sizin gözünüzden aktarmanızı rica etsem…

Ben her zaman bir ressamın çalışmalarında değişiklik yapması gerektiğine inanırım. Ressam her defasında eserleriyle izleyiciyi şaşırtmalı ve yeni dünyalarsunmalı. Bu değişim ressamın beslendiği kaynaklarla, hayata bakış açısıyla ve sanatında risk almasıyla tamamen doğrudan orantılı. Resimlerimde her zaman figür ön plandaydı. Zaman içerisinde bu figürleri kolaj mantığıyla sinema afişlerinin önünde kullandım. Yeni resimlerimdeki kurguyu eski kitap kapağı illüstrasyonları tadında, grafik öğeleri de dâhil ederek oluşturmaktayım. Aslındaresimlerim kendi içinde birbirine bağlantılı şekilde değişiyor.

                      

 

Malzeme konu ilişkisi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Malzeme aktarmak istediğiniz konu için bir araçtır. Malzeme eğer yapacağınız işin önüne geçiyorsa orada bir tehlike var demektir. Başyapıtlar sanki sanatçısı tarafından yapılmamış gibi durur. İzleyiciyi malzemeyi tamamen unutturup kendi gerçekliğiyle baş başa bırakır. Sanki kendisi yaşayan bir varlıktır. DaVinci’nin Mona Lisa’sı, Rembrandt’ın Gece Devriyesi, Michelangelo’nun Davud’u Piccaso’nun Guernica’sı gibi… Ama malzemeye ve tekniğe hakim olmak da sanatsal ifadenin gücünü arttırır ve çok önemlidir.

 

Sanatçı size göre kimdir? Sanatçının özgünlüğü nasıl oluşur?

Sanatçı özgür, farklı düşünen ve yaşadığı çağa tanıklık ederken kendi perspektifiyle onu yorumlayandır.  Bence sanatçının özgünlüğü içe bakışıyla ve kendini tanımasıyla oluşur. Sanat piyasasındaki moda yönelimlere kulak asmayıp, kendi inançları doğrultusunda sanatına devam ederse özgünlüğü yakalayacaktır. Tabii ki bu güçlü bir irade ve tavrında inat etmesiyle gerçekleşir.

 

Sanatın toplumca içselleştirilebilmesi için sanatçının yapabileceği bir şeyler var mı?

Bence sanatın toplumca içselleştirilebilmesi sanatçıdan çok müzelerin ve kurumların görevi. Müze kültürünün yaygınlaştırılması, eğitim sisteminin içine daha çok dâhil edilmesi ve toplumsal ihtiyaç haline getirilmesi lazım.  Bu sorun ülkemizdeki eğitim sisteminde resim ve müzik gibi derslerin ikinci plana atılmasıyla başlıyor. Küçük yaşlardan itibaren müze gezen çocukların ister istemez sanat hakkında bir bilgisi ve estetik gözünün oluştuğu kesin. Sanatçının burada yapabileceği en iyi şey üretime odaklanmaktır.

 

 

Beğendiğiniz ve takip ettiğiniz sanatçılar kimler?

En sevdiğim sanatçıların başında İspanyol ressam Diego Velazquez gelir. Arnold Bocklin’e de ayrıca hayranlığım vardır. Sanat tarihi benim için bıkmadan, dönüp dönüp baktığım, beni besleyen kaynaklardan biridir.  Günümüzde ise Alman sanatçı Neo Rauch ve hiperrealizmi en son noktasına taşıyan Gottfried Helnwein’nin eserleri ilgimi çekiyor.

 

Size verilmiş en etkili profesyonel nasihat neydi,  kim vermişti?

En etkili nasihatimi 1994 yılında Louvre Müzesi’nin Rubens Salonu’ nda almıştım.Rubens’in bana “çok çalışman lazım, çok..’’ dediğini hatırlıyorum.

 

 

Mutluluğun sanatla nasıl bir ilişkisi var sizce?

Sanat mutluluktan çok acıya yakındır çoğu zaman. Ancak bazı sanat eserleri izleyiciye mutluluk verebilir.  Eserini yaratma kısmının zorluklarını ise ancak sanatçı bilir.  Sanatçının kendi sanatını oluşturması, ustalaşması ve özgün dilini oluşturması zaman isteyen ve sancılı bir dönemdir. Sanatındaki bazı teknik problemleri aşmak veya eserleriyle ilgili olumlu tepkiler almak sanatçıyı mutlu edebilir. Ne var ki bazı sanatçıların ürünleri yaşadıkları acı olaylardan, toplumsal veya kişisel travmalardan doğar. Bu açıdan mutlulukla sanat bazen birbirine zıt düşebilirler.

 

Son çalışmalarınızın izleyici ile buluşması sırasında neler gözlemlediniz?

Çok hızlı bir çağ yaşamaktayız. Her şeyin çok çabuk tüketildiği günümüzde, resim karşısında insanları durdurup dikkatlerini çekmek oldukça zorlaştı.  Ancak izleyici sizi samimiyet, inat ve devamlılık karşısında dikkate alıyor. Bu açıdan son çalışmalarımla ilgili gayet olumlu geri dönüşler aldım. Bu da beni oldukça memnun etti.

 

Röportaj: Ayşe Gülay Hakyemez