Motto Tasarım | Odun Design

Motto Tasarım  Odun Design

Doğanın ilkelliğinden gücünü alan ve hayallerinden beslenen bir tasarımcı; EZGİ KÖROĞLU Aniden yön değiştiren bir kariyerin doğal,duygusal ve özgün bir hikayesi… Doğa aşığı,meraklı,özgür,enerjik ve aşkla üretmeyi seven bir tasarımcı;Odun Design’ın yaratıcısı Ezgi Köroğlu, tamamen doğal malzemelerden elde edilen, hiçbir kimyasal madde kullanılmadan üretilen  el yapımı özgün tasarımlarını  anlattı. Zeytin ağacının gövdesinden elde edilen fincanlar, tabaklar ve mumluklar, tek tek elle yontulup saf zeytin yağında bekletiliyor. Bakır kulplar, ham, eskitilmiş ve kalaylanmış olarak, elle şekillendirilip hazırlanıyor. Köroğlu’nun şimdilerde en büyük heyecanı ise  doğanın konforunu ODUN Design Mobilya ile birleştiriyor olması.Yeni tasarımlar,yeni hayaller ve yeni heyecanlar.Yeniden anlıyorum ki sahip olabileceğimiz en gerçek pusula, hayallerimiz!

Sanırım hikayemizi özetleyen en iyi cümleyi de Mary Oliver söylemiş,

‘’Bir gün sonunda ne yapman gerektiğini anladın, ve başladın.’’

 

  • Biraz kendinizden bahseder misiniz ?

 

İstanbul Bilgi Üniversitesi işletme bölümünden mezun olduktan sonra Milano’ya gidip IED Milano’da moda tasarım ve tekstil mastırı yapan, Floransa’da bir dönem yaşayıp İstanbul’a dönüp ODUN design markasını yaratan ve üretimi için de sürekli İstanbul’a gelip giden bir product, furniture tasarımcısıyım. Ben kendime, yerleşik bir yerim olmadığı için Globetrotter Designer demeyi seçtim.

  

  • Odun Design’ın yolculuğu nasıl başladı,nasıl karar  verdiniz kendi markanızı yaratmaya ?

 

Moda ve tekstil eğitimim sırasında aslında moda ile kendimi ifade edemediğimi fark ettim. Milano moda haftasında bir Ferre defilesiydi, o on dakikalık şov, öncesi ve sonrası, kısacası o dünyada kendimi ve oradakileri de tükenmiş hissettim. İstanbul’a dönüp kendi koleksiyonumu hazırlarken de sorgulamaya devam ettim. O sıralarda kendi özel zevkim için gittiğim marangozda yaptırdığım zeytin ağacından tasarımlarım bana ilham verdi. Yani odun… Yani doğa… ve aniden bir yükseliş başladı. Ürettim ve sonrası, markalaşma süreci geldi ve ben seyahatlerime devam ettim.

 

  • Tasarımlarınızın yapım sürecinden bahsedecek olursak…

Benim tasarım konusunda kendimi disipline edebilmem mümkün değil! Çok fazla meraklıyım bu yüzden de çok dağılıyorum. Dolayısıyla yapım süreci çok dağınık! Ustalar arasında mekik dokuyorum. Üretim aşamasında ustanın tepesinde bir saat duruyorsam, geri kalanımı saatlerce sokak sokak dolaşıp bir fikir yakalayıp diğer ustanın yanı başında oluyorum. 

 

 

 

  • Peki,hayatınızda sizi besleyen en büyük şey nedir ?

 

Merak ve sürekli bir yerlere gideceğim düşüncesi… Neresi olduğu önemli değil! Bağlılığımın olmadığını hissedip, hayaller kurduğum an merakım artıyor. Bu yaratıcılığım için yarattığım bir şey.

 

 

 

  • Yakın zamanda yenilikler var mı Odun Design’da ?

ODUN design mobilya tasarlıyor artık. Çok yeni henüz! Yürüyen keçi görünümünde, tamamen el işçiliği olan dolap tasarımımı ARCHİVE Galata’ya koyduk. Doğanın konforu kadar ve yine doğanın işlevselliği kadar yani doğanın o ilkel halinde tasarımı yaşatmak amacı olan mobilyalar ODUN design’ın yeniliklerinden.

 

  • Peki,sizin  özellikle aşık olduğunuz  tasarımınız hangisi ?

 

Hiç kuşkusuz ODUN design zeytin ağacı kadehlerim! O kadar yaşanmış, eski ve Tanrısal bir hikayesi var ki… Zeytin ağacının dalını sadece oyarak, kadehin en ilkel şeklini vererek, içine en eski içecek olan şarabı doldurmak, zeytin ağacının kokusunda şarabı koklamak ve yudumlamak… Uçuran bir hikaye, anlatamam…

 

  • Sizce Türkiye tasarımda hangi noktada ?

Tasarımda var olmaya çalışma noktasındayız. Tasarım farkındalığı yüksek fakat asla özgün değil! Türkiye’de ki tasarımda hala hayal kurmak eksik, var olanın devamı makbul. Salone Del Mobile ya da Maison Object’de olay neyse o noktada tasarım olmalı düşüncesiyle tasarlamak, hiçbir bir farkındalık sağlamıyor. Demek ki burada tasarımda amaç, bir farklılık yaratmaktan çok, süregelenin içinde var olamaya çalışmak. Göçebe bir millet Türkler. Bunun verdiği bir kültür var sanatın olmadığı. Tek amaç, kafayı sokabilecek bir ev, gerisi önemli değil! Yani bu ne demek mimari yok demek! Sanat yok demek! Bir duvarı sıvalamamak, bir ağacı oymamak, hiçbir şey yontmamak sanatsız bir toplum yarattı. Estetik yok! Şimdi tabi ki estetik algımız gelişti, gelişiyor fakat bu sefer özgünlük hiçe sayılıyor. Modern, basic tasarım çok önde. Bu çok yavan! Oysa dünyadaki bu sıkıcı tasarım trendini yıkacak, çılldırtacak bir enerjimiz var. Biraz uçmalı… Bakır tepsi ya da bir nakış görünce ‘bu hiç modern değil’ diye burun kıvırmamalı. Var olandan alacak çok malzeme, yaratacak bir çok hikaye, kuracak bir dolu hayallerimiz var. Eksik olan bu!

 

  • Ve son olarak motto’nuz …

Doğanın ilkelliğinde yaşa ve hayallerinin üstünde gezin.

 

 

 

 

 

Meral Uyanık Koca