Bast Kitap Gülsüm Cengiz
Şair, yazar, araştırmacı ve eğitimci Gülsüm Cengiz’le birlikteyiz. Bu kez röportaj mekânımız Kuzguncuk’ta Can Baba’nın Kahvesi! İstanbul boğazının hemen kıyısında, uzun zaman Can Yücel’i ağırlayan bu sevimli kahvede olmak heyecanlandırıyor bizi… Gülsüm Cengiz’le güzel şiirleri ve etkileyici “Kadınlar İçin Söylenmiştir – Anadolu’da Kadınların Şiirli Tarihi” isimli kitabı hakkında konuşmak ise cabası.
İlk şiirler
Gülsüm Cengiz’in edebiyat yolculuğu 1983’lü yıllarda başlıyor. İlk şiirlerinin Varlık dergisinde yayımlanmasının üzerinden neredeyse otuz yıl geçmiş. Fakat o, şiirinin ilk kez yayınlandığı heyecanı hiç yitirmemiş, ne yaşamında ne de eserlerinde! Yeni şiir kitabı Yasak Sevda Sözcükleri’nin tam da edebiyat hayatının 30. Yıl kutlamasına denk düşmüş. Üstelik bu kutlamayı ayrıcalıklı yapan sadece bu değil. Birçok etkinliğin yanı sıra Özel Alev Okulu öğrencilerinin Gülsüm Cengiz’in şiirlerinden oluşan bir derleme ile TÜYAP Kitap Fuarı’nda yaptıkları kutlama hangi yazarın kalbini pır, pır ettirmez ki!
“Şiirimin Ve Sanatımın Merkezinde İnsan Var.” Gülsüm Cengiz
“Birikimlerinize eşlik eden sevinçler de var elbette ama bizim topraklarımızda daha çok acılar yeşeriyor nedense… Hıfzı Topuz da sizin şiirinizi, ‘Bazı şiirlerinde buram buram hüzün var, acılar var, yoksulluk var. Ama bunlar içinde bulunduğumuz toplumun sorunları, toplumun acıları,” diyerek açıklıyor,” diyorum. Uzanıp, kitaplardan birini aralıyor. Şu dizelerle cevap veriyor bana. “Sevincim yarım kaldı / Yarım kaldı umudum / Gülüşüm yarım kaldı… / Sevişmeler yarım kaldı / Karanfil kokulu günler uzakta”. Gülsüm Cengiz’in şiirindeki gerçeklik ve Türkiye’nin son otuz yılına tanıklık eden şiir kitaplarına verdiği isimler yaşanmışlıkların sanatsal duyarlılığı olarak duruyor karşımızda. “Eylül Deyişleri; 12 Eylül öncesi ve sonrasında yaşananların yansımasıdır,” diyor kitaplarına verdiği isimlerden söz ederken. “Sevdamız Çiçeklenir Zulada; cezaevlerindeki genç insanların ağzından, onların duygularıyla yazılmış şiirlerdir. Mayısta Üzgün Gönlüm; Denizler ve Sivas’ta yitirdiklerimizi anlatır. Akdeniz’in Rengi Mavi’de hüzünlü ve acılı Cumartesi Anneleri vardır. Silinsin Diye Yeryüzünden Savaş Sözcüğü; Irak Savaşı üzerine yazılmış şiirlerden oluşur. Yasak Sevda Sözcükleri ise toplumumuzda yaşanılanların yansıdığı dizelerle çıkar okurunun karşısına…
Önce çocuklar ve kadınlar!
Gülsüm Cengiz’in yazınında çocuk edebiyatı apayrı ve özel bir yere sahip. Dünyanın pek çok diline çevrilen çocuk kitaplarını anlatmaya Ayşe’nin Günleri ile başlıyor. “Emek vermek çok önemlidir. Hayat, uğruna emek verdiğiniz hiçbir şeyi karşılıksız bırakmaz. Benim hayatımda Ayşe’nin Günleri’nin böyle bir yeri var. Kitabımın İsviçre, Almanya ve diğer ülkelerin dillerine çevrilerek dünya çocuklarıyla buluşması beni son derece mutlu ediyor,” diyor ve ekliyor. “Edebiyata şiirle girdim, ilk şiir kitabım 1997 yılında yayınlandı. Ertesi yıl ise dört çocuk kitabım okurla buluştu. Birçok insan bana soruyor; biz sizi şair olarak tanıdık ama siz çocuk kitapları da yazıyorsunuz. Ben de cevap veriyorum; şiir benim yapmak-yazmak istediğim, doğrudan içimden gelen bir yaratıcılık. Bu nedenle yazdım ve yazdıkça şiirlerim kitaplaştı. Bununla birlikte çocuk edebiyatıyla 1975’li yıllarda araştırmacı olarak ilgilenmeye başlamıştım. Yani şiirden çok önce!” Çocuk kitabı yazarlığının temelini öğretmenlik yaptığı yıllar oluşturuyor. “Öğretmenlik mesleği çocukları çok daha yakından tanımamı sağladı. Bu süre içerisinde bir yandan çocuk kitaplarını inceliyor, eleştiri yazıları kaleme alıyordum. Sonra 12 Eylül yaşandı. Öğretmenlikten ayrıldım. Bir yandan şiirlerimi yazmayı sürdürüyordum ama çocuk kitaplarını eleştirmekten de vazgeçmemiştim. Bir süre sonra ‘sadece eleştirmek yetmez, çocuklara seçenekler de sunmak gerekir,” diyerek yazmaya başladım. Diyebilirim ki çocuk kitaplarını yazmaya bir tür sorumluluk ile başladım.” İşte bu duyarlı sorumluluk uzun yıllardır Gülsüm Cengiz’in çocuk dünyasını minik beyinlerle, kalplerle buluşturuyor. Neler yok ki bu dünyanın içinde! İnsan, hayvan ve doğa sevgisi… Yaşama sevinci, emeğe saygı, dayanışma, birlikte iş yapma zevki, özgürlük, barış ve demokrasi… “Ama” diyor, “Bunları öyle parmak sallayarak anlatmıyorum. Kitaplarımın onların hayal dünyasına hitap eden kurguları var. Bu kurgu içerisinde her şeyi onların keşfetmesine izin veriyorum. Hikâyelerimin sonunda hep bir soru vardır. Bu sorunun cevabını çocuk bulsun, cevabını o düşünsün istiyorum.”
Ne hoş bir düşünce… Çocuk okur ile yazar arasında kurulan kocaman bir hayal dünyası köprüsü! Fakat içi boş bir hayal dünyası değil asla! “Çocuklar kitaplarımı seviyor çünkü anlattıklarım yaşamın sahici yüzünü yansıtıyor,” diyor yazar. Tıpkı Ayşe’nin Günleri’nde olduğu gibi… Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nin 28-30 Nisan 2010 tarihlerinde yerli ve yabancı akademisyen ve edebiyatçıların bildirileri ile Cengiz’in eserlerini değerlendirdiği “Çocuk ve Gençlik Yazınında Gülsüm Cengiz Sempozyumu” da yazarın Çocuk ve Gençlik Edebiyatı eserlerini bilimsel boyutlarıyla gelecek kuşaklara aktarıyor. Gülsüm Cengiz’in çocuk edebiyatı yazınını bu sempozyumun bildirileri arasında yer alan Yrd. Doç. Dr. Nevin Akkaya’nın satırları ile bitirelim: “Ayşe’nin Günleri; çocuğu duygusal ve düşünsel yönden zenginleştiren, çocuğa içinde yaşadığı toplumu, insanları ve hayatı tanıtan, onu hayatın zorluklarına hazırlayan, duyarlığını artıran ve olumlu davranışlar kazandırmayı amaçlayan, okul ve sınıf kitaplıklarında yer alması gereken nitelikli bir çocuk romanıdır.” Anne babalara duyurulur!
Anadolu’da kadınların 6000 yıllık şiirli tarihi
Gülsüm Cengiz’in araştırma, inceleme ve bir tür şiir antoloji olan “Kadınlar İçin Söylenmiştir -Anadolu’da Kadınların Şiirli Tarihi”, 2012 Oğuz Tansel Halk bilim Ödülü’ne sahip çok özel bir eser. Bununla birlikte bu kitabı özel kılan pek çok neden var. Bunlardan biri de içeriği… “Bu kitabın amacı,” diyor Gülsüm Cengiz, “insanlık tarihinin başından bu yana Ege’den Mezopotamya’ya, Karadeniz’den Akdeniz’e kadar yaşadığımız ve kültürel açıdan etkilendiğimiz coğrafyada çeşitli evrimlerden geçmiş kadın yaşamlarına şiirli bir tanıklık sunmak…” Ardından bu şiirlerin gerçekte neler yaptığını anlatıyor. “Bu şiirler aracılığıyla şairlerin (kadın ya da erkek) kadınlara bakışını ortaya koymak; dolayısıyla şiirlerin yazıldığı dönemlerdeki toplumsal ilişkilere, değer yargılarına, kadının toplumsal yaşam içindeki yerine, kadın erkek ilişkilerine ışık tutabilmek…” Açıkçası, kitaptaki şiirleri okumaya başladıkça, o eski ilk çağlardan günümüze dek kadının başta kutsal güç, aşk ve ilişkiler olmak üzere, bütün toplumsal yaşamı neredeyse en ince ayrıntısına kadar karşımıza çıkıyor. Burada ilginç olan iki nokta var. İlki, Gülsüm Cengiz’in neredeyse bir bilim araştırmacısının titizliğiyle en derinlere inerek okura Anadolu’dan bugüne -ki bu kadınlara Tanrıçalar da dâhil- kadının toplumsal tarihçesini sunması. İkincisi ise, şiirin gücü!
Şiirinin toplumsal bir veriye dönüşmüş olması ise, bir yandan nefis şiirler okurken bir yandan da çok eski tarihlerden bugüne kadının toplumsal yaşamda rolünün -erkekler tarafından diyeceğim- erkekler tarafından değiştirilip, dönüştürüldüğüne tanık olmamızı sağlıyor. Devam ediyor Gülsüm Cengiz. “Tarih boyunca, yaşadığımız coğrafyadaki kadınların durumunu, ekonomik-toplumsal koşulların kadınlara etkisini, kadın sorunlarını, gereksinimlerini, sevinçlerini, acılarını, inançlarını, umutlarını, mücadelesini konu edinen şiirlerden bir demet…” Bu değerli çalışma bir başka altyazıya da sahip. Röportajımızı, yine sözü şairimize vererek, bugün son derece ihtiyacımız olan bu altyazı ile bitirelim. “Bu kitap, kadının ya da daha doğru bir söyleşiyle insanın özgürleşmesi için yapılan etkinlikler ve yürütülen mücadele için bir kaynak. Bununla birlikte kadının cins olarak da emekçi olarak da sömürülmediği bir dünya kurma ve insanın özgürleşme mücadelesine küçük de olsa bir katkı sunabilmeyi amaçlıyor.”
“Kadınlar İçin Söylenmiştir -Anadolu’da Kadınların Şiirli Tarihi”ni okumanız için tüm bunlar sadece birkaç neden. Kitabın size katacakları ve Anadolu’da kadınların 6000 yıllık şiirli tarihini ilk şairlerden bugüne nefis dizelerle okumak ise cabası. Keyifli okumalar.