kütüphane

Her Eve Lazım Kütüphaneler

Okumanın ne kadar temel ve önemli bir alışkanlık olduğunun, az çok, herkes farkındadır. Buna rağmen milletçe  kitapla ve kütüphane ile yakın bağlar kurmayı başardığımız söylenemez. Bu durumu, Türkiye’de bir yılda satışa sunulan kitap miktarından da, rahatlıkla anlayabiliyoruz. Çoğunluk için olmasa da, neyse ki, en azından bazılarımız için okuma müthiş bir tutkudur, bir aşktır oysa ki. Mutlaka her yaştan insanın okuyarak keşfedebileceği farklı dünyalar, ufkunu ve hayal dünyasını genişletebileceği i eserler vardır.

Evlerimizin boyutları ne olursa olsun, gelecek kuşaklara iyi bir eğitim ve okuma alışkanlığı bırakmak isteyen herkesin evinin bir bölümünde kitaplara ait bir köşe olmalıdır. Groucho Marx: “Televizyonu çok eğitici buluyorum. Ne zaman biri televizyonu açsa odama gider kitap okurum.” Derken bu gerçekliğin altını çizmek istemiştir. Evlerimizde yer alan kütüphaneler sadece fonksiyonlarıyla değil, tasarımlarıyla da hayatımızda önemli bir yer tutarlar. Biz de bu yazıda ağırlıklı olarak kütüphaneleri dekoratif yanlarıyla mercek altına alacağız.

Kütüphane kullanmayı tercih edenler için ilk akla gelmesi gereken, mobilya seçimindeki ahşap vurgusu. Çünkü aynı ham maddeden geldikleri için mi bilinmez ama kitaplarla arası en iyi dekorasyon unsuru özünde ahşaptır. Parke tercihinden rafların rengine, varsa çalışma masasının modelinden, okuma koltuklarının tarzına kadar bir çok yan faktör, kütüphane seçiminde göz önünde bulundurulmalıdır. Mobilyada ahşap ağırlıklı bir tarz benimsendiyse, gerek aksesuar seçimlerinde gerekse de duvar boyalarında  pastel tonlar kullanılmalıdır. Böylece göz yormayan ve odaklanmayı kolaylaştıran bir ortam yaratılmalıdır. Mekanınız dar veya küçükse, karanlık olmaması için daha açık renklerdeki mobilyaları tercih edebilirsiniz.  Kütüphanenizi salonunuzun bir köşesinde oluşturacaksanız ve salondaki genel hâkimiyet açık renklerdeyse, kütüphanenizi akça ağaç, krem eskitme veya daha modernize görünüme büründürecek krem veya beyaz lake olarak tercih edebilirsiniz.

Bir kütüphane kurarken, üzerinde özenle durulması gereken konulardan biri de  aydınlatma konusudur. Özellikle okuma kalitesiyle, ortamın aydınlatmasının doğrudan bağlantılı olması nedeniyle mekana loş bir ambiyans verecek aydınlatma seçimlerinden kaçınılmalıdır. Fonksiyonellik burada birinci tercih sebebi olmalıdır. Tasarımdan bağımsız olarak, kütüphane aydınlatmasında, göz yormayan soft ışıklar tercih edilmelidir. Tavan avizesinin yanında, çalışma masanızda veya okuma koltuğunuzun yanına konumlandırılacak bir abajur, daha konsantre bir şekilde okuma yapmanıza yardımcı olacaktır.

Bunun yanı sıra, mümkünse tavandan direkt aydınlatma seçenekleri size okuma seanslarınızda büyük kolaylık sağlayacaktır. Ayrıca kitaplık rafları arasında yerleştirilecek ufak led ışıklar ışığın yetersiz kalabileceği kör noktalarda aradığınızı bulmakta işinizi oldukça kolaylaştıracaktır.

Kütüphaneniz aynı zamanda hem dinlenme hem de çalışma bölümünüz ise, bu alanların sizi boğmaması, rahatlatıcı bir atmosfere sahip olması gerekir. Bunun için de illa ki büyük metrekareler ayrılmalı diye düşünmeyin.

Evinizde kullanılmayan alanlarınızı yaratıcı fikirlerinizle keyifli ve sevimli okuma köşelerine dönüştürebilirsiniz. Böylece hayalinizdeki kitap okuma alanını en ekonomik bir biçimde gerçekleştirebilirsiniz, tek yapmanız gereken biraz hayal gücünüzü devreye sokmak. Kütüphaneniniz yerleştirdiğiniz mekan, eğer  2 kolon arasında kalan alan içeriyorsa ve de size ekstradan bir alan sunuyorsa, minder ve yastıklar kullanarak burayı kitap okuma alanı için ayırabilirsiniz.

Diyelim ki bağımsız bir alanınız yok, o zaman yatak odalarınızda pencere önünde okuma köşesi ve kitap saklama alanı yaratmanız da mümkün.

Hatta oturmak için yapacağınız yerlerin altına saklama bölümleri veya çekmeceler yaparak köşenizi daha da kullanışlı yapabilirsiniz

Eğer mutfağınız güneş alıyorsa, altı saklama ünitesi üstü ise bank biçimindeki okuma köşesi, hem yemek yaparken arkadaşlarınızın gelip oturarak sizinle sohbet edebilmesini sağlayan çok pratik bir alternatif oluşturacaktır. Eğer Mekânda odak noktası olarak bir şömine mevcutsa, kütüphanenizi bu köşede konumlandırmalısınız. Şömine yanlarına konulan koltuklar ile büyük bir bütünlük sağlayacak olan kütüphane vazgeçilmez dinlenme alanına dönüşebilir.

Merdivenli bir eve sahipseniz ve kütüphane için fazla alanınız yoksa merdiven altı ölü bölümler kütüphane dizaynları için biçilmiş kaftan olacaktır.

Birçok insan için içinde yüzlerce kitabın yer aldığı bir kütüphane bakmak dahi kendini iyi hissetmek için yeterlidir. Ev dekorasyonuna değer katan ve içindeki farklı tarzlardaki kitaplarla birlikte kütüphanenin de mekana kişisel bir etki katmasını sağlayan kütüphaneler, kişinin okuma zevkinin de artmasını sağlayacaktır. Evde uzun zamandır dolaplarda saklanan ve tozla kaplanmaktan da başka bir işe yaramayan kitapları kütüphaneye yerleştirerek ve hoş bir görsellik vaat edecek şekilde düzenleyerek beğeni toplayan algı objesi de yaratabilirsiniz.

Evde özel bir kütüphaneye sahip olmak rahatlık, mahremiyet ve okuma zevki için gerekli olabilecek tüm özellikleri barındırdığından büyük bir şans olsa gerek. Sabah uyandığınızda bir iki adım sonrasında kendi zevkinize göre oluşturduğunuz bir kütüphaneye girebilmek düşüncesi bile insanı neşelendirmeye yetiyor.

Gülen Yalçınkaya Özelçi

Chalet Zermatt Peak

Zermatt Peak dağ evi 5 yıldızlı Zermatt’ın kalbinde konumlanmış lüks bir otel. Köye ve ikonik Matterhorn’a bakan şahane bir manzarası var. Dünyanın kayak deyince ilk akla gelen ve en çok gidilmek istenen lokasyonlarından birinde yer alıyor.

Ailece geçirilecek bir kayak tatili için bu muhteşem evlerden birini kiralamak eşsiz bir fırsat. Ödüllü bir personel kalitesiyle bu otel konaklaması hayatınızın tatili olarak hatırlanacak. Heyecan arayanlar ve spor meraklıları için Zermatt’ın 4 dinamik ve eşsiz güzellikte kayak alanı her seviyeden kayak ve snowboard sporu yapanlar için uygun.

Dağın zirve ve tepelerinde dünyaca ünlü beş yıldızlı fine-dining  restoranlar var. Sınırsız kar keyfi, 360km’lik pistleri ile Zermatt sizi tam anlamıyla bir kış masalına çağırıyor.

Otelin iç mimarisi 5 yıldız kalitesine uyacak şekilde tasarlanmış. En yüksek kalitede natürel materyaller, işçilik, sıcak renkler ve büyüleyici doğa iç içe. Dağda yorucu bir günün ardından yine bir tasarım harikası olan wellness spa‘da rahatlayabilir veya buhar banyosuna girebilirsiniz.

 

LEGOLAND OTEL MALEZYA 

Legoland Malezya Resort, bir su parkı, Legoland parkı, ve oteli aynı lokasyonda bir araya getiriyor. İdeal bir aile tatili destinasyonu. Baktığınız her yerde Lego’dan oluşan bir eğlence dünyası göreceksiniz. 

Kaydıraklar, gösteriler, maceralı aksiyon oyunları, eğitici eğlenceler ve günlük çeşitli gezilerle dolu etkinlikler mevcut. Yapacak o kadar çok şey var ki bir gün asla yeterli değil. Muhteşem ejderhalı girişe geldiğiniz andan itibaren, interaktif Lego karakterler, temalı oyun alanları karşınıza çıkıyor. Burası çocuklar için tam bir cennet.

Otelde bulunduğunuz sürece içeride ve dışarıda baktığınız her yerde Lego göreceksiniz. Çocuklar ayrıca yüzme havuzu, temalı asansörler, patlayan oyuncak kutuları ve ejderhalar ile adeta büyülenecekler. Otelin dışında da nefes kesici bir park manzaralı oturma alanı bulunuyor.

Otelde odalarda farklı temalar hakim. Korsan, aksiyon ve kraliyet seçebileceğiniz konseptler arasında. 249 odada da yer alan bu popüler Lego serilerinden seçim yapabileceksiniz. Odalarda iki ayrı uyuma alanı, bir yetişkinler için kral yatak ve üç çocuğa kadar çıkabilen kendi televizyonlarının da bulunduğu ekstra  bölüm bulunuyor. Tam bir çocuk cenneti.

Otel Les Airelles

Hotel Les Airelles Courchevel sınırları zorlayan konfor, olağanüstü doğa, zengin ekipmanı ile 37 oda ve 14 süit ile hizmet veriyor. Lobi dekorasyonu, kütüphane, şömine ve sıcak ambiyansı burayı eşsiz bir masal diyarına dönüştürmüş.

Dışarıdan içeri girdiğinizde sımsıcak bir ortam sizi bekliyor. Barda nadir bulunan özel yapım likörler servis ediliyor. Les Airelles’te kayak sporu için gereken tüm detaylar mevcut. Kayak öğretmeni, odası ve teknisyeni her an yardıma hazır. Çocukları rahatça emanet edebileceğiniz profesyoneller sürekli, görev başında. Her şey geniş pistlerde gerçek bir kayak keyfi yaşamak üzere tasarlanmış.

Michelin yıldızına sahip usta şef Pierre Gagnaire yetenekli takımı ile birlikte geleneksel burjuva mutfağını, yaratıcılığı ile süslüyor.

Kendinizi geçen yüzyılın ihtişamlı mimari atmosferinin içinde bulacağınız bu görkemli otelde, ziyaretçilerin otel içindeki konforu için her şey düşünülmüş. Kapalı havuz alanı kendinizi karın soğuğundan yorulmuş hissettiğiniz anlarda imdadınıza yetişiyor. Aynı şekilde üstün hizmet kalitesi ile odanızdan çıkmak istemeyeceğiniz anlar yaratmayı başarıyorlar.

Otelde çocuklar ile yapılan etkinliklerde başrolleri üstlenen Lorelei ve Jeff adında iki maskot var. Ultra modern bir oyun salonu, dev ekran sinema ve çocuklar için daha birçok etkinlik ve aktivite gerçekleşiyor. Les Airelles’te kaldıkları süre boyunca sanki Noel baba’nın dünyasında gibi hissedecekler.

Özel günlerde otel tasarımcılar, şefler ve tüm personel beraber unutulmaz temalı partiler düzenliyor. Alplerin ormanları içerisinde bir mücevher gibi duran Les Airelles  dünyanın en büyük kayak alanında ailece unutulmaz bir zaman geçirmeyi her özelliğiyle mümkün kılıyor.

Disneyland Hotel

Lüks bir masal Paris’te sizi bekliyor. Parkın girişinden kısa bir mesafe sonra Viktorya döneminden esinlenen en kaliteli Disney hizmeti sunan görkemli otel karşınıza çıkıyor. Bu otelin konuğuysanız belirli günlerde Disneyland Park’ta ekstra 2 sihirli saat geçirebilirsiniz. Otel 5 yıldız kalite ve hizmet sunuyor. Bu yüzden büyüklere de cazip.

Çocukların otelde unutulmaz zamanlar yaşaması tabii ki kaçınılmaz. Parkla yanyana olan bu masal diyarında, onları ayrıca içeride de oyun merkezi, çok çeşitli Mickey Mouse ve Disney karakterlerinin ürünleri bulabilecekleri bir butik bekliyor. Kahvaltıda merhaba demek için yanınıza Goofy, Minnie, Daisy veya Donald amcanın gelmesi an meselesi.

Daha küçük çocuklarınızı da rahatlıkla bırakacağınız Fantasia temalı Minnie Club rahatça güveneceğiniz yaş gruplarına yönelik aktivitelerle dolu güvenli ve neşeli bir ortam vaadediyor. Kısacası burası tam bir harikalar diyarı.

Otelde standart odalar, temalı şato odaları ve süitler mevcut. Avrupa’nın karanlık havalarından binayı ve yaşatacağı büyülü ortamı rahatça ayrıştırabilmek adına bu görkemli bina pembeye boyatılmış. Otel birbirine köprülerle bağlanmış 3 ana yapıdan oluşuyor. Normalin aksine çatıları ise kırmızı değil koyu pembe olarak tasarlanmış. Tam bir masal atmosferi yakalanmış.

Standart odalarda pastel tonlar hakim. Temalı odalarda da karakterlere ait süsleme ve baskılı ürünler görebilirsiniz. Aktivitelerle dolu bu otel Disneyland gezinizi tamamlayacak kaçınılmaz bir seçenek. Disneyland’ta geçireceğiniz keyifli günlerin yanında hoş bir konaklama deneyimi de elde etmek istiyorsanız bu ilginç oteli şiddetle tavsiye ediyoruz.

Treehotel

Treehotel, 8-10 adet odası ile Harads bölgesi etrafındaki ormanlık alanda kurulmuş. Şu anda 6 adet ağaç odası hizmet veriyor. Bunlar 2010, 2011 ve 2013 yıllarında önemli İskandinav mimarlar tarafından dizayn edilmiş.

Yakın zamanda komplekste 5 ağaç odaya ilave olarak 2 sauna binası 12 kişiye hizmet etmek üzere yüzyıllık çamların arasında inşa edilmiş.

Odaların büyüklüğü 15 ve 30 metrekare arasında değişiyor. En büyük oda 4 kişiye kadar konuk ağırlayabiliyor. Kullanılan tüm malzemeler ve sistem çevre dostu. Her oda minimal ve modern.

Treehotel, Lule River’ın olağanüstü manzarasına karşı uzun çam ormanlarının içinde yer alıyor. Burada 4 mevsimin de büyüsünü yaşayabilirsiniz. 3 tane oda yerden 4-6 metre yükseklikte. Rampa, köprü ya da elektrikli merdiven ile ulaşılıyor. Her oda özgün sadece mimari değil, mobilya, aydınlatma ve kumaşlar da özel yapım.

Huzuru, macerayı ve hızı  seviyorsanız burada dört mevsimin keyfini çıkaracaksınız. Işıl ışıl parlayan karda sihirli kuzey ışıklarıyla birleşen sakin kış geceleri veya yazı karşılayan yeşilliklerde yalınayak gezmenin huzuru, at veya bisiklet keyfi sizi bekliyor..

Çocuklarınız büyüdüyse ve onlarla farklı keşiflerin tadını çıkarmak istiyorsanız doğru yerdesiniz. Taze ve temiz bahar havalarında balık tutup nehir kıyısında vakit geçirebilirsiniz. Otelin websitesinde mevsime göre inceleyebileceğiniz sınırsız aktivite önerileri mevcut. Doğayla birlikte estetik tasarımın da keyfinizi artırması garantilenmiş.

dfot

 

Yakın tarihimizden hüzün dolu bir hikayenin sessiz ve görkemli başrol oyuncusu…

Büyükada’nın Manastır Tepesi’nde yer alan Rum Yetimhanesi, 1898-1899 yılları arasında  Fransızlar  tarafından otel olarak inşa edilmiştir o dönem için, Avrupa’nın bilinen en büyük ahşap binası olarak kabul edilmekte idi. Aynı zamanda dünyanın ilk çok katlı ahşap yapısı olma özelliğini de taşır. Mimarı, dönemin önemli mimarlarından Alexandre Vallaury’dir.

Ünlü mimar, bu yapıyı tasarlarken yerel dokuya ve kültüre uygun mimari unsurları öne çıkarmış ve coğrafyanın geleneksel yapı malzemesi olan ahşaba projede özel olarak yer vermiştir. Başlangıçta Güney Fransa’dakilere benzere bir casino-hotel olarak kullanılması öngörülmüştü. Ne var ki casino-hotel anlayışı Osmanlı yönetiminin örf ve adetlerine ters düştüğü için gerekli izin alınamamış ve  bina satışa çıkarılmış. Bunun üzerine yarım kalmış haliyle Balıklı Rum yetimhanesinin kullanımı için dönemin en zengin Rum ailelerinden olan Andreas Syngros Vakfı tarafından 15 bin Osmanlı lirası karşılığında satın alınmıştır. Diğer zengin bir Rum ailesi olan Zarifis’lerin ve Abdülhamit’in de katkıları ile bina, Balıklı Rum hastanesinde barınan kimsesiz Rum çocuklarına hizmet vermesi için Rum patrikhanesinin himayesine verilmiştir. Bina, 21 Mayıs 1903’te Sultan Abdülhamit’in ve dönemin Patriki 3. İoakim’in de hazır bulunduğu bir törenle yetimhane olarak hizmete açılmıştır.

206 odadan, büyük bir mutfaktan, görkemli bir kütüphaneden meydana gelen kurum, 15 kişilik personelle idare ediliyordu. Yatakhanelerin yanı sıra ilkokul ve çeşitli meslek okulları da içinde barındıran bir eğitim kampüsüydü aslında. İlkokulda 3 Rum, 2 Türk öğretmen ders veriyordu.

Kimsesiz çocuklar ilkokulu bitirdikten sonra, aynı bina içerisinde  yer alan sanat okuluna da gidebiliyor; burada da piyasada kendisine bir iş bulacak şekilde çeşitli meslekler öğreniyordu.Yetimhane, 21 Nisan 1964’te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kapatılmıştır. O tarihte yetimhanede barınan ve eğitim gören çocuklar Büyükada’nın Aghios Nikolaos kilisesine nakil edilmiştir.

Büyükada’daki Rum Yetimhanesi, kapatıldığı 1964 yılından sonra kaderine terk edildi. Uzun yıllar bakımsız kalan binanın büyük ahşap çatısı, bakımsızlık yüzünden büyük ölçüde çökmüş, camları kırılmış, ahşap zeminlerde ise aşağı katlara doğru göçmeler oluşmuştur. Tapusu yıllar sonra tekrar Patrikhane’ye devredilen yetimhanenin tekrar koruma ve renuvasyona alındığı dışında pek de fazla bilgi yok elimizde.

 

Büyükada Rum Yetimhanesinin bilene teknik özellikleri de şöyle özetlenebilir; ahşap karkas sistemde inşa edilmiş yapı, yan bölümlerinde 6, diğer cephelerde ise 5 katlı olarak  tasarlanmış. Binanın içindeki etkiliyeici detaylara rağmen dış cephe mimarisinde olabildiğince sade bir tarz benimsenmiş. Birbiri üzerine tekrarlanan çıkmalar ile cephelere hareketlilik getirilmeye çalışılmış. Tiyatro salonundaki iç mekân ahşap süslemedeki abartılı  detaylara karşılık, diğer iç mekânlarda yalın bir mimari hakim.

Büyükada’nın tepesine bakıldığında hemen göze çarpan Büyükada Rum Yetimhanesi bahçesinde önceleri idare binası olarak inşa edilen, daha sonraları ise ilkokul olarak kullanılan ek bir bina mevcut.

 

Bir zamanlar içerisinde çocuk kahkahalarının eksik olmadığı bu yapının yatak odaları, derslikleri, yemekhane ve tiyatro salonu aradan geçen zaman içerisinde malesef yıllara teslim olmuş. Öğrencilerin yıllar önce duvarlara yazdığı yazıları gördüğünde ise insanın gözleri doluyor. Yapının içine girer girmez bugünkü okullarda bile bulunmayan, devasa bir tiyatro salonuyla karşılaşıyor ziyaretçiler, burası insanın gerçeklik duygusunu zorlayacak derecede güzel ve bir o kadar da yalnız. Muhteşem bir dekoru veya özenle hazırlanmış bir film setini hatırlatan duvarlar hem büyük bir gurur, hem de bir o kadar keskin bir küskünlükle selamlıyor bizleri. Bu terkedilmişliğe ve sahipsizliğe sessiz çığlıklar yükseliyor sanki duvarlardan.

 

Ziya TACİR

14 Şubat 1968 de İstanbul’da doğdu.

Ortaokul ve liseyi İstanbul’da bitirdikten sonra 1984 yılında girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi işletme Mühendisliği bölümünden 1988 yılında mezun oldu.

Sonrasında Saint Mary’s College of California Üniversitesi’ nde İş İdaresi Yüksek Lisans – MBA derecesi aldı.

1991 yılından günümüze kadar, aile iştirakleri olan şirketlerde üst düzey yönetici olarak çalışma hayatına devam etmektedir. Evli ve tek çocuk sahibidir.

Fotoğraf hayatına 1999 yılında başlamıştır. İlerleyen yıllarda mimari fotoğraf çekimlerinde yoğunlaşmıştır. Mimari açıdan önemli yapıların iç ve dış mekanları, günümüz metropollerinin sunduğu manzaralar, sanayi ve üretim tesislerinin sunduğu görüntüler en önemli ilgi alanıdır.

Solo Sergileri

2013 Rum Yetimhanesi, MERKUR Sanat Galerisi 2011 Bomonti, MERKUR Sanat Galerisi

Grup Sergileri

2013 Abu Dhabi Art, Artists’ Waves

2013 8. Contemporary Istanbul, MERKUR Sanat Galerisi 2013 Inside, MERKUR Sanat Galerisi

2012 7. Contemporary Istanbul, MERKUR Sanat Galerisi 2011 6.Contemporary Istanbul, MERKUR Sanat Galerisi