MÜTHİŞ DADI’NIN MÜTHİŞ EVİ…
ROBIN WILLIAMS’IN (1951-2014) ANISINA…
Hepinize selam… Malum Şubat ayı “Sevgililer Günü” demek. Benden “ayın ruhuna” uygun bir film bekliyorsanız ben herkesin sevgilisi bir adamın harikalar yarattığı bir film tercih ettim bu ay. Aslında bu “gecikmiş bir saygı” duruşu olacak…
Robin Williams… Hepimizi şoke eden bir kararla, kazara herneyse arkasında sımsıcak filmlerle dolu müthiş bir kariyer bırakarak 2014 yazında aramızdan ayrıldı Williams. Yaşı yeten hangimiz Ölü Ozanlar Derneği’ni, Balıkçı Kralı, Good Morning Vietnam’ı ya da Goodwill Hunting’i unutabilir ki? Yeni kuşakların da gerçek bir oyunculuk nasıl olur, bir insan hayali bir karaktere nasıl hayat verebilir dersi için oturup Robin Williams’ın tüm filmlerini izlemesi lazım. Çünkü o Hollywood’un parlak 90’lı yıllarının en iyi işlerine imza atmış, inanılmaz ses taklidi ve doğaçlama diyalog yeteneği ile gönüllere taht kurmuş bir oyuncusuydu.
O parlak yılların en komik, en duygusal ve makyaj/kostüm olarak en inanılmaz (1994 yılı Oscar ödüllerinde doğal olarak “En İyi Makyaj” ödülünü kazanmıştı) filmi Mrs. Doubtfire ya da bizdeki adıyla Müthiş Dadı bu ayki filmimiz…
Filmin kısa öyküsüne göz atarsak:
Size göre sıradan bir baba çocukları ile daha fazla zaman geçirebilmek için ne kadar ileriye gidebilir? Daniel Hillard (Robin Williams) bu sıradan babalardan biri değil! Yaptığı işlerde pek dikiş tutturamayan ve aile hayatında da başarılı olamayan Daniel, karısının boşanma davası açması sonucu evini ve çocuklarını görme hakkını kaybeder. Daha sonra eski karısının (Sally Field) evde bir bakıcıya ihtiyacı olduğunu öğrenince çılgın bir planla bu iş için başvurur. Film sektöründeki kardeşinin de yardımıyla mükemmel peruğu, özel yüz maskesi, birazcık makyaj ve bütün durumlara elverişli elbisesi ile Mrs. Doubtfire ortaya çıkar. Eski eşiyle yaptığı dört dörtlük görüşme sonrasında kendini işine adamış mükemmel İskoç dadı Euphegenia Doubtfire olarak hemen işe alınır. Ve tüm ailesiyle yarattığı bu yepyeni hayat sürprizlere, bol kahkahaya ve pek çok gelişmelere açıktır! Şok edici, neşeli ve çoğu zaman dokunaklı olan bu film ile Robin Williams tekrar tekrar seyredilmeyi hakediyor. Kaldı ki ben de bu filmi yılbaşı sabahı kızımla eşim seyrederken tekrar hatırladım ve sizlerle paylaşmak istedim.
William’ın orta yaşlı bir kadın kılığında karşılaştığı zorluklar ve bunlarla mücadelesini seyretmenin sizi zaman zaman kahkahalara boğacağı garantisini rahatlıkla verebilirim. Bu konuda şu örneği yeri gelmişken verelim. Filmin en iyi repliklerinden biri olan “Topuklu ayakkabıyı her kim icat ettiyse kadınlardan nefret ediyor olmalı.” size ne ile karşı karşıya olduğunuz hakkında bir fikir verdi mi?
Gelelim bu harika aile filminin harika aile evine…
San Fransisco Sokakları dizisini hatırlayanınız var mı? Gencecik çaylak dedektif Michael Douglas ve eski kurt polis Teğmen Karl Malden’in tepesine siren yerleştirdikleri arabalarıyla inişli çıkışlı San Fransisco sokaklarında hoplaya zıplaya suçlu kovaladığı diziyi? O dizide şehrin tepelerine sıra sıra dizilmiş Viktorya stili evlerden belki de en güzelinde geçiyor Mrs.Doubtfire. Bu sokaklardan birinin köşesine konumlanmış (filmde Willams’ın eski eşini oynayan Sally Field tam adresi bile verir: 2640 Steiner Caddesi…)
Ev, San Fransisco sokaklarında alışageldiğimiz “Rengarenk Viktorya Hanımları” ndan farklı olarak krem tonlarının hakim olduğu daha sade bir cepheye sahip. Büyük ihtimalle eskiden o da onlar gibi süslüydü. Filmin iç mekan çekimleri pek çok Hollywood filminde olduğu gibi başka bir yerde -Bay Bölgesi’ndeki bir depoda -aslen müzik stüdyosu olan- yapılmış.
1906 yılnda 2578 metrekare alanda inşa edilen ev, en son 1997 yılında 1,4 Milyon dolara satılmış.
Evin dışında adeta bir Ortaçağ kalesinin ikiz kulelerini andıran iki yuvarlak çıkma var. Yüksek kırmızı merdivenlerle çıkılan görkemli ana kapının iki yanında birer sütun var. Kapının her iki yanındaki iki yuvarlak pencere de cepheye ayrı bir hareket katıyor. Evin iki yuvarlak çıkmasından biri pespembe dekore edilmiş ve filmde evin büyük kızı Lydia kullanıyor. Dekore edilmiş derken filmin baş kadın kahramanının bir dekoratörü canlandırmakta olduğunu hatırlatalım. O yüzden evin şık, trentlere bel bağlamayan ve her daim geçerli klasik dekorasyonu daha bir anlam kazanıyor. Öyle ki aradan geçen 22 yıla rağmen günümüz Amerikan filmlerinde gördüğümüz evlerden pek de farklı değil.
Filmin set dekoratörü Garrett Lewis, Panik Odası, Wedding Crashers ve Hook (Kanca) gibi filmlerde de çalışmış önemli bir sektör duayeni…
Evin en önemli özelliği her yerinin harika şekilde gün ışığı alması olsa gerek. Elbette bu durumda Hollywood’un teknik sihrinin de etkisi var! Sanıyorum ki üst kata çıkan merdivenlerdeki vitray pencerelerden gelen ışıkta da bu sihrin payı var…
Paslanmaz çelik malzemelerin ve klasik Amerikan ocaklarının olduğu (filmin en komik sahnelerinden biri burada geçer) ferah mutfak filmin pek çok sahnesinde görünüyor.
Filmin sonunun herkesin birleştiği bir “klasik mutlu son” olmasından son anda vazgeçilmesi ve boşanan çiftin “dost olarak” kalması filmi daha da gerçekçi kılmış.
Bir ara 2003 yılında filmin devamının çekilmesinin düşünüldüğünü ve Robin Williams’ın senaryoyu reddettiğini biliyor muydunuz? İyi ki de reddetmiş bence bir tek Mrs.Doubtfire filmi yeter. Her zaman hatırlamak isteyeceğimiz bir kıvamda…
Bu arada film, Anne Fine’ın “Madame Doubtfire” kitabından bir uyarlama ve filmin yönetmeni Chris Colombus Stepmom, I Love You, Beth Cooper ve Home Alone gibi “ev temalı” filmlerde tecrübeli bir isim…
Robin Williams’ın 2014 yılındaki ani ölümü sonrası bu ev adeta kutsal bir mekan haline gelmiş ve pek çok hayranı burayı ziyaret ederek mumlar ve çiçeklerle adeta bir mabede çevirmişler.
Evet, Robin Williams Özel’den bu kadar…
Hoşça kal komik adam, filmlerinde seni yaşatmaya devam edeceğiz. Mork ve Mindy ile meşhur olmuştun o komik uzaylı selamınla uğurlayalım seni: Nanu, nanu!
Bu Makale için Yorum Yapın