Bast Sanat | KRANK Art Gallery
KRANK ART GALLERY; “Sanatı anlaşılabilir ve ulaşılabilir kılmayı bir nebze başardığımız anda art obje alıcısı sayısının da zaman içinde artacağına inanıyoruz.”
İstanbul Pera’da Tomtom Mahallesi’nde yer alan KRANK Art Gallery, çağdaş sanatın anlatılabilir ve anlaşılabilir olduğunu geniş kitlelere ulaştırmak misyonuyla yola çıkmış. Web Sitelerinin açılış sayfasında birçok sanatçının kıymetli vecizelerine yer vermişler, okumanızı öneririm..
Krank Art Gallery oluşturduğu her yeni sergi ile farklı bir kavramı çağdaş sanat aracılığıyla tartışmaya açıyor. Sanatın bütünleştirici ve insanlığı sağaltıcı gücünü görünür kılmak üzere çalışmalarına devam edeceği sözünü veren galerinin kurucuları Ayşe Uner Kutlu ve Sibel Erdamar ile konuştuk.
Galerinizin kuruluş öyküsünü anlatabilir misiniz?
Sibel Erdamar: Benim asıl mesleğim anestezi doktorluğu ve aktif olarak da 15 senedir yapıyorum aslında. Ancak sanata olan ilgim ve yurtiçi yurtdışı aldığım kısa süreli sanat eğitimlerinin ardından Işık Üniversitesinde yaptığım sanat kuramı ve sanat eleştirmenliği yüksek lisansı sürecinde bu işi yapmak istediğime karar verdim. Ayşe ile çocuklarımızın aynı okulda okumaları vesilesi ile tanıştık. Onun da aynı işi yapmak istemesi benim için itici bir güç oldu.
Ayşe Uner Kutlu: Ben de Güzel Sanatlar mezunuyum ve galericilik hep yapmak istediğim bir iş oldu aslında. Sibel ile tanışmak ve şu anda galerimizin olduğu bu mekanı bulmak işleyişi hızlandırdı. Çocuklarımızın da okulunun bulunduğu bu mahalle, İstanbul’un sanatsal ve tarihsel içeriğini koruyarak gün geçtikçe gelişen bir yeri. Bu dokunun içinde bir sanat galerisi olarak bulunmak büyük bir ayrıcalık.
Sanat tarihi içerisinde galerilerin konumunu izlediğimizde, sanatın gelişimi ve sanat akımlarının tarihteki yerini almasında bu mekanların birinci derecede rol aldıklarını görüyoruz. Bir galerinin en önemli misyonunun dönemin ortak beğenisine uyan, satılabilir işlerin sergilenmesi yerine, yeni ve dönemin çağdaş sanat akımlarının başarılı sanatçılarını temsil ederek, onların kendilerini ve sanatlarını anlatabilmelerine imkan tanımak olduğunu düşünüyoruz. Sanatın bu dönemde toplumların sosyolojik, bilimsel ve teknolojik gelişimini izlemesi kaçınılmaz. Bizim de öncelikli hedefimiz sanatın geldiği bu noktayı olabildiğince fazla insana ulaştırarak sanatın tarihsel akışına katkıda bulunmak.
Güncel ve gelecek sergiler/satıştaki eserler hakkında bilgi verir misiniz?
İlk sergimizi Ali Akay küratörlüğünde Rus asıllı sanatçı Vadim Fishikn’in solo sergisi ile gerçekleştirdik. Vadim Fishkin fotoğrafları, sesli ışık projeksiyonları, interaktif enstalasyonları ile sürekli bilim ve sanat arasındaki ilişkiyi irdeleyen bir sanatçı. Bilim, bireysel tecrübe, arzu ve hayal gücü arasındaki ilişkiyi incelediği eserlerinde teknolojik gelişmeleri şiirsel üslubunun bir aracı olarak kullanıyor. Üç kez Venedik Bienali’ne ve bir kez de İstanbul Bienali’ne katılımıyla dikkat çeken sanatçının galerimizde beş ayrı eseri sergilendi. Bu eserlerin ikisi video enstalasyonlarıydı. Kullandığı kompleks teknoloji ve ortaya çıkan eserlerindeki minimalliğin ağır basmasıyla, izleyiciye çok farklı bir tecrübe yaşattı. Çağdaş sanatın bugün geldiği noktada Fishkin bizlere teknolojinin işlevselliğinin çok ötesinde estetiğini de deneyimleme fırsatını sundu.
İlk sergimizde Vadim Fishkin’in sanat ve teknolojinin buluştuğu noktada ışık ve ışık yansımalarının gizemine odaklandıktan sonra bu kez de ikinci sergimizde yine Ali Akay küratörlüğünde Brezilyalı sanatçı Camila Rocha’nın doğayı sanatla ilişkisi üzerinden sorgulayan bulmacasını mekanımıza taşıdık.
Bitki ve bitki yaşamının kavramsallaştırılmasına odaklanan Camila Rocha’nın çalışmalarının odak noktasını özel üretim bitkiler oluşturuyor.
Sanatçımız galeri mekanının içinde kendi ekolojik çevresini yaratırken bu çevrenin üreyip çoğalma biçimini sorguluyor. Bu sorgulama sürecinde bitkilerin gelişim sürecinden bir şov sahneye koyuyor galeri duvarlarının içinde Camila Rocha.
İstanbul Modern Müzesi’nde halen devam etmekte olan “Yok Olmadan” sergisi kapsamında “Sefatoryum” adlı mekana özgü yerleştirme yapıtını gerçekleştiren Rocha, müze duvarlarının içinde dev bitki enstalasyonları ile bir oyun alanı yaratırken bizim sergimize özel ürettiği eserlerinde de izleyiciyi yeni bitki türlerinin oluşumunun yaratım sürecine davet ediyor. Biri diğerine benzemeyen ve aşina olduğumuz hiç bir bitkiyi referans olarak almadığı, rengarenk tohum çizimleri galerimizin duvarlarını süslerken üç boyutlu dev enstalasyonları ve tavanda kendine özgü bir ritimle sallanan mobiliyle şovunu tamamlıyor Rocha.
Çalıştığınız sanatçılar hakkındaki kriterleriniz nelerdir?
Günümüz sanatçıları kendilerini ifadede çok farklı medyalar kullanıyorlar. Bu noktada, kullandıkları farklı teknik ve araçlarla sanatın en büyük gücü olan görünmeyeni görünür kılmak başarısını elinde tutan sanatçılarla çalışacağız. Bu konudaki en büyük yardımı bir sene boyunca sergilerimizin küratörlüğünü yapacak olan Ali Akay’dan alıyor olacağız.
Sanat ve sanatçı tanımlarınızı almak isteriz..
Sanat, özünde yeni bir mekan açma edimi ve bize açtığı bu yeni mekanda varoluşumuzu sorgulama imkanı tanıyor. Sanatçılar ise yaşadığımız dünyanın bir sahne olduğunu ve bizlerin de birer oyuncu olduğunu farkedebilen ve bu sahneyi dışardan gözlemlemeyi başaran, bu gözlem sırasında da göremediklerimizi görerek onları bizim için görünür kılan kişiler.
Türk sanat izleyicisi ve art obje alıcısı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Galerimizi açmadan önce kendi aramızda yaptığımız sohbetlerde sanat ve yaşamın içiçeliği ve sanatın günlük hayatın çok önemli bir parçası olmasına rağmen İstanbul’un bu yoğun temposunda yaşayan büyük bir kesimin ne kadar uzak kaldığını irdeledik hep. Sanat, sanat profesyonelleri ve belirli bir alıcı kitlesinin hakim olduğu ulaşılamaz bir alan olarak varlığını sürdürüyor. Bunda önemli bir sebep de galerilerin büyük bir çoğunluğunun, sokaktan uzak, sadece bilenin ziyaret edebileceği mekanlar olarak konumlanması. Bu yüzden de galerimizin hep sokağa bakan, ilgisini çeken herkesin rahatlıkla sadece izleyici olarak da girebileceği bir konumda olmasını istedik. Tomtom Gardens binası bize bunu sağladı.
Sanatın toplumun genelinden bu kadar uzak durmasının bir sebebi de özellikle çağdaş sanatın ilk bakışta anlaşılabilirliğinin zorluğu. Bunu da aktif birşekilde işimizin başında durarak, sergilediğimiz eserlerin kavramsal boyutunu, yapılış süreçlerini ve sanatçı bilgilerini izleyiciye aktararak ve bu sayede onun işlerle duygusal bağ kurabilmesini sağlayarak aşacağımıza inanıyoruz. Zaman içerisinde çağdaş sanatın doğru okunduğu takdirde günümüz insanının kendini tanıması ve anlaması aşamasında ne kadar önemli bir araç olduğunu geniş kitlelere duyurabileceğimizi düşünüyoruz.
Sanatı anlaşılabilir ve ulaşılabilir kılmayı bir nebze başardığımız anda art obje alıcısı sayısının da zaman içinde artacağına inanıyoruz.
Sanatseverlere eser alımlarında nasıl önerilerde bulunuyorsunuz?
Koleksiyonerler sanat eseri alma alışkanlıklarını ve ritüellerini kendi çizgileri doğrultusunda oluşturmuş bulunuyorlar zaten. Biz sanat eseri alımına yeni başlayanlar için önerilerde bulunabiliriz.
İlk alımlar evimizde sergilemek amaçlı olur genelde. Sanat eserini sergileme biçiminizi kurallara oturtmaktan ziyade onunla nasıl bir duygusal ve entellektüel bağ kurduğunuz önemlidir.
Uykudan önce baktığınız duvarda, çalışma masanızda yorulup da başınızı kaldırdığınızda göz hizanızda, evinizin en rahat koltuğunda günün yorgunluğunu atmak için içkinizi yudumlarken tam karşınızda duran bu eser, günlük sorunlar içinde boğulduğunuz anda sizi gerçeğe işin aslına götürerek hayatla başa çıkmanıza yardımcı olur bir anlamda..
Aldığınız eserin fiyat aralığı ya da sanatçısının popülaritesinden daha önemlisi ve çok daha keyiflisi o sanatçıyı okumak, kariyerini incelemek ve sanatçının kendini ifade biçimiyle sanat yapma biçimini kendinize yakın hissetmektir. Bunun tadını bir kez aldıktan sonra sanat eseri almak sıradan bir alışveriş olmaktan çıkıp sizin duygusal ve entellektüel gelişiminizin bir parçası haline gelir.
Ve böylesine keyifli ve özellikli bir alışverişin internet ortamı veya belirli bir rekabete dayalı müzayede ortamında yapılmasından ziyade farklı galeriler gezerek, eseri yerinde tecrübe ederek ve sanatçısı hakkkında bilgi alarak bir anlamda bu alışverişi sindirerek, zamana yayarak yapmak en güzeli bizce.
Röportaj: Ayşe Gülay Hakyemez