80 lerin çocuklarınadır lafım!
O zamanlar 7-8 yaşlarında olanlar için Pinokyo sadece Carlo Collodi’nin yarattığı bir roman kahramanı değil, çocukluğumuzu süsleyen bir hayal idi…Pinokyo bisiklet, iki tekerlekli yolculuğa çıkmanın başrolünde kıpkırmızı parıltısı ile ışıldardı yüzümüze. O zamanların diğer bisiklet sohbetlerinde “kontra pedal”,“yarış bisikleti”,” dinamo” kelimeleri geçerdi. Pinokyo’nun yanısıra hayalleri süsleyen bir diğer bisiklet BMX idi. Kalın tekerlekli ve akrobasiye uygun olan BMX o zamanlarda ön tekerleğinin havaya kaldırılmasına uygun en iyi bisiklet olarak popülaritesini kazanmıştı.
O yaşlardaki her çocuğun gündemine bir şekilde oturan bu alet için erkek çocuklar sünneti bile bir avantaj görürlerdi. Büyüdükçe evin merkezinden uzaklaşılabilen parkurlar, gitgide çevre semtlerin rahatça dolaşılabildiği bir hal alırdı.
Süslemeler, ziller,dinamodan enerji alan farlar, yeni lastikler, daha rahat koltuklar, fren tamirleri derken harçlıkların neredeyse tamamını yutan, spordan, meraktan öte bu tutku, bizler büyüdükçe etkisi değişmeden içimizin bir köşesinde hep durdu.
Pinokyodan bu zamana kadar bisikletler çok değişse de keyfi hep aynı kaldı.Kalabalıklaşan yaşam alanları, daralan büyük şehirlerde bile yürüyüş yollarının yanında her zaman hatırlandı bisiklet.O zamanların çocukları, bugün halen bisiklete az çok bir yatırım yapıyorsa işte sebebi o kırmızı Pinokyo’nun etkisidir…
Bahar mevsimi geldiğinde gündemimize düşen ilk maddelerden biridir spor yapmak.Her ne kadar içimiz sıkılsa da, planlamalarımızı yaparken eğlenceli hale getirmeye çalışırız spor konusunu.
Geçen yıllarda zaten almış olduğumuz,evdeki “spor köşesi”nin önce baştacı ,sonra yer kaplayan baş belası ve bir köşede tozlanan spor aletlerinin yanısıra, başka evlere “jest” yapmak için göndermiş olduğumuz ve arkamızdan bolca teşekkür edilenleri de düşünüp sıkarız canımızı.Birden aklımıza ; en masum ,en kolay ulaşılabilir ve hepimizin , kullanmasını zaten küçükten biliyor olduğumuz eski bir dost gelir:
BİSİKLET…
Sporun en eğlenceli hallerinden biridir bisiklet sürmek. Hem spor adı altında gezintiler yapılır hem de içimizdeki özgürlük arayan her yaştaki çocuklar ayaklanıverir. Kimi zaman hızlı giderek, kimi zaman akrobasiler yaparak kimi zaman ise uzun parkurlar tamamlayarak döneriz eski günlere. Planlamasının çok yorucu olmadığı, her zaman kesemize göre bir alternatifi olan ve en önemlisi de yaparken keyif alabileceğimize emin olduğumuz bir uğraştır bisiklet sürmek.
Hava kirliliği, küresel ısınma, obezite, şeker ve kalp hastalıkları… Bunlar, giderek daha az hareket eden bir toplum olmanın, her yere arabayla gitme alışkanlığının çıkardığı ağır faturanın sadece bir kısmı.
ilk Bisiklet
Tarihe bakarken, bir yanılgıyı düzelterek başlayalım söze… Çoğumuz Leonardo Da Vinci çizimlerindeki bisiklet çizimleri ile başladığını sanarız iki tekerlekli aletin doğuşunun. Ancak ona ait olduğu ileri sürülen 1492 tarihli bisiklet karalamasının 1960’larda Codex Atlanticus’a eklenmiş sahte bir çizim olduğu anlaşılmıştır.
Aslında bisikletin icadı konusunda tarihçiler arasında tam bir fikir birliği yoktur ve ileri sürülen tarihler tartışmalıdır. Bisiklet tek bir mucit tarafından icat edilmemiş, tarih içerisindeki pek çok farklı çabanın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Günümüzde kullanılanların atası sayılabilecek ilk bisiklet 1839 yılında İngiltere’de Dumfries bölgesinde, Courthill kasabasında demircilik yapan İskoçya’lı Kirkpatrick Macmillan tarafından yapıldı. İskeleti tamamen tahtadan oluşan bu bisiklet yaklaşık 27 kilo ağırlığındaydı. Tekerlekleri demirden olan bu bisikletin ön tarafında bir at başı vardı. Ön tekerleğin çapı 80 cm, arka tekerleğin ise 105 cm idi. Bisikleti hareket ettirmek için, kranklar aracılığıyla arka tekere bağlanmış pedallar kullanılıyordu. Pedalların, ayaklarla ileri ve geri hareket ettirilmesi bisikletin ilerlemesini sağlıyordu. Kirkpatrick Macmillan, milyarlarca insan tarafından sevilecek, her ülkede ve her dönemde kullanılacak bir icat yaptığını bilmiyordu. Macmillan’ın bisikleti icat etmekteki tek amacı, yaşadığı kasaba ile şehir arasındaki 22 kilometrelik mesafeyi daha hızlı ve daha az yorularak gidip gelmesine yarayacak bir araç geliştirmekti. Geliştirdiği bisiklet o kadar çok işine yarıyordu ki neredeyse bütün seyahatlerini bisiklet ile yapıyordu.
Bisiklet donanımı
Frenler
Frenler ön ve arka olmak üzere iki tanedir. U-Fren (yarış bisikletlerinde olan,klasik tip), V-fren veya hidrolik fren gibi çeşitleri vardır. Günümüzde artık daha çok hidrolik frenler kullanılmaktadır. Bir donem ayaklar ile pedaldan kontrol edilebilen kontrpedal fren sistemide kullanılmıştır.
Tekerlek
Bisiklette tekerlek 2, 3 veya 4 tane bulunabilir. Önde bir, arkada iki tane de olabilir. Dağ bisikletlerinde daha dişli lastikler, şehir ve yol bisikletlerinde daha düz ve dişsiz lastikler tercih edilir.
Kadro
Farklı maddelerden (karbon, çelik , aliminyum, titanyum gibi) yapılabilir. Sağlamlık açısından daha çok bisikletlerde aliminyum ve karbon kadrolar tercih edilir.Alüminyum kadroların en büyük özelliklerinden birisi hafif olması ve darbeleri emmesidir. Günümüzde karbon fiber kadrolar oldukça yaygındır. Karbon fiber kadrolar aliminyumdan çok daha sert ve çok daha hafifdir. Bu özelliğinden dolayı dağ bisikleti ve yarış bisikletlerinde karbon kadrolar daha çok tercih edilir.
Maşa
Amortisörlü ya da düz olabilir. Ön veya arkada bulunabilir. Havalı ve yaylı olmak üzere iki çeşittir. Amortisörler Sürüş konforu sağlamak için tasarlanmıştır. Dağdan inerken veya engebeli arazide yardımcı olur. Düz maşalar daha çok yol ve şehir bisikletlerinde kullanılır. Bu nedenle en çok tercih edilen amortisörlü olanıdır. Eğer şehirde sürecekseniz düz maşa da kullanabilirsiniz.
Vites
Bisiklette 6, 18 ve 21, 24, 27, 30 vites seçenekleri olabilir. Vitesler eğime göre verimlik artışı sağlamak, bisikletin süratini arttırmak ve yokuşları daha kolay çıkmak içindir.
1. Küresel ısınma: Ulaşım endüstrisi, küresel ısınmaya sebep olan emisyonların %28’inden sorumlu
2. 2012 senesinde, 3,7 milyon insanın hava kirliliğinden kaynaklı hastalıklardan öldüğü tahmin ediliyor.
3. Bir saat bisiklete binmek 300 kalori yakar. Düzenli olarak bisiklete binmek obeziteyi engeller.
4. Düzenli hareket etmek, şeker ve kalp hastalıklarının yanısıra, stres kaynaklı hastalıkların oluşmasını engeller.
5. Araç trafiğinin yarattığı ses kirliliği işitme kaybı, stres gibi olumsuz etkilere sahip.
6. Ağır trafiği olan şehirlerde yaşayan insanların evlerinden daha az çıktıkları ve daha az sosyalleştikleri kanıtlanmıştır.
Amsterdam’da ulaşımın %60’ı bisikletle yapılıyor. Belçika’da işe bisikletle gidenlere hükümet para veriyor.
Özetle….
Zaman ilerledikçe gerek üretim gerek tasarım teknolojilerinin hızla ilerlediği günümüzde bisiklet modellerinin geldiği nokta her gördüğümüzde bizleri şaşırtacak durumda. Bisikletlere ayrılmış yollarda el ele kol kola yürüyen insanların sürücülere yaratmış olduğu tehlikelerin zamanla biteceğini umut ederek etrafa baktığımızda çok ilginç tasarımların ortaya çıktığını , bir süredir yeni tasarım bisiklet modellerinin oldukça yüksek fiyatlarına ragmen talep gördüğünü ve sayılarının gitgide arttığını görebiliyoruz.
Çocukluğa dönüş mü dersiniz,eğlenceli spor mu dersiniz,maceracı ruhun kabına sığmaz halleri mi dersiniz hangi anlamı yükleyip bisiklete atlayacaksınız bilmeyiz ama mutlaka zaman ayırıp bisikletinize binin.
Unutmayın kilometreler aşıldıkça yorgunluğunuz özgürlüğünüzün arkasında kalacaktır.
Doğaçlama bisiklet arkası yazılar:
“anlayamazsınız”
“iki teker keyfim şeker”
“her rampanın inişi vardır”
“paran varsa ORBEA
paran yoksa git yaya”
“Pinokyo’nun tadı hiçbirinde yok”
“Hatalıysam seslen”
“ Vazgeçtim benzinden
vazgeçemedim Liselimden”
“Sarı mayo yok dediler kız vermediler”
“My other bicycle is carbon fiber”