AYKUT GEZERSU
1976 doğumlu,Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık bölümü mezunu, İç MimarAykut Gezersu…
Aykut Bey 2 senedir oturduğu evi almadan evvel bir buçuk sene boyunca doğru evi bulmak için çok yer gezdiğini belirtiyor ve ‘’Her evin bir hikayesi olduğuna ve bu evin kesinlikle beni beklediğine inanıyorum.’’diyor.16 yıl boyunca depo olarak kullanılmış olan bu evin tamamen harap halde olmasına rağmen buranın ışığına,enerjisine karşı koyamadığını belirtmeden de geçemiyor.Aykut Bey olabildiğince orijinal detaylara dokunmadan,ev’in dokusuna,ruhuna uygun son derece zevkli ve huzurlu bir yaşam alanı oluşturmuş.
Kendini bildi bileli Cihangir de yaşadığını,başka bir yerde yaşamayı düşünmediğini söylüyor ve ekliyor ‘’Benim için en önemli unsur bir evin aydınlık olması ve size huzur vermesidir…’’
İç Mimar Aykut Bey, bu evde öne çıkan ana unsurun akşamları olduğunun altını çiziyor.Kendine has ve özgün aydınlatmalar ile evin her alanı farklı bir kimliğe büründüğünü dile getiriyor aynı zamanda.
Evin parkeleri ve çiniler orijinal olarak bırakılmış.Ancak kısa süre önce yapılan tek değişiklik salondaki parkelerin farklılaştırılması olmuş.Zamanında duvarlardaki sıvayı sökünce binanın taşıyıcı tuğla duvarı ortaya çıkmış ve bu haliyle muhafaza edilmiş.Duvarlarda ki asılı olan resimler Salih Acar’a,heykeller ise Mehmet Şeker Şenyer’e ait.
Yemek odasının eski hali ise bir ahşap duvar ile kapalıymış, evi daha aydınlık ve ferah hale getirmek amacıyla duvar yıkılmış. Aynı zamanda bu oda dan balkona açılan bir kapı ile hiçte ufak olmayan yaklaşık 7,5 metre uzunluğunda ince uzun bir alan söz konusu. Balkon, Aykut Bey’in yatak odasına kadar uzandığından,dekoratif ağaçlar ile ortasından ikiye bölünerek değerlendirilmiş.
Yatak odası ise ayna detayı ile olduğundan daha büyük ve ferah bir hale getirilmiş. Aynı zamanda yatağın özel bir tasarım olduğu ve duvardaki tablo’nun Aliye Arslan’a ait olduğunu da belirtiyor Aykut Bey.
Ev’in her alanında olduğu gibi banyo da ufak ama olabildiğince kullanışlı tasarlanmış.Duvarlar Marmara mermeri ile kaplanmış ve kırmızı – siyah kontrastı ile de oldukça şık bir kombinasyon oluşturulmuş.
Evin her köşesi,her detayı özenilerek ve ayrı ayrı düşünülerek tasarlanmış.Bizce on altı yıl boyunca depo olarak kullanılan bu ev, yıllar sonra Aykut Bey ile yollarının kesişmesi sonucunda yeniden hayata dönmüş…
Nilşah Ağaoğlu
Peyzaj mimarı ve tasarımcı Nilşah Ağaoğlun’un yaşayan evi…
Geçtiğimiz sayıdan hatırlayacağınız gibi Balkon sefası’nın sahibi Nilşah Ağaoğlu’nun Cihangirdeki evine konuk olduk bu ay.
Neden Cihangir diye sorduğumuzda ‘’Oldum olası Cihangiri hep sevmişimdir. Yaşam enerjisini,sakinliğini ve RUHUNU ‘’diyor. Yakın zamanda hayallerini gerçekleştirmiş ve Balkon Sefası’nı hayata geçirmişti.Şimdilerde ise ev’inden çok orada zaman harcadığını ve artık neredeyse ev’in tüm eşyalarını dükkanına taşıdığını belirtmeden geçemiyor.
Eski Cihangir evinin merdivenlerini çıkıyoruz ve kocaman bir kapı bizi karşılıyor ilk olarak. İçeri girdiğimizde ev’in ruhu size bir şeyler anlatmak istermişcesine kendine çekiyor.Girişteki dikiş makinesi anneannesine ait,üzerinde duran aksesuarlar da dedesine ve yine aile fertlerine ait anılarla dolu…
Oturma odasına girdiğimizde bizi kocaman ahşap bir konsol karşılıyor. Duvarlarda yine dede’den kalma eşyalar ve bazı antika aksesuarlar var. Hepsinin bir hikayesi,bir ruhu var adeta. BU HİKAYELERİN ‘DEVAM ETMEK’ İÇİN BİR ANAHTAR OLDUĞUNU SÖYLÜYOR…
Ev’in elbette en özel yeri yatak odasına geçtiğimizde ise Nilşah Hanım’ın zevkiyle dekore edilmiş bu ufacık oda sanki bir Vintage mağaza gibi bizi içene çekiyor.Yine her bir eşyanın hikayesiyle dolu bir yaşam alanına dönüşmüş.Koyu duvarlar tezatlık yaratsa da kullanılan pastel detaylar ile oldukça sakin ve huzur dolu bir oda haline gelmiş.
Nilşah Hanım evi ilk aldığında harap halde olduğunu belirtiyor ve ekliyor ‘’ Çok fazla müdahale etmeden olabildiğince evin kendi ruhuyla bütünleşerek bir yaşam alanı haline getirdim.’’diyor.