hikaye

dfot

 

Etro’nun hikayesi, puslu ve dağınık renklerle aydınlanmış uzak bir adadan başlar. Beyaz rengin kırılması, bibirinden zengin tonları kabartma motifler ve desenlerle Etro ürünlerinde buluşturuyor.

Narin Paisley nakışları, renk tonlarıyla ahenkle dans ediyor.Griler görkemli ve buzlu tonlarda. Aralara katılan bej, bize sıcaklık hissi katıyor. Etro’da yaz enerjik motifleri ile geliyor.

Egzotik akşamlar yeni ve şık bir görünüm kazanıyor. Afrika, Hindistan ve Paris izleri birleşiyor. Pastel tonlar, net figürlerle birleşip zengin bir uyum yakalanıyor.

 

dfot

 

Yakın tarihimizden hüzün dolu bir hikayenin sessiz ve görkemli başrol oyuncusu…

Büyükada’nın Manastır Tepesi’nde yer alan Rum Yetimhanesi, 1898-1899 yılları arasında  Fransızlar  tarafından otel olarak inşa edilmiştir o dönem için, Avrupa’nın bilinen en büyük ahşap binası olarak kabul edilmekte idi. Aynı zamanda dünyanın ilk çok katlı ahşap yapısı olma özelliğini de taşır. Mimarı, dönemin önemli mimarlarından Alexandre Vallaury’dir.

Ünlü mimar, bu yapıyı tasarlarken yerel dokuya ve kültüre uygun mimari unsurları öne çıkarmış ve coğrafyanın geleneksel yapı malzemesi olan ahşaba projede özel olarak yer vermiştir. Başlangıçta Güney Fransa’dakilere benzere bir casino-hotel olarak kullanılması öngörülmüştü. Ne var ki casino-hotel anlayışı Osmanlı yönetiminin örf ve adetlerine ters düştüğü için gerekli izin alınamamış ve  bina satışa çıkarılmış. Bunun üzerine yarım kalmış haliyle Balıklı Rum yetimhanesinin kullanımı için dönemin en zengin Rum ailelerinden olan Andreas Syngros Vakfı tarafından 15 bin Osmanlı lirası karşılığında satın alınmıştır. Diğer zengin bir Rum ailesi olan Zarifis’lerin ve Abdülhamit’in de katkıları ile bina, Balıklı Rum hastanesinde barınan kimsesiz Rum çocuklarına hizmet vermesi için Rum patrikhanesinin himayesine verilmiştir. Bina, 21 Mayıs 1903’te Sultan Abdülhamit’in ve dönemin Patriki 3. İoakim’in de hazır bulunduğu bir törenle yetimhane olarak hizmete açılmıştır.

206 odadan, büyük bir mutfaktan, görkemli bir kütüphaneden meydana gelen kurum, 15 kişilik personelle idare ediliyordu. Yatakhanelerin yanı sıra ilkokul ve çeşitli meslek okulları da içinde barındıran bir eğitim kampüsüydü aslında. İlkokulda 3 Rum, 2 Türk öğretmen ders veriyordu.

Kimsesiz çocuklar ilkokulu bitirdikten sonra, aynı bina içerisinde  yer alan sanat okuluna da gidebiliyor; burada da piyasada kendisine bir iş bulacak şekilde çeşitli meslekler öğreniyordu.Yetimhane, 21 Nisan 1964’te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kapatılmıştır. O tarihte yetimhanede barınan ve eğitim gören çocuklar Büyükada’nın Aghios Nikolaos kilisesine nakil edilmiştir.

Büyükada’daki Rum Yetimhanesi, kapatıldığı 1964 yılından sonra kaderine terk edildi. Uzun yıllar bakımsız kalan binanın büyük ahşap çatısı, bakımsızlık yüzünden büyük ölçüde çökmüş, camları kırılmış, ahşap zeminlerde ise aşağı katlara doğru göçmeler oluşmuştur. Tapusu yıllar sonra tekrar Patrikhane’ye devredilen yetimhanenin tekrar koruma ve renuvasyona alındığı dışında pek de fazla bilgi yok elimizde.

 

Büyükada Rum Yetimhanesinin bilene teknik özellikleri de şöyle özetlenebilir; ahşap karkas sistemde inşa edilmiş yapı, yan bölümlerinde 6, diğer cephelerde ise 5 katlı olarak  tasarlanmış. Binanın içindeki etkiliyeici detaylara rağmen dış cephe mimarisinde olabildiğince sade bir tarz benimsenmiş. Birbiri üzerine tekrarlanan çıkmalar ile cephelere hareketlilik getirilmeye çalışılmış. Tiyatro salonundaki iç mekân ahşap süslemedeki abartılı  detaylara karşılık, diğer iç mekânlarda yalın bir mimari hakim.

Büyükada’nın tepesine bakıldığında hemen göze çarpan Büyükada Rum Yetimhanesi bahçesinde önceleri idare binası olarak inşa edilen, daha sonraları ise ilkokul olarak kullanılan ek bir bina mevcut.

 

Bir zamanlar içerisinde çocuk kahkahalarının eksik olmadığı bu yapının yatak odaları, derslikleri, yemekhane ve tiyatro salonu aradan geçen zaman içerisinde malesef yıllara teslim olmuş. Öğrencilerin yıllar önce duvarlara yazdığı yazıları gördüğünde ise insanın gözleri doluyor. Yapının içine girer girmez bugünkü okullarda bile bulunmayan, devasa bir tiyatro salonuyla karşılaşıyor ziyaretçiler, burası insanın gerçeklik duygusunu zorlayacak derecede güzel ve bir o kadar da yalnız. Muhteşem bir dekoru veya özenle hazırlanmış bir film setini hatırlatan duvarlar hem büyük bir gurur, hem de bir o kadar keskin bir küskünlükle selamlıyor bizleri. Bu terkedilmişliğe ve sahipsizliğe sessiz çığlıklar yükseliyor sanki duvarlardan.

 

Ziya TACİR

14 Şubat 1968 de İstanbul’da doğdu.

Ortaokul ve liseyi İstanbul’da bitirdikten sonra 1984 yılında girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi işletme Mühendisliği bölümünden 1988 yılında mezun oldu.

Sonrasında Saint Mary’s College of California Üniversitesi’ nde İş İdaresi Yüksek Lisans – MBA derecesi aldı.

1991 yılından günümüze kadar, aile iştirakleri olan şirketlerde üst düzey yönetici olarak çalışma hayatına devam etmektedir. Evli ve tek çocuk sahibidir.

Fotoğraf hayatına 1999 yılında başlamıştır. İlerleyen yıllarda mimari fotoğraf çekimlerinde yoğunlaşmıştır. Mimari açıdan önemli yapıların iç ve dış mekanları, günümüz metropollerinin sunduğu manzaralar, sanayi ve üretim tesislerinin sunduğu görüntüler en önemli ilgi alanıdır.

Solo Sergileri

2013 Rum Yetimhanesi, MERKUR Sanat Galerisi 2011 Bomonti, MERKUR Sanat Galerisi

Grup Sergileri

2013 Abu Dhabi Art, Artists’ Waves

2013 8. Contemporary Istanbul, MERKUR Sanat Galerisi 2013 Inside, MERKUR Sanat Galerisi

2012 7. Contemporary Istanbul, MERKUR Sanat Galerisi 2011 6.Contemporary Istanbul, MERKUR Sanat Galerisi

dfot

 

PENNY BLOOMS&BEANS

Çiçeklerle dolu bir tasarım hikayesi…

Motto Tasarım bu ay çiçeklerle dolu,kahve kokulu,yaratıcı fikirlerin yeni adresi  Penny Blooms&Beans’e konuk oldu. Penny’nin sahibi Ayça Paksoy ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik ve Ayça Hanım ile beraber,Bast Home okuyucularına özel bir tasarım hazırladık.

Penny Blooms&Beans herhangi bir günde hemen hemen hepimize keyif veren çiçekleri; canlı form ve renkleriyle, kahveyi; çekici ve davetkar aromasıyla sunuyor. Penny’de sizi şiirsel çiçekler ve kahve keyfiyle hayata dokunduğunuzu hissedeceğiniz bir atmosfer karşılıyor…

 

‘’Penny’de çiçeklerin de bir ruhu yansıtması gerektiği inancıyla canlı form ve renklerin öne çıktığı her tasarımın bir diğerinden farklılaştığı aranjmanlar hazırlamaya özen gösteriyoruz. Bunu başarmak için her mevsimin kendi renk ve dokularını yansıtan çiçekleri bilinçli olarak yaratılmış düzensizlik temasıyla birleştiriyor, farklı mekan ve zevklere uygun şekilde sunuyoruz.’’ Ayça Paksoy Sözen.

 

 

 

 

 

  • Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Yurt dışında ve Türkiye’de lisans ve yuksek lisans eğitimi aldım. Türkiye’nin önde gelen ve sektörlerinde bölgesel lider olan grup şirketlerinde 10 yıl sureyle Stratejik Planlama ve Başkanlık Ofisi Diş İlişkiler görevlerini yürüttüm. Bu görevlerim sırasında kendimden bir şeyler katarak hayata geçirdiğim işlerin beni ne kadar mutlu ettiğini ve dolayısıyla da basarili olduğumu tecrübe etme şansım oldu.

Çiçek tasarlamak ise kendi düğün hazırlıklarımız sırasında tanıştığım bir kavramdı. Bunu ne kadar büyük bir keyifle hatta tutkuyla yaptığımı fark ettim ve bu farkındalığı hayata geçirmek için çiçek tasarımını profesyonel olarak yapmaya karar verdim. ‘Flower School New York’ta profesyonel çiçek tasarımı okudum. Ve sonrasında konsept bir çiçek evi olarak Penny’yi İstanbul’da açtım.

 

 

  • Günümüzde bu tür konsept mağazalar ufak ufak çoğalmaya başladı ancak hem atölye hem de kafe hizmeti verme özelliğine sahip olması elbette sizi diğer butik çiçek mağazalarından ayırıyor…Bu konsept fikri nasıl bir araya geldi,hikayesini bizle paylaşır mısınız?

 

Çiçek tasarım evlerinde yaşadığım tecrübeye baktığımda özellikle yurt dışında bu ortamlarda uzun zaman kalıp etrafı incelerken, tasarımı yapanları izlemeyi ne kadar sevdiğimi fark ettim ve bunu yaparken benim için bir başka keyif olan kahvenin bu gecen zamana iyi bir partner olabileceğine karar verdim. Ve Penny Atölye’de bu iki kavramı bir araya getirdim. Bu konsepti periyodik çıkan dergiler/magazinler, çiçek tasarımı üzerine kitaplardan oluşturduğumuz ufak kütüphanemizle birleştirdik. Kahve ile güne başlamak üniversite eğitimim sırasında yerleşen bir keyifti. Buna hiçbir zaman ara vermedim…

Seyahatte bile olsam günün ilk kahvesi benim için hep çok önemli oldu. Bu keyfi bir rituele dönüştürdüm geçen zamanda. Sonra Flower School NY’ta aldigim eğitim sırasında Counter Culture’in coffee Cupping kurslarına katildim. ‘espresso bar’ konseptini çiçek atölyesi ile birlikte tasarladım. O dönemde okuduğum bir kitap 18. yüzyılda oluşan kahve evleri konsepti hakkında detaylı bilgi içeriyordu. ‘Penny’ ismiyle ve kavramıyla o kitapta tanıştım. İkinci bir isim düşünmedim. Böylece 2012 yılında ‘Penny’ markası doğmuş oldu.

 

 

  • Etrafım bu kadar güzel,rengarenk ve farklı çiçeklerle çevriliyken merak ediyorum,nerelerden getirtiyorsunuz bu özel çiçekleri?

 

Penny’ye tüm kesme çiçekleri Hollanda, Venezuella, Ecuador ve Türkiye’nin farklı yerlerinden seçilerek geliyor ve müşterilerin nasıl bir aranjman istediği belirlendikten sonra yine içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu çok farklı ülke pazarlarından sıra dışı vazolarla eşleştirilerek hazırlanıyor.

 

 

 

  • Tasarımlarınızı yaparken müşterilerle nasıl bir yol izliyorsunuz?

 

Tasarımların müşterinin tercih ve tarzını yansıtması gerektiği bilinciyle yola çıkan Penny’de aranje edilen tüm tasarımlar hem müşteriyi dinleyerek yaratılabiliyor hem de daha önce tasarlanmış aranjmanlar arasından secim yapılabiliyor.

 

 

 

  • Peki,bizlere çiçek tasarımında birkaç ip ucu verecek olursanız…

 

Çiçeklerin uzun omurlu olması, tazeliğini koruyabilmesi için alındıkları noktadan atölyeye gelene kadar ki bakımları ve bize ulaştıktan sonraki kesim ve bakim teknikleri kritik önem taşıyor. Çiçekler için kullanılan su ve vitaminden çiçeklerin muhafaza edildikleri serinlik derecesine kadar tüm süreçler çiçeğin ömründe ve dolayısıyla tazelik ve güzelliğinde büyük önem taşıyor. Tasarım açısından ise gideceği mekan veya ortamdaki prezansı önemli. Tasarımların sadece belli bir tarzı yansıtması değil, göndericisinin veya alıcısının tarzını ve tercihlerini yansıtması da çok büyük hassasiyetle yönettiğimiz bir konu.Gönderilen çiçek tasarımı gittiği adresin bir parçası olmalı. Bazen tek başına öne çıkarken, bazen de ortamdaki dengeyi yakalayabilmesi önemli. Bunu başarabilmenin en kritik noktası müşterilerimizi dinlemek. Biz Penny’de tasarımda kullanılan çiçeklerimizi bu bilinçle seçiyor ve aranje ediyoruz.

 

 

  • Sizce Türkiye’de çiçek pazarı  geçtiğimiz yıllara nazaran günümüzde nasıl bir yerde ?

 

1950‘lerde global çiçek pazarının büyüklüğü 3 milyar ABD dolarından 1990‘larda yılda %6-7 büyüme oranlarıyla bugün 100 milyar ABD dolarının üzerine çıktı. Ekonomik daralmalarla hızı kesilse de bu dönemleri takip eden süreçlerde kendi hızını yakalayan kesme çiçek sektöründeki büyüme potansiyeli yuksek. Özellikle büyük şehirlerde kesme çiçek sektörünün son birkaç yıldır hızla geliştiğini görebiliyoruz. Bu global gelişim hem sektöre olan ilgiyi, hem de çiçek tasarımındaki çeşitliliği besliyor. Benzer istatistikler Türkiye için derlenen doneler değiller ancak Türkiye’de bu gelişim ve süreçlerin yansımalarını yaşıyor ve yaşatıyor.

Benim kişisel gözlemlerim ise şöyle; çiçek almak bizim kültürümüzde özel bir sebep gerektiriyor. Oysaki bir parçası olduğumuz Avrupa kültüründe çiçek günlük hayatin içinde var. İşinden çıkıp evine giderken insanlar yollarını değiştirip evlerine çiçek alıyorlar. Kollarında veya çantalarında çiçek buketleriyle yolda yürüyen birçok kişi dikkatimi çekiyor. Veya birçok evin ve ofisin düzenli çiçek siparişleri var. Bizim için bu düzen eğer ailelerimizden gelmişse devam ediyor yaşatılıyor, ama gelmemişse çoğu zaman ihtiyacını duymuyoruz bile. Benim dileğim çiçeklere günlük hayatımızda özel günler haricinde de yer açmak. Bazen bunu Penny gibi profesyonel çiçek evlerinden almak, bazen atölye çalışmalarıyla tasarlamayı öğrenmek, bazen de adetle, demetle tasarlanmadan alarak yaşadığımız ortamlara veya hayatlarımızdaki insanlara götürmek, göndermek.

Penny Blooms&Beans de bu üç yaklaşımı ayrı ayrı çalıştık, farklı zevk ve tarzlara hitap edebilecek tasarımlar yarattık ve bunları çeşitlendirdik. Elde gidecek ufak bir buket çiçek veya toplantı odasına hayat verecek büyük ve yuksek bir tasarım ya da çalışma masanızda alışılmamış bir vazoya tasarlanmış bir çiçek Penny’de her zaman bulabilirsiniz.

 

  • Workshoplar hakkında bilgi alabilir miyiz? Ne zamanda bir gerçekleşiyor ve elbette  ne kadar sürüyor?

 

Penny’de müşterilerimiz/misafirlerimiz tek veya grup olarak beğendikleri aranjmanları yapmayı öğrenmek için her ay farklı bir çiçekle ve o aya ait yılbaşı, sevgililer günü, anneler günü gibi bir tema varsa o temaya ağırlık verecek şekilde düzenlenen atölye çalışmalarına katılabiliyorlar. Bunun yanında kendi merak ettikleri konu ve temaları çalışabilecekleri özel dersler de talep edebiliyorlar. Bu çalışmalar genellikle 2 saate yakin sürüyor ve sonucunda her workshop katılımcısı ismine düzenlenmiş bir sertifika almaya hak kazanıyor.

 

  • Hazır yeni yıla sayılı günler kalmışken ,nasıl bir tasarım hazırlardınız bizim için?Hangi çiçekleri seçer,hangi detayları ön plana çıkarırdınız?

 

Yılbaşı için bir yemek masası düzenlerdik ve hoş geldiniz mesajını konuklarınıza daha kapınızdan girmeden verebileceğiniz bir çelenk tasarlardık.Hatta gelin beraber hazırlayalım…

Farklı büyüklükte cam vazolara yerleştirilmiş şekilde masa çiçeklerinde; suya taneleri atılmış olarak ve vazoda dal olarak rose hip, kırmızı/bordo renkli ranunculus ve dianthus yer alıyor.

Kapı çelenginde kurutulmuş ince dallardan bir araya getirilen çelenk üzerine ufak sarı kabaklar, kurutulmuş lotus flower, juniper berries, puple jalapeno pepper, kurutulmuş yabani çeriler, pamuk, kurutulmuş nelumbo, kurutulmuş equisetum, berberis aquifolium ve başaklar yer alıyor.

 

  • Kis donemindeki projelerinizden bahseder misiniz?

 

Kasım ayında New York’ta Lewis Miller ile birlikte LMD NY(Lewis Miller Design) projelerinde yer aldım. 10 günlük yoğun bir seyahat programında öncelikle Brooklyn Museum’da ….. kişilik bir Bat Mitzvah düzenledik. Ardindan St. Regis’ta xyz kisilik ve The Pierre NY’ta …..  kişilik 2 ayri düğün olmak üzere toplam 3 organizasyon aranje ettik. Aralık ayında özel bir firmanın düzenlediği Four Seasons Bosphorus’ta bir yılbaşı fuarına katılıyoruz. Penny Atölye’de de olduğu gibi Penny ve Bizcotti markaları olarak birlikte yılbaşı tasarımlarımızı, kapı çelenklerimizi, ağaç ve sofra düzenlemelerimizi ve yılbaşı hediye alternatiflerimizi paylaşacağımız bu fuarda tercih eden müşterilerimiz tek veya toplu olarak yılbaşı siparişlerini verebilir ve istenilen günde istenilen adreslere teslimlerini talep edebilirler.

Ocak-Şubat 2014’te ise yine Flower School NY ve LMD NY ile büyük çaplı organizasyonlar için yeni iş birlikleri planladık. Bu organizasyonların en heyecanlı kısmı bazen yarattığınız ortamlarda kış ayında bir bahar havası estirebiliyorsunuz, bazen şehrin ortasında tropik bir kumsal yaratabiliyorsunuz, bazen en ciddi ve sessiz müze ortamlarında en eğlenceli çocuk oyunlarıyla düzenlenmiş atmosferler yaratabiliyorsunuz… Kısacası masalsı projeleri hayata geçirebiliyorsunuz. Olanaklar ve tarzlardaki farklar sebebiyle uzaklıkları göze alıp gelen bu tur işbirliği tekliflerini mümkün olduğu kadar değerlendirmeye çalışıyorum. İlhamınızı ve dolayısıyla hayal gücünüzü canlı tuttuğunuz kadar yaratabilirsiniz… Ben de bunu Penny’de birlikte çalıştığım tüm ekibimiz için on planda tutacak fırsatları yaratmaya özen gösteriyorum.

 

  • Ve son olarak ‘motto’nuz…

...doğanın güzelliğini vurgular…

Penny doğa sayesinde var olduğunun bilincinde, doğaya saygı duyan ve bu saygıdan ödün vermeyecek bir marka olarak kuruldu. Tasarımlarımızın doğanın mevcut güzelliğini ancak vurgulayabilecek nitelikte olduğunun farkındayız…

 

Meral Uyanık